•••
Sis sanki ağaçların arasından içeriye sızmıştı, çünkü burada ıssız ormanların o hüzünlü havası hâkimdi. Akşam vaazı soğuk, buruk ve güneş ışığından yoksundu.
Belki de sihri elinden alındığında, kanatlarının eski ihtişamlı parlaklığını kaybetmiş olmasıdır tüm bu hafif acı veren hüzün dolu görüntünün kaynağı.
Okuduğu kitaptan öğrendikleri sayesinde, gece çökmeye devam ettikçe, ormanın onun için çok tehlikeli olabileceğinin farkındaydı sarı saçlı peri.
Periler evreninde normal şartlar altında bu kitabı okumak, periler için kesinlikle yasaktı ve bu yüzyıllar önce baş peri tarafından konulmuş bir kuraldı.
Uzun zaman önce saklı cennete sürgün edilen bir başka peri tarafından yazılmıştı bu kitap, yazıldığı andan itibaren ise periler dünyasının laneti olarak kabul edilmişti. Kızıllık gökyüzüne yayıldıkça küçük peri daha fazla dışarda kalmaması gerektiğinin farkına yeni varmış, yakında kalacak bir yer olup olmadığına bakınmaya başlamıştı, zira daha fazla kendini saklayacak güvenli bir yer bulamazsa büyük ihtimalle cadıların ruhlarıyla dolu ormanda ya delirecek ya da cadılar ona zarar verecekti. Her iki ihtimalde onun için korkunç bir sondu.
Küçük adımlarını hızlandırarak etrafa bakınmaya başlamıştı. Kanatlarını kullanabilirdi fakat bütün gücü elinden alındığından uzun süre bu eylemi gerçekleştiremezdi. Ormanın merkezinde gözlerden uzak, güvenli görünen ama bir o kadar da tehlikenin göbeğinde olan, tek katlı ahşaptan yapılma kulübeyi andıran ev şu anlık tek sığınağıydı. Işıkları yanıyordu belli ki içeride yaşayan birileri vardı. Kızıllık yerini karanlığa bırakırken peri korktuğu gerçekle yüzleşiyordu. Cadılar birer birer ortaya çıkıyor, ormanın sabahki neşeli ruhunu yiyip bitiriyordu. Peri koşarak kulübeye ulaştı. Canını almak isteyen biri varmış da elinden kurtulmak istermiş gibi tüm gücüyle kapıyı aşındırdı yumruklarıyla.
Kulübede yaşayan genç bu saatte hangi densizin onu rahatsız etme cüretinde bulunduğunu öğrenmek için kapıyı bir hışımla açtı. Peri önüne bakmadığından açılan kapıyı görmemiş, hala yumruklama hareketlerine devam ederken küçük sert yumrukları kapıyı açan gencin göğsünü dövüyordu. Genç, periyi durdurmak için ellerini yakaladı, kızgın bakışlarını önündeki bedene yönlendirerek sordu.
''Sen de kimsin, ne işin var burada?''
Sonunda önüne bakma zahmetinde bulunan peri kendinden uzun gencin yüzünü görebilmek için kafasını kaldırdı. Yumuşak ama bir o kadar da soğuk yüz hatlarına sahip mor gözlü genci görünce beyninden vurulmuşa döndü. Peri, cadılardan kaçarken bir cadının yuvasına sığınmıştı. Fakat çokbilmişliğinden ödün vermezdi bu peri, her zaman burnunun dikine giden meraklı bir tipti.
''Görmüyor musun periyim ben. Ayrıca selam ben Felix. Sen kimsin ve beni lütfen içeri alır mısın? Yoksa bu cadılar beni yiyecek.''
Yargılayıcı gülümsemesi dudaklarında yer kazanırken ellerinin arasında olan bilekleri çok sıkmadan canını acıtacak bir şekilde tuttu. Her ne kadar cadı olsa da birini kolay kolay incitemezdi.
''Bak sen, cadı ruhlarından kaçarken bir cadının evine sığınmak istiyorsun doğru mu anladım? Defol git seninle uğraşacak zamanım yok.''
Felix duyduklarıyla resmen yıkılmıştı ama bozuntuya vermedi. Tek çaresi şu anlık bu cadıya sığınmaktı. Rüzgârın esintisi uğultulu bir şekilde gelince Felix cadı ruhlarının kendilerine yaklaştığını anladı. Bileklerini cadının elinden zar zor kurtarıp göğsünden ittirerek evin içine soktu, ayağıyla kapıyı kapadı. Anlık güçle ne olduğunu anlamayan cadı şaşkın şaşkın perinin suratına bakmaya devam etti. İkili birbirlerine gergin bakışlar atarken cadı ruhları ormandaki peri kokusunu alıp cadının kapısına dayanmıştı. Davetsiz misafirden haz etmeyen genç için bu gece tam anlamıyla felaketti. Peri, kapı çalınca cadıya sıkı sıkı sarıldı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinderella, seunglix
Fanfictionromantik, fantastik / 5,6k Sis sanki ağaçların arasından içeriye sızmıştı, çünkü burada ıssız ormanların o hüzünlü havası hâkimdi. Akşam vaazı soğuk, buruk ve güneş ışığından yoksundu. cidergirl - cinderella