4. Bölüm: "Han Jisung. Bir yerden tanıdık geliyor."

103 11 16
                                    

Herkese selam. Umarım beğenirsiniz. Gelecek bölümlerde biraz da Minho'nun geçmişinde neler olup bitmiş ona bakalım istiyorum. Jisung ile Minho'nun sahnelerini biraz daha fazlalaştırmayı düşünüyorum. Yazıyorum ama yetersiz geliyor. Umarım sıkılmadan okuyorsunuzdur. Geri dönüş alamadığımdan hikaye de beğenip beğenmediğiniz yönlerini bilmiyorum ve değiştiremiyorum. Oylamayı unutmayın. Keyifli okumalar.

—GÜNÜMÜZ—

Boynunda dudaklarımı gezdirmeyi bıraktım. Birkaç saniye kıpırdamadan öylece durdum. Devam etmek istemiyordum. Bu sırada o da başını omzuma yaslamış benden bir hareket bekliyor gibiydi. Üzerime ağırlığını vermekten çekinmiyordu. Yavaşça ondan ayrıldım. Az önce yere fırlattığım tişörtümü aldım. Üzerime geçirdikten sonra ona bakmak için arkamı döndüğümde ağladığını gördüm.

Ağladığını görmek beni şaşırtmıştı. Duygusal biri olduğunu düşünmemiştim. Gerçi daha yarım saatten önce biribirimizi hiç görmemiştik bile. Adını dahi bilmediğim biri hakkında bu kadar çabuk bir yargıya varmam belki de yanlıştı.

"Hadi üzerini giyin. Kendine bir çekidüzen ver de artık aşağıya inelim. Bir daire gezdirmek bu kadar uzun sürmez."

Beni onaylarcasına kafasını hızlı hızlı aşağı yukarı salladı. Yataktan kalkıp yerdeki el çantasına uzanırken,

"Banyo neresi?" diye sordu.

"Dümdüz ilerle açık kahve tonlarındaki kapı."

O banyoda işini hallederken balkona çıkıp temiz hava almak istedim ve ağır cam sürmeli kapıyı sertçe çekip balkona geçtim.

Otel denize neredeyse sıfırdı. İçinde yüzme havuzu olmasına rağmen plajın güzelliğinden etkilenen müşteriler genelde sahile yüzmeye giderdi. Otelin en güzel dairesiydi 14 numara. Balkondaki küçük ahşap masadan denize baktığınızda sanki iskeleden atlar gibi balkondan da denize atlayabilecekmişsiniz gibi hissettirirdi. 

Palmiye ağaçları ve akşama doğru kızıllaşan güneş, gökyüzünü süslerdi. Başınızı kaldırdığınızda bulutlara değecekmiş gibi hissederdiniz.

Krem rengi seramikleri vardı odanın. Bir kez su döktüğünüzde artık çıplak ayakla balkonda dolaşabilirdiniz çünkü karolar buz gibi olurdu.

Bu yüzden düzenli olarak gelen müşteriler ilk aradıklarında hep bu dairenin rezerveli olup olmadığını sorarlardı. Çoğu zaman ise dolu olurdu burası.

İçimden bir ses burayı onlara kiralamamı söylemişti. Tıpkı bu odada ki gibi onda da etkileyici beni kendine çeken bir şeyler vardı. Onu tanımıyordum, daha önce hiç görmemiştim ama nedense bu manzaraya çok yakıştığını düşünüyorum ve bir başkası buraya onu kadar yakışamazdı herhalde. Dalgalı koyu kahve saçları ile onu bu odada hayal etmekten kendimi alamadım.

"İşim bitti. Gidebiliriz." 

Seslenmesiyle irkilmiştim. Manzara o kadar hoştu ki sonsuza kadar burada kalabilirdim. Bu eşsiz güzellikten ayrılmak istemiyordum ama artık aşağıya inmeliydik. Bu kadar odada kalmamız yeterince ilgi çekmiş olmalıydı. Kesin Jeongin yalnız kaldığımızda yine dalgasını geçecekti. Seungmin ile ondan büyük olmamıza rağmen onun kadar özel hayatımızdan bahsetmezdik. O ise yaşının aksine bizden çok şey biliyor gibiydi.

Yatağın bozulmuş çarşafını düzelttikten sonra kapıya doğru ilerlemeye başladık. Ona öncelik verip odadan çıkardıktan sonra son kez  odaya göz gezdirdim ve kapıyı kendime çektim.

Benden önce davranmış ve bu sefer asansör yerine merdivenleri ikişer ikişer inmeye başlamıştı. Tıpkı bir çocuk gibi davranıyordu. Sanki büyümüş de küçülmüş gibiydi. Ona bakınca gülümsemeden edemedim. Çok sevimli görünüyordu.Benim yaşlarımda olduğunu tahmin ediyorum ya da belki benden 1-2 yaş küçük de olabilir ama şuna an bir yetişkin gibi davranmıyordu.

Summer with HAN | [Minsung] / 14NumaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin