Hyunjin'le hasta olmamızdan, annemi gördüğüm o rüyadan ve terapiyi bırakmamın üstünden 3 ay geçmişti. Artık ikinci dönemdeydik, sınav gittikçe yaklaşıyordu ve okuldaki stres seviyesi de artıyordu.
Ben ise... İyiydim. Bazen ben de şaşırıyordum ama iyiydim. Terapiyi bir süre önce bitirmiştim, babamla daha da yakınlaşmıştım ve ders çalışmaya devam ediyordum işte. Tabii bir de Hyunjin vardı.
Ben hayata devam edebilmeyi öğrendikçe Hyunjin'le olan ilişkimiz daha olgun bir seviyeye geçmişti. Annemi kaybetmeseydim bu kadar sağlamlaşır mıydı ilişkimiz, sanmıyordum.
Geçen ara tatilde ise babamla sözleştiğimiz gibi bağ evine gitmiştik. Açıkçası ilk gittiğimizde ikimiz de ağlayıp sarılmıştık sadece birbirimize çünkü bu sefer annem yoktu bizimle. O evde olan anılarımız yüzümüze ayrı bir vurduğunda bir süre üzüntümüzü akıtmıştık.
Yine de onun iyi olduğunu da bilmek rahatlatıyordu içimi. Sanırım büyük olduğu için ya da bilmiyorum, o zaten hayata devam etmenin yolunu bulmuştu önceden. Sadece bana nasıl yardım edeceğini bilmiyordu.
Neyse ki şimdi bir önemi yoktu.
Bağ evinde iyi vakit geçirmiştik, öğlenleri sıcaklık biraz arttığında orman yürüyüşlerine çıkmış, beraber yemek yapmış ve şömine başında kitap okumuştuk. Çoğu zaman da eski anıları yad etmiştik.
O zamandan beri babamla daha yakındık ve sanırım birbirimizden başka ailemiz olmadığı gerçeği ikimizi de kendimize getirmişti. Şimdi eskisinden daha çok üstüme düşüyor ve hatta bazen abartıyordu. Pek şikayetçi değildim, endişelerine hak veriyordum.
Ancak tam şu an Hyunjin'le soğuk kış gününde gece yürüyüşü yaparken bizi beş dakikada bir araması pek hoş değildi.
Montumun cebinde titreyen telefonla yerimde durup başımı arkaya attım. Ona kızamazdım ama... "Efendim baba?" dedim bayık gözlerimle Hyunjin'e bakıp. "Hayır, hala yürüyoruz ve üşümedik."
Bir şeyler daha söyledi. "Tamam, üşürsek ararız seni. İyiyiz biz, bir sıkıntı yok."
Birkaç sözden sonra kapattığında kıkırdadığını duydum Hyunjin'in. "Annem bile aramadı beni, acaba ona bunun için trip atmalı mıyım? Kıskandım şimdi." Düşünür gibi yapıp dudaklarını büzdüğünde hafifçe vurdum omzuna. "Dalga geçme, endişeleniyor sadece."
"Dalga geçmiyorum ki bebeğim," Ellerini kaldırdı ben masumum der gibi. "Kıskandım sadece."
"Kesin öyledir." Sessizce mırıldanıp tekrar yürümeye başladım. Hemen elimi tutup kendi cebine koyduğunda gülümsedim. Hep böyle yapıyordu ve kesinlikle bayılıyordum.
Biraz daha yürüdükten ve eve dönerken içmek için sıcak kahve aldıktan sonra sadece birkaç dakikalık yolumuz kalmıştı. Pek konuşmuyorduk ayrıca kahve aldıktan sonra kulaklığımızda çalan şarkımız bizim yerimize konuşuyordu.
Winter Falls.
Evin olduğu sokağa girdiğimizde ellerimizi sallamaya başladım aramızda. Bu hareketime gülerken ben de kıkırdadım ve kahvemin son yudumunu içtim.
Evin önüne geldiğimizde ilerlemek yerine durduğunda Hyunjin'e döndüm merakla.
"Bir şey mi oldu?"
"Sadece..." dedi elimi daha sıkı tutup bana yaklaşırken. "Yanımda olduğun için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum."
Beklemediğim sözleri karşısında gülümserken kalbimin eridiğini hissettim. "Hyunjin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
305 | hyunin
Teen Fictionit's 3.05 i'm on a rollercoaster ride hoping you don't change your mind i don't wanna let go never been so sure in my life