195 21 64
                                    

Playlist

【Etta James - Stormy Weather】

【Peggy Lee - Till There Was You】

【Bill Evans Trio - I Fall In Love Too Easily】

【Shirley Horn - Do It Again】


Dışarıdaki sağanak yağmura kıyasla içerideki bahar havası midemi bulandırıyordu.

"Tanrım! Gelebilmene o kadar sevindim ki Jeongguk, anlatamam!" Kollarını kocaman açmış bana doğru yürüyen Taehyung ile göz göze geldiğimde yüzümde zoraki bir gülümseme belirdi. "Merhaba, Taehyung. Ben de seni gördüğüme sevindim." Üzerindeki jilet gibi takım elbisesinin yaka cebinde renkli birkaç çiçek görünce yutkundum sertçe. Benden de cebime çiçek koymalarını istememeleri için dua ettim.

Bana sıkıca sarıldı, ardından elime bir şampanya kadehi tutuşturdu. "Hana seni görünce o kadar mutlu olacak ki! Gelmeyeceksin diye morali çok bozuktu, sabahtan beri huysuz..." dedi içkisinden bir yudum almadan önce. "Ayrıca Jimin de geldiğini görünce çok sevinecek."

"Çok uzun kalamayacağım." dedim bakışlarımı kaçırarak. Jimin'in adını duyar duymaz bütün enerjim çekilmiş gibi hissettim. Taehyung da sanki bunu fark etmiş gibi elini omzuma koydu, kendince destek olmak istedi. "Her şey iyi olacak." dedi kısık bir sesle. Ardından hafifçe tebessüm ederek yanımdan uzaklaştı.

İşte o an, orada, gerçekten yalnız olduğumu hissettim. Etraftaki neşeli insanlara baktım kısa kısa. Herkesin elinde zarif şampanya kadehleri vardı, ortama hafif bir uğultu hakimdi ve neşeli sayılabilecek bir caz parça bu uğultuya eşlik ediyordu.

Bu berbat havaya rağmen düğünü iptal etmemeleri ve son dakika iç mekana almaları komik gelmişti nedensizce. Sanki evlenmeleri zorunluymuş gibi, sanki tüm bunlara sahiden de gerek varmış gibi zorlama geliyordu her şey. İnsanların kahkahaları, aldıkları hediyeleri yığdıkları köşe, çiçekler, müzik... Hepsi mideme kramp girmesine sebep oluyordu.

Biraz etrafta dolandım, Taehyung'u izledim o sırada. Gelinin abisi olarak annesi ve babasıyla konukları selamlıyordu, gelenlere içki ikram ediyordu ve kısa kısa sohbetler ediyordu. Kısacık zamanda birçok kişiyle merhabalaşmıştı, bu sırada yüzündeki gülümsemesinden ve enerjisinden hiçbir şey kaybetmemişti. Gerçi neden düşsün ki yüzü, diye geçirdim içimden. Kız kardeşinin en mutlu günü.

Henüz tanıdık kimseyi görmediğimden rahatlıkla köşede kenarda bir yerde dikilerek sakince içkimi yudumladım. Hatta bir içki daha aldım, düğün tam anlamıyla başlayana kadar iki kadehi de bitirdim.

Neden burada olduğumu bilmiyordum. Neden kendime eziyet etme fikrine bu kadar kolay ısındığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Son bir teselli olması için mi buradaydım yoksa sadece kendimi bu fikre mi alıştırmaya çalışıyordum?

Bunu buraya gelmeden önce kendime sormam gerekirdi.

"Jeongguk?" tanıdık bir sesle olduğum yerde irkildim, hemen sağıma döndüm. Görmeyi hiç istemediğim o yüzle karşı karşıya kaldım. "Bu cidden sen misin?"

"Merhaba..." dedim kısık bir sesle ve ufak bir baş selamı ile birlikte.

"Tanrım... Görüşmeyeli amma değişmişsin!" bu heyecanlı sesin sahibi Hoseok hyungdan başkasının değildi. Bana bir adım attı, elini mi uzatmalıydı yoksa sarılmalı mıydı karar veremedi. Ona yardımcı olmak için havada kalan elini hafifçe sıktım. "Sen de çok değişmişsin." dedim platin sarısı saçlarını kastederek. "Yakışmış."

Stormy Weather | Jikook One ShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin