Cram School

151 27 54
                                    

"Merhaba Jisungcuğum nasılsın?" Dershanelerden cidden nefret ediyordum. Ben de hiç iyi izlenimleri yoktu. Sınıftaki zorba topluluğu bana zamanında çok çektirmişti. Ne yazık ki (!) o dershane kapatılmıştı. Annem de durur mu? Hemen beni başka bir dershaneye kayıt yaptırmaya getirmişti.

Yüzüme sahte olduğu belli olmayan bir gülümseme yerleştirip samimiyetle konuştum. "İyiyim, siz nasılsınız?"

Karşımdaki rehberlik öğretmeni de bana gülümseyip benzer bir cevap verdi. Girişin hemen sağındaki danışmanın olduğu odada oturuyorduk. Annem benim başarılarımı rehberlik öğretmenime anlatırken yeni rehberlik öğretmenim bana gururlu bakışlarından atıyordu. Eh, arada da tebrik ediyordu tabii. Konuşmalarını dinlemeyi bırakıp etrafı incelemeye başladım. Geniş bir yerdi. Danışmanlığın önündeki koltuğa yani odanın ortasına oturduğumuz için uç kısımdaki odaları görebiliyordum. Sanırım öğretmenlerin odalarıydı. Yan tarafıma baktığımda aramda biraz mesafe olan bir kitaplık gördüm. Rafta gördüğüm kitapla gözlerim açıldı. Rehberlik öğretmenine döndüğümde izin ister gibi baktım. "Kitaplara göz atabilir miyim acaba?" "Elbette Jisung. Sormana bile gerek yok."

Dudaklarımı düz bir şekle getirip ayaklandığımda kitaplığın önünde durdum. Dorian Gray'in Portresi.. Kitabı elime alıp incelemeye başladığımda kapı sesi doldu kulağıma. "Hocam, müsaitseniz konuşabilir miyiz?" Hoş bir erkek sesiydi. Bu ona dönmeme sebep olduğunda göz göze geldik. Birkaç saniye öyle durup gözlerini kaçırdığında sırıttım. Yakışıklıydı. Tarif edemeyeceğim kadar yakışıklıydı.

Tam benim tipimdi.

"Elbette Minho. Bir sorun mu var?"

Hafifçe kafa salladığında biraz durgun olduğunu farkettim. Kapıdan geçerken farketmiştim, hoş bir kokusu vardı ve bana kokusu fazlasıyla tanıdık geliyordu. Ben Han Jisung. Balık zihinli sincap yanaklı olabilirim ama kokuları asla unutmam. Özellikle en sevdiğim kokuları. En sevdiğim özelliklerimden biridir.

"Kusura bakmayın hemen geleceğim."

Annemle birbirlerine samimi bir tebessüm edip odanın en ucundaki odaya yöneldiler. Derdi neydi bilmiyordum ama ailevi olabilir diye düşündüm. Eh, biraz kendimden bahsedeyim öyleyse. Ben Han Jisung. Balık zihinli ve sincap yanaklı bir quokkayım. Şaka yapıyorum. 17. Yaşımdayım lise son sınıfım ve üniversite sınavına hazırlanıyorum. Annem ve baba demeyi tercih etmediğim varlık birkaç yıl önce boşandılar. Baba demeyi tercih etmediğim varlıktan kalma bazı travmalarım var ve ondan nefret ediyorum umarım hayatı zehir olur piç herifin.

Ben yine biraz yükseldim her neyse. Sıradan bir öğrenciyim işte ne dememi bekliyorsunuz?

Telefonuma bir bildirim geldiğinde kuzenim olduğunu gördüm. Bu da kendini bir şey sanıyor he. Kişiyi sessize alıp mesajı görmezden geldim. En sonunda odadan çıkan rehberlik öğretmenim ve yanındaki yakışıklı oturduğumuz koltuğun hemen karşısında durdular.

"Jisungcum anneni birazcık senden ayıracağım yakışıklım. Dershane için konuşmamız gerekenler var ve öğrencilerimin yanında bunu yapmayı sevmiyorum. O sırada Minho ile kaynaşabilirsin. Aynı şubedesiniz sonuçta tanışın sohbet edin. Minho hadi Jisung'un yanına otur sen de."

Kafa sallayıp yanıma oturduğunda koltukta kıpırdandım. Affedersiniz ama kıç kadar koltuk neresine ikimizi oturtuyorsun karşı karşıya olunca konuşamıyor muyuz?

Rehberlik öğretmeni ve annem çıktıkları odaya girip kapıyı kapattıklarında derin bir sessizlik oldu. Tüm sınıflar derste olduğu için klimanın üfleme sesi harici bir ses yoktu.

Başımı ona döndürüp yüzünü inceledim. Biraz fazla süre incelemiş olmalıyım ki o da kısık gözleriyle bana döndü. Yakın olmamızdan dolayı farkettiğim detayla elimi yüzüne doğru yaklaştırdım. Anında geri çekilirken kaşlarımı çattım. Rahatsız mı olmuştu? "Ah, özür dilerim. Rahatsız etmek istememiştim sadece.. kapatıcıyı dağıtacaktım."

Kafasını sallayıp bana tekrardan yaklaştığında izin verdiğini anladım. Elimi gözünün altındaki kısma götürüp orta parmağımla kapatıcıyı dağıtırken düşündüm. İnsan psikolojisine yönelik bir ilgim vardı ve geri çekilmesinin bir travmadan kalma olma ihtimalini sorguluyordum. Sol gözüne baktığımda hafif bir çizgi olduğunu farkettim. Ama bu yara izi değildi daha çok.. ağlamış mıydı?

"Uyumuyor musun?"

Gözlerimi gözlerine çıkardığımda farkedebilmiştim ne kadar yakınında olduğumu..

"Uyumuyorum değil uyuyamıyorum."

"Anladım.."

Bakışlarımı kaçırıp tekrar gözleriyle birleştirdim. Tabii ki bunu yaparken az da olsa ondan uzaklaşmıştım. Genişçe gülümseyip aramıza elimi uzattım. "Han Jisung."

O da bana samimi bir gülümsemeyle karşılık verip ellerimizi birleştirdi. "Lee Minho."

~~~~~~~~~~~~~~~~~🎶~~~~~~~~~~~~~~~~

SELAMLAR LADİES AND GENTLEMEN

bir önceki bölüm geçmişi anlatıyordu şimdi ise şimdiki zamana geçtik bu kadar heh

İyi geceler dilerimmm

03.10.2023 \ 15.09

still with you • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin