Her krallıkta mutlaka dilden dile dolaşan bir efsane olurdu. Kimi bazı kahramanlıkları kimi ise bir felaketi anlatırdı. Yüzyıllar boyunca bütün krallıklarda türlü türlü efsaneler ortaya çıktı. Çoğu o kadar saçma ve akıl almazdı ki insanlar birkaç yıl içerisinde unuttu. Hiçbiri akıllarda yer edecek kadar önemsenmedi. Sadece tek bir efsane geçmişten bugüne kadar nesiller boyu aktarıldı. Yalnızca tek bir krallık değil bütün krallıklar bu efsaneyi ezberlemişti. Efsaneyi daha gerçekçi kılan şey ise bu efsaneyi yazan insanın hayatta olmasıydı.
Uzun zaman önce Auron'da bir efsane ortaya çıkmıştı. Bu efsaneyi yazan ise krallığın tek varisi Alina'ydı.
Yüzyıllar önce Auron krallığında büyük bir telaş hakimdi. Halk ordan oraya koşturuyor , saklanacak delik arıyordu. Krallık askerleri krallarıyla beraber sınır bölgesinde savaşıyordu. Normal zamanda güçlü bir krallık olan Auron son zamanlarda gizli bir tarikat tarafından gerçekleştirilen birçok suikast yüzünden zayıflamıştı. Bunu gören Kalster Krallığı ise saldırmak için daha fazla beklememişti. Auron önemli bir bölgeyi kapsıyordu ve bu her krallığın sahip olmak istediği bir şeydi.
Savaş yıllar sürmüştü. Kayıpların ardı arkası kesilmiyordu. Krallık berbat bir durumdaydı. Açlık ve kuraklık baş göstermişti.Bütün diyar bu savaşı Kalster'in kazanacağını biliyordu. Kral Hektor bile en başından bunun farkındaydı ama bir Auronlu olarak savaşmadan ölmeyi gururuna yediremememiş ,kaybedeceğini bile bile kılıcını savuruyordu. Bedeni savas meydanında kan ve ter içinde kalmışken kalbi tek bir yerdeydi. Bir Kalster askerinin daha canını aldıktan sonra birkaç saniyelik de olsa tepenin en tesinde kurulu sarayı baktı. Şu an olması gereken yer o saraydı. Burada durup kılıç savuracağına odasının kapısında bebeğini kucağına almayı beklemesi gerekiyordu. Yıllar boyu hasretini sürdüğü evladı kanlı bir savaşın ortasında geliyordu.
....
"Doğdu !"
Kraliçe Elenora heyecanla elinde kızını tutan ebeye baktı. Yüzünde endişe rahatlama karşımı bir ifade vardı. Kalbine ise derin bir ağrı saplanmıştı. Yıllardır çocuk sahibi olmayı hayal eden bir anneye göre oldukça huzursuz hissediyordu.
"Neden ağlamıyor ?"
Ebe kadın elinde tuttuğu bebeğin poposuna hafif bir şaplak attı ama bebek yine de ağlamadı. Ebe birkaç kere daha denedi ama bebekten yine ses çıkmadı. Bunun üzerine kraliçenin içindeki huzursuzluk yerini tarif edilemez bir dehşete bıraktı.
"NEDEN AĞLAMIYOR !?"
Ebe kadın kucağındaki bebeği kendine yaklaştırarak nefesini yokladı. Birkaç saniye öylece durdu. Sonuç onu tatmin etmemiş olacak ki hafif dolu gözlerle kraliçesine baktı. Bütün Auron'un ümidi olan bebek doğar doğmaz ölmüştü. Tıpkı krallıkları gibi.
Odada bulunan herkesin baskışları Kraliçe ile bebek arasında gidip gelmeye başladı. En sonunda Elenora fark ettiği gerçekten kaçamayacağını anladı ve büyük bir çığlık kopardı.
"HAYIR!! ÖLMÜŞ OLAMAZ!! BİR DAHA BAK!! "
Ebe kadın sonucu bile bile tekrardan bebeğin nefesini yokladı. Ama sonuç yine değişmedi. Kadın zorla da olsa Kraliçesine bakarak başını olumsuz anlamda salladı.
"BANA VER !! BEBEĞİMİ HEMEN BANA VER!!"
Kadın bebeği annesine teslim etmek yerine beyaz bir örtüye sararak onun için önceden hazırlanmış beşiğe koydu. Bunu üzerine kraliçe daha da hiddetlendi.
Bütün saray Kraliçenin feryatlarıyla inledi. Odada bulunan hiç kimse bir şey demeye cesaret bile edemedi. Sadece birkaç kişi kraliçelerini sakinleştirmeye çalıştı ama hiçbiri fayda etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL VE KAN
General FictionYıllar önce tarihin tozlu sayfalarına karışmış bir tarikat yeniden doğuyor ama amaçları hala aynı mı ? Alina kendi krallığında hüküm süren bir prensesti. Resmi bir varis olmasına ve evlenmesine çok az bir zaman gerçekleşen bir cinayet bütün dengele...