4.Bölüm

78.2K 2.9K 1.1K
                                    

La mia morte sarà per mano tua.

Pus dolu bir günü bu hırçın cümle ezici üstünlüğüyle işgal ettiğinde, dolgun dudaklarımı anlamsızlık içerisinde kemirdim.

Ellerim arasında tuttuğum ve dili bana son derece yabancı olan kitapta yalnızca bu satır altında derin bir mana yatıyorcasına çizilmişti.

Sayfaları merak silsilesiyle çevirerek biraz kurcaladım. Yazılmış her cümle bana farklı bir evrene ait olduğumu tümüyle hissettiriyordu.

Bambaşka iki dünya.
Bambaşka iki insan.

Araya giren ehlibeyt kilometreler...

Pahalı bir eskitme dokusuna sahip olan kitabın yüzeyine maharetli hareketlerle dokunduğumda nefeslendim. Mürekkep bulaşmış olan kelimelere bir silüet veremiyordum. Katiyen anlamıyordum birleşen nigar harflerin ortaya çıkardığı cümleleri.

Bulunduğum yer bir kütüphaneydi.

Bay Miller'ın kütüphanesi.

Atmosferi oldukça farklıydı. Duvara asılmış çerçevenin birinde San Marco Meydanı resmedilmişti. Ayrıca Michelangelo'nun Davut Heykeli küçük bir minyatür halinde hemen sağ köşeye konumlanmıştı.

Dalgınlıkla kitabı kurcalamaya devam ettim. Eseri bir eleştirmencesine didikliyor, kusur bulmaya uğraşıyordum.

Fakat o an...

Arkamda bana her şeyiyle varlığını hissettiren bir bedenin ahir sıcaklığını sezimledim.

Küçük dünyama istila eden kemirgen düşüncelerle birlikte irkilerek olduğum yerde sıçradığımda gelen kişiye doğru döndüm yönümü.

Bedenimi yekpare ondan tarafa çevirdiğimde bakışlarımız kesişti. Tek kaşı havada, gözlerini ise bana dikmiş vaziyetteydi.

Omurgamdan aşağıya soğuk bir ürperti yayıldı. Kalbim güm güm atıp heyecanla kasılırken, terleyen avuçlarımı sürekli olarak pantolonuma bastırmak zorunda kaldım. Öylece yalpalıyordum onun süzüşlerine karşılık güçsüzleştiğim için.

Gözlerinde sirayet bulan tılsımlar eşliğinde hareleri iyiden iyiye koyulaşıp dipsiz bir kuyuyu andırmaya başladığında buz dağı kadar ketum duruyor olması telaşımı körükledi. Onu anlayamıyordum.

Sinirli miydi? Yoksa...

Bilinmezlik içinde kulaç attığımı idrak etmiş gibi nihayet geçen sürenin sonunda ortamda sesi yankı buldu.

"Rahel."Dedi o hafif belirgin olan aksanlı konuşmasıyla beraber. "Seni korkuttum mu?"

Sakinleşmeye çalıştım. Nefeslerimi kontrol altında tutmak adına çabaladım.

"Sizi beklemiyordum Bay Miller. O yüzden bir an boş bulundum."

Sözlerimin ardından elimde tuttuğum kitaba kaydı gözleri. Bakışlarında manidar kıvılcımlar sezerken yanlış anlaşılmamak adına kendimi şuursuzca açıklamaya çalıştım.

"Ah! Üzgünüm amacım eşyalarınızı karıştırmak değildi." Diye soludum hemen. Henüz ikinci iş günümde özel hayata burnunu sokan bir çalışan profili çizmek hiç istemezdim.

"Sorun değil, kitapları dilediğin gibi kullanabilirsin. Bu konuda bir kısıt koymuyorum."

Sonra elimde tuttuğum kitabın adını üstten bir tavırla irdeledi. Sorguladı yüreğindeki cevahir menzillerde.

"Teşekkür ederim ama okumak istesem dahi dilini anlamıyorum ki... Altı çizili şu cümleyi bile kavrayamadım. Şiir gibi bir dil fakat bana zor geliyor. Çeviriden yardım almam gerekecek."

Rahel Tutkusu +21|Arkadaşımın BabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin