Bundan yüzyıllar önce 24 krallık bir bütün halindeyken diyara tek bir Kral hükmedermiş. Kendine tek kıtanın hakimi diyen bu kralım içi hırs ve güç tutkusu ile doluymuş. Dünyadaki en büyük krallığa sahip olmanın egosuyla diğer diyarlara savaşlar açarmış. Üstüne üstlük durup dururken açtığı bu savaşlar gün geçtikçe kendi halkına yansımaya başlamış. Krallık nüfusu azalmaya ve iş yükü artmaya başlamış. Halkının bu halde olması ise Kralın hiç umrunda değilmiş. Onun tek istediği bütün dünyayada tek bir krallık kurmakmış. Kendi krallığını.
Artık bu duruma daha fazla katlanamayan diyar gençleri kendi aralarında bir gurup oluşturarak gizlice düşman krallığa gitmiş. Kraliçeyle bir anlaşma yaparak ona kazanmasında yardım edeceklerini söylemişler. Bunun karşılığında ise kraliçe ülkelerini onlara geri bağışlayacak ve aralarından birini yeni hükümdar seçecekmiş.
Bu gizli topluluk kendi krallıklarına döndüklerinde bütün halkı örgütlemişler ve kraliyetle olan bağlarını kesmişler. Sürekli isyanlar düzenleyerek krallıklarının durumunu iyice kötüleştirmişler. Bunun üzerine asker ve mühimmat açığı olan kral savaşı kaybetmiş ve düşman krallığa esir düşmüş. Kraliçenin huzurunda kendi adamlarını gördüğünde ise var gücüyle bağırmış.
"HİLEKARLAR!"
Kralın söylediği son cümle bu olmuş. Ardından kraliçe eski kralı idam ettirmiş ve gençlere verdiği sözü tutmuş. Krallıklarını onlara geri bağışlamış ama başına geçecek tek bir hükümdar seçmemiş. Onun yerine bütün kıtayı 24 parçaya ayırarak gençlerden her birini onun başına geçirmiş. Her bir genç kendi krallığına kendi isimini vermiş. Bu gizli topluluğu kurma fikrini ortaya atan gencin krallığının adı ise Auron olmuş. Kraliçe de bu gencin anısına bu gizli topluluğa Auron Hilekarları adını vermiş ve onları diğer diyarlara barışın ve düzenin bekçisi olarak tanıtmış.
O günden sonra ise her kraliyet kendi varisini Auron Hilekarlarındaki yerine atamış. Bu gelenek uzun bir süre devam etse de bir süre sonra son bulmuş ve Auron Hilekarları tarihin tozlu sayfalarına karışmış.
Elimdeki kitabı komodinimin üzerine koyarak kendimi yatağıma bıraktım. Bu kitabı kraliyet kütüphanesinin derinliklerinden bulup çıkarmıştım. Daha önceleri böyle bir topluluğun adını bile bilmezken şimdi onlara hayranlık duyuyordum. Ama eski hallerine.
Ne olmuştu da onca yıl sonra bu topluluk tekrardan bir araya gelmişti bir türlü anlamamıştım. Hem kitapta yazanlara bakılırsa Auron hilekarlarının her biri bir kraliyet ailesine mensuptu. Şu anki hilekarların soylularla bir alakasının olduğunu bile düşünmüyordum. Hiçbiri bana o hissiyatı vermiyordu. Tek bir kişi hariç.
Amacım taht değil. Buna zaten sahibim.
Kızılın sesi bir anda tüm bilinçaltıma hükmetti. Her bir kelime kafamın duvarlarında sayısız kere yankılandı. Gözlerimin önünde kızılın silueti belirdi .
Bütün diyara korku salan adam bir prens olabilir miydi ?
Yataktan bir anda kalkarak odamın sonunda bulunan kitaplığa koştum. Aradığım kitabı bulunca kalp atışlarım daha da hızlandı.
Her yıl bütün kraliyet mensupları tek bir kitapta birleştirilerek her bir krallığa teslim edilirdi. Bunun yapılmasındaki asıl amaç bütün krallıkların birbirini tanıması ve aramızda bulunan bağı güçlendirmekti. Bu yüzden bu kitap geleceğin hükümdarları olan varislere verilirdi ama hiçbiri bu kitaba doğru düzgün bakmazdı. Onlara göre önemli olan tek şey kendi tarihleriydi.
Elimdeki kitaba bir daha baktım. Bu kitapta şu an güncel olarak yer alan Krallar ve varisleri yer alıyordu. Kitabı usulca yerine bıraktım. Onun yerine kitaplığın derinlerinde olan başka bir kitaba uzandım. Bu siyah deri kaplı kitabı diğerinden ayıran özellik bunda yaşayanların değil ölen varislerin isimlerinin yer almasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL VE KAN
Ficción GeneralYıllar önce tarihin tozlu sayfalarına karışmış bir tarikat yeniden doğuyor ama amaçları hala aynı mı ? Alina kendi krallığında hüküm süren bir prensesti. Resmi bir varis olmasına ve evlenmesine çok az bir zaman gerçekleşen bir cinayet bütün dengele...