5.Bölüm

16 3 0
                                    


Merhalarrrrr :)
Çok sevdiğim ve beni derinden etkileyen şarkıyı yukarı koydum.

Aynı zamanda bu bölüm içinde de, ileriki bölümlerde de sık sık göreceğiz bunu. Size iyi okumalar ve dinlemeler sunmadan önce bir şey sormak istiyorum.

Bir kendimizi belli edelim.
Sana Bir Sır Vereceğim izleyen kaç kişiyiz??

Ve o sonu atlatabildiniz mi...

...................

Kolumun ağrısıyla uyandım. Bandaj tümüyle kanıma bulanmıştı. Saat 07.03'tü. Yataktan kalktım. Lavaboya girdim. İlk yüzümü yıkadım sonra sargıyı çıkarmaya çalıştım. Zor çıkacağa benziyordu, yapışmıştı. Tentirdiot? ile kanları temizledim. Kesiklere krem sürüp tekrardan sardım. Gömlek giyince görünmezdi zaten. Yine klasik rutinlerimi yapıp evden çıktım. Daha yarım saat vardı dersin başlamasına ama ben okula varmıştım bile.

Bahçedeki koca ağacın yanındaki banka oturdum. Bu ağacı çok seviyordum. Bana nedensizce çok güvende hissettiriyordu. Yaprakları beni sarmalıyormuş gibi. Tabii bir de hep gölgeydi ^^. Kulaklığımı çıkardım. Piyano sesleri dinlemeye bayıldığım için en sevdiklerimden birini açtım ve gözlerimi kapadım. Esen havanın ve piyano sesinin harmonisine iyice kendimi kaptırmıştım.

Piyano sesleri dinlemek ve rüzgarı tenimde hissetmek bana değişik bir şekilde iyi geliyordu. Bazen düşünmekten kaçmama yardımcı olurken bazen de beni kendine çekiyordu adeta. Kitap okurken, uyumadan önce, minibüste, yürürken kısacası her zaman benim favorim olmayı başarıyorlardı.

Bunları düşünmeye dalmışken birden omzuma dokundu birisi. İrkildim. Daha doğrusu bildiğin yerimde sıçradım. Bu birçok insana gereksiz aşırı tepki gibi geliyor ama insanın neler yaşadığını bilemezsiniz sonuçta. Belki daha önce onda travma yaratıcak bir şeye şahit olmuştur ya da bizzat o travmayı her gün yaşıyordur. Ne bileyim kasıtlı yapmıyordur işte.

Arkama baktım. Bizim sınıftan Simge'ydi. Daha önce onunla hiç konuşmamıştık. Bana hareketleri biraz nasıl desem yapmacık ve kasıntı geliyordu. Ama önyargılı olmak asla istemiyordum.

O yüzden "Ah, Simge. Selam." dedim.
Oturabilir miyim gibisinden bir bakış attı bana, ben de kaydım ve elimle yanımı işaret ettim. Oturdu.

"Sanırım fazla korkuttum seni. Kusura bakma." dedi çekinerek.

"Hayır hayır. Sorun değil." dedim gülerek.

Önce bir süre sessizlik oldu. İkimiz de konuşmadık. Bir süre beni süzdü. Düşündü. Tam bir şey demek için ağzını açıyordu. Ama sonra vazgeçip geri kapatıyordu. Sonunda kafasında diyeceği şeyi iyice tartmış olucak ki konuştu;

"Rüzgar. Gerçekten beni hatırlamıyor musun?" dedi gözlerimin içine bakarak. Birden resmen ortamdaki hava değişmişti. Bakışları da aynı şekilde. Simge'nin az önceki halinden eser yoktu. Gayet ciddi hatta yarı alaylı bir şekilde benden cevap bekliyordu.

Bir süre şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Sonra onu dikkatli bir şekilde incelemeye başladım. Siyah gözlerini, dalgalı saçlarını, alaycıl yüzünü ve kendimi çıplakmış veya kusurluymuşum gibi hissettiren o donmuş bakışlarını.
Tanıdık geliyordu ama bir türlü tam anlayamıyordum kim olduğunu.

"Beni başkasıyla karıştırmadığına emin misin?" dedim sorgulayarak.

Bunun üzerine yavaş yavaş yaklaştı. Avına yaklaşan aslan gibi gördüm onu bir anlığına ve bu bana dejavu gibi hissettirdi.
Kulağımın dibine kadar geldi ve

KENDİNİ KANDIRMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin