Nehirden aşağıya kayıyoruz. Belki 10-15 dakika oldu ama bana saatler geçmiş gibi hissettiriyordu.
En ufak rampadan sörf yaparcasına uçan bu çılgın tekneye girmekle dördümüz de hata yapmıştık.
Oturakların altında saklanıp bildiğimiz duaları okurken bulunduğumuz tekneye güvenmekten başka bir şey yapamıyorduk.
Derken, tekne büyük bir sarsıntıyla bir yere çarptı.
Sonra havalanan gemi GÜMM! diye çatırtılar çıkartarak durdu.
Çarpmanın etkisiyle gemini baş kısmına doğru uçtuk.
Hepimiz üst üste yığıldık.
Gemi durmuştu.
Burak en altta kalmış inliyordu.
"Herkes iyi mi?" diye sordum.
Burak can havliyle anırdı, "Selman! O koca götünü suratımdan çek!"
Zavallı Selman, "Hareket edemiyorum ki!" diye çıkıştı.
Kafamı oturakların arasından çıkartıp etrafa baktım.
Tekne, ağacın içinden geçip toprağa saplanmıştı.
Teknenin arka tarafı kalın dalların üstündeydi. Bu yüzden ön tarafa ciddi bir eğim vardı ve ön tarafa yığılmıştık.
Sırayla zorlana zorlana çıktık dışarıya.
Arkamızda nehir vardı. Önümüzde orman
Nehrin ortasında bir kayanın genişçe çıkıntısı çıkmıştı.
Gemiyle o çıkıntıya çarpıp uçtuktan sonra ağacın içinden geçmiş olmalıydık.
Silindir çantayı aldım.
Hepimiz ıslanmıştık.
Dördümüz de toplandık.
Kısa bir sessizlik oldu.
Cebimden zarı çıkarttım. "Şimdi büyük bir şey yapmayı deneyeceğim." dedim. "Sınırları zorlayacağım."
Elimi açıp uzattım ve anlatıcı edasıyla konuşmaya başladım. "Dört yoldaş nehirde tehlikeli bir yolculuk yapıp ormana düşmüştü. Tam bu sırada uzak diyarlarda kadim bir büyücü büyü yapar. Büyünün etkileri sönmeden önce bu dört yoldaşa uğrar. Sıcak ve şiddetli olan bu sıcak rüzgar bu dört kişiye zarar vermeden ıslak kıyafetlerini kurular." dedim
Selman "Çüş.." dedi.
Zar karanlıkta ışıl ışıl parladı.
Yere attım.
İki yuvarlandı durdu.
Sonuç : [ 18 ]
Zar mavi mavi yanıp sönerken hepimiz yerdeki zara sırıtarak bakıyorduk. Burak, "Bal mı sürdün şerefsiz!" diye dalga geçti.
Ben cevap veremeden ağaçlar şiddetli bir şekilde hışırdayarak sağa sola sallanmaya başladı.
Kuvvetli bir rüzgar bizi vurdu. Kıyafetlerimiz rüzgarla şişerken ben de avazım çıktığı kadar bağırdım ama o kadar şiddetli bir rüzgardı ki kendi sesimi bile duyamadım.
Sağa sola savrulduk.
Her ne kadar göze ürkütücü de gelse aslında oldukça eğlenceliydi.
Yaklaşık on dakika boyunca yağmurda pertimiz çıktıktan sonra rüzgar dindi.
Hepimiz soluk soluğaydık.
Kıyafetlerimiz kurumuştu.
Selman, "Galiba kusucam" diyince Hasan da "Midende kusacak bir şey kaldı mı ki?" diye sorup devam etti "Çünkü bir armut dışında mideme hiç bir şey girmedi." dedi.
Hemen yerden zarı aldım ve elimi nehre uzattım.
"Kadim büyücünün kullandığı büyüden arta kalanlar dört arkadaşı vurduktan sonra nehre ulaştı. Nehirden, rüzgarın etkisiyle gökyüzüne fırlayan birkaç tane balık bu dört yoldaşın yanına düştü. Anlaşılan bu gece ziyafet vardı." dedim.
Zar tekrar parlamaya başladı.
Selman, "Lütfen güzel bir şey çıksın lütfen.." diye sayıklarken zarı yere bıraktım.
Yuvarlandı ve durdu.
Sonuç [ 18 ]
Sevinçle "ON SEKİZ!" diye bağırdım. "YİNE 18 ÇIKTI!"
Herkes savaş nârâları atmaya başladı.
Çılgınlar gibi bağırıyorduk.
Seslerimizden korkan kuşlar başka diyarlara göç etmeye başladı.
Ayılar, kaplanlar yuvalarına saklandı.
"Zarların kralı Sungur!" diye bağırıyorlardı.
Hasan havada yarım oturuyormuş gibi yaparak yumruklarını havaya sallarken gökyüzünden gelen bir alabalık suratına yapıştı.
Balıkla birlikte sırtüstü yere çakılan Hasan kritik hasar yemişti.
"Başınızı koruyun! Balık yağmuru geliyor!"
Fazla ballıyım sanırım.
Belki gerçekten bal sürmüşümdür.
Balık!..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20'lik Zar (S.FİNALİ)
FantasíaBirlikte "Role Play" adı verilen fantastik kutu oyunu oynayan 4 arkadaş oynadıkları evrenin içerisinde bulur kendilerini. Senaryoyu bitirip gerçek dünyalarına geri dönebilecekler mi? Yoksa uyum sağlayıp keyiflerine mi bakacaklar. Ya da başarısız olu...