17-"Toprağa Karışan Gözyaşı."

43 9 56
                                    

Keyifli okumalar dilerim!

🎶 Sancak - Yağmur.

🫀

Birden haykırışlarını yeryüzünde ki tüm insanlarla paylaşan gök içini döker gibi, gözyaşlarını üzerimize teslim etti.

Toprağa karışan her bir yağmur damlası, bulutların gözyaşları ve kana karışan feryatlarıydı.

Gökyüzünün içinde barınan ince sızı, kederdi. Dili lâl olduğu için, gözyaşlarına sığınmaktan başka hiçbir çaresi olmamaksızın yağıyordu. Bedenlerimize hoyratça değen yağmur damlaları hiç son bulmayacak gibiydi.

İnsanoğlunun gözyaşları gibi toprağa karışıp gidecekti. Toprak onu da yutacaktı, buharlaşması belki de saniyeler almayacaktı.

İsyan gözyaşları saniyeler içinde yüzünü ıslatır, gözyaşı izlerinin tenini terk etmesi ise dakika bile sürmez.

İşte aynı şekilde toprak, gözyaşı dahil birçok şeyi içine çekerek yutar. Binlerce beden, denizlere eşdeğer gözyaşları, yere göğe sığmayan hüzünleri de içine karıştırırdı.

⛈️

Rıza Yalçın'ın adımları üzerimizde gölgelenmisti, aramızdaki mesafenin sona ermesine sadece yedi-sekiz adım vardı.

Harelerim Poyraz'la birleştiğinde gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Saçlarının ucundan damlayan su damlaları kazağıma değecek kadar yakındık. Bakışlarını bir an olsun gözlerimden ayırmıyordu. Her an tetikte gibiydi, gözleri ise tedirgindi. Sanki bana zarar gelmesinden korkuyordu. "Sakin ol," dedi lakin bunu bana değil de kendisine söyleyerek uyarı veriyormuşcasına. "Buradan gidelim, en azından şu anlık. Takibinden ayrılmayacağım, söz veriyorum." Canıma kastı olduğunu düşündüğüm, ölesiye kin tutmaya hazır olduğum adamın bir anlık sözüne güvenmiştim. Bu anlık hissettiğim güven benimle beraber sonsuza dek yürümeyecek biliyorum fakat hislerimi bir kez de olsa dinlemek istedim...

Yürüdüğüm yolda hangi sıfata ait olduğumu bilmiyordum fakat doğruyu da yanlışı da özümseyeceğimi zihnimde ezber ediyordum.

Adımlarımızı eşit tutmaya özen göstererek sahilden ayrıldık. Yolculuğun başladığı ilk anda Poyraz arabanın ısıtıcısını açmış, üst üste belki de on defa üşüyüp üşümediğimi sormuştu. Bi' ara gerçekten arabanın bir köşesinden havlu çıkartıp saçlarımı kurutmaya başlamasından endişe etmiştim.

"Saçların çok ıslandı, hasta olacaksın." dedi yumuşacık tonlamasında ki tedirginlikle.

"Poyraz! Bebek değilim." diyerek itiraz ettiğimde ise kaşlarını çatarak beni süzmüştü, bakışları kınayıcı bir tavıra yönelikti.

"Anlamıyorum seni! Daha dün hastaneden çıktın bu ne düşüncesizlik, sakinlik?!" Sabır dilenerek derin bir nefes verdiğimde ona verecek cevap bulamamıştım. Kafamı cama yaslayarak bakışlarımı karanlık gökyüzüne çevirdim. Birbirine sımsıkı tutunan bulutlar gündüze nispeten grileşmişti. Geceye göre olması gerekenden daha fazla belirgindi.

"Onun nasıl takibinde kalacaksın?" diye sorduğumda kendinden emin bir şekilde, "Benim yapamayacağım hiçbir şey yok, istediğim her şeyi elde edebilirim." dedi.

"Poyraz uçtun uçtun! Fazla ego yaptın, dikkat et sönüp gitme." dediğimde yanağında ki derin fakat küçük çukuru gözlerimin önüne sererek gülmüştü.

Ateş ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin