Gecenin en karanlık anında bile,
O gölgeleri aydınlatan tek kişi sendin,incim.Hayatım önümde dizili olan insanların kaldırdığı numaralara bağlıydı. Gözlerim kapalı olsa da bunu adım kadar iyi biliyordum. Gerçi bu cümle benim için çok uygun değildi. Benim bir ismim dahi yoktu.
Rahatsız sandalyede kıpırdandığımda hemen yanımdan gelen tokmağın sesiyle yerimden irkildim. Önümde kaç kişi vardı? Bin? İki bin? Bugün daha fazla kişi gelmiş, demişti adını dahi tam hatırlamadığım kız. O kadar esmer, sarışın çocukların arasında parlıyor olmalıydım. Kaçıncı sıradaydım ki? En ön sırada olmak istemiyordum. İnsanların hepsinin bana bakıyor olma düşüncesi dahi titrememe neden oluyordu. Sabah koşarak yanıma gelen arkadaşım hepsinin yüzünde maske var ama bir tanesinde yok demişti. Acaba maskeleri nasıldı? Yüzlerindeki kibirlerini gizleyebiliyor muydu? Sahi o konuşmadan sonra o kıza ne olmuştu?
Yanımdaki adamın yükselen sesiyle şu an onun derdindense kendi derdime düşmem gerektiğini hatırladım. “Bugün elimizde 6 tane var. İlk olarak 4 numaradan başlayacağız. Sarışın ve mavi gözlü bir oğlan. Açılış olarak 25 milyon belirleniyor, teklifleri alabiliriz.” Tekrardan tahtaya çarpan tokmak ile çocuğun kaderi belirlenmişti bile. 4 numara hemen yanımdaydı, tanrısına ettiği duaları duyabiliyordum. Tanrım lütfen iyi birisi olsun, tanrım lütfen iyi birisi olsun…
Duruşumu düzelterek başımı dik tuttum. Benim bir inancım yoktu ancak ona dönerek buraya geldiğin anda tanrı senden vazgeçti diyemezdim. Bu onun uçurumda tutunduğu tek dalı kesmek ile aynı şey olurdu. Odadaki konuşmalar kesildi. Sıra sıra rakamlar arttı en sonunda ise hiçbir teklif gelmemesi ile çocuğun özenle yazılan kaderine bir nokta kondu. Sağımda hissettiğim hışırtı ile dualar içerisinde ağladığı belli olan çocuk götürüldü. Yarattığı boşluğu göremiyordum ancak hissiyatı oldukça netti.
“Sıra 3 numarada. Gördüğünüz üzere inci gibi parlıyor.” Adamın dudaklarından dökülen yumuşak sözler birer halat olarak boynuma dolanmıştı. Benden bahsettiğini anlamamla bedenime bir soğuk dalgası yayıldı. Kalbim öylesine güçlü atıyordu ki ön sıradakiler duyacak diye ödüm kopuyordu. Çoktan benim hakkımda konuşmaya başlamışlardı. Yarısı işe yaramaz olduğumu söylerken geriye kalan yarısı benim çok işe yarar olduğumu söylüyordu. “Hastalığı nedeniyle bir pamuk kadar beyaz ve inanamazsınız ama gözleri en değerli taşlardan daha parlak.” Odadaki sesler daha da yükseldiğinde gözlerim hakkında konuşulması midemde bir bulantı oluşturmuştu. Aklımda dolanan düşünceler odadaki parfüm kokusunu bir çöp kokusuyla değiştirmişti.
Yüzümden çekilen bez parçası ile inanılmaz bir acı hissettim. Gözümü sıkı sıkı kapattım, tüm gücümle kaçtığım karanlığa geri sarıldım. Adam kulağıma eğilerek dişlerinin arasından konuştu “Aç şu gözlerini.” Verdiği emirle gözlerimi yavaşça araladım. Odanın içindeki ışıklar birer iğne gibi gözlerime batıyordu. Acıyla kırpıştırdığım gözlerim ile onlara baktım. Önümdeki insanlar şaşkınlıkla birbirlerine dönerek fısıldıyor ya da elleri ağızlarında bana bakıyordu.
Hepsine teker teker baktım ancak en sonunda bir tanesinde gözlerim takılı kaldı. Sanki benim gibi kişileri her zaman görüyor gibiydi. Gözlerini kırpmadan bana baktı, yanındaki adama dönerek gülümseyen dudaklarını kıpırdattı. Sarışın adam başını sallayarak onayladıktan sonra yerinden kalktı ve sahneye doğru ilerledi. İçimdeki merak sadece onları izlememi söylüyordu. İşte geliyor. Daha büyük bir kâbus başlayacak…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Rüyalar: Yıldızlara Kalan Aşk (+18)
Teen FictionHikaye uyarısı: Zorbalık, ırkçılık, işkence, cinayet. Bu hikaye kaybolmuş olan yıldızlar ve onu özleyen denizin nadide incilerine. Sky adlı şehrin ironik toprak gökyüzünden, denizlere rengini veren uçsuz bucaksız maviliğe uzanan bir hikaye. Sessiz...