"Beni çok korkuttun Doruk. Lütfen daha dikkatli ol."
Saçımı öpüp daha da sıkı sardı beni.
"Tamam bir tanem geçti."İyice ona sokulup nefes alışverişlerini dinledim bir süre... Bir insanın nefes alışverişi bile huzur olabilir miydi ki?
'Hadi uyu artık, bende su koltuğa geçeyim." Tek kişilik yatakta iki kişi yatmaya çalışıyorduk. Neredeyse Doruk'un üzerindeydim ve bu rahatsız ediciydi.
"Gitme Nil. Ben gayet rahatım."
"Sen rahat olabilirsin lakin ben rahatsızım. Hadi sus itiraz etme!" Bir şeyler daha söylemesine fırsat vermeden çevik hareketle yataktan atladım. Hemen yanı basında bulunan koltuğa ilişip rahat bir pozisyon almaya çalıştım. Artık bir koltukta ne kadar rahat olunabilirse o kadar rahattım...
Doruk, ilaçların etkisiyle de hemen uykuya daldı ve ben bir süre onu izlemekten kendimi alıkoyamadım. Uyurken bile huzur saçıyordu etrafına...
Bugün beni ciddi anlamda fazlasıyla korkutmuştu. Onu kaybetme düşüncesi bile korkunçtu. Sonuçta bana, hayatıma çok şeyler katmıştı... Bana yeniden sevmeyi öğretmişti ve bende ödül olarak onu sevmiştim. Sonuçta gidip de bir başkasını da sevebilirdim değil mi? Kendi kendime gülümseyip ilaçlar yüzünden hemen uykuya dalmış olan Doruk'un elini tuttum ve gözlerimi kapadım.
Güzel günler yaşıyordum ve devamının da aynı güzellikte olmasını diliyordum...
***
Doruk hastaneden çıkalı 1 haftayı geçmişti ve alçısı çıkmıştı. Artık daha iyiydi. Lakin kendini yormuyordu. Bu süre zaafında hep onunla kalmıştım ve beyimiz bundan gayet mutluydu.
"Nil, aşkım kusura bakma da bu çorba fiyasko olmuş." Ha birde sürekli her boka söyleniyordu. Ben kimseye göstermediğim bu ilgiyi ona göstereyim o ise memnun olmasın. Nankör hayvan!
"Doruk, o zaman ben gideyim anan gelsin tamam mı?" Birde sevimsiz annesi vardı. Hayatımda hiç bu kadar sevimsiz bir kadına daha rastlamamıştım. Oğlu gibi yaptığım her şeye bir araba dolusu laf söylüyordu ve ben onu da zerre dinlemiyordum.
"Ya ama Nil, yalan mı söyleyeyim?"
Kanepe de duran minderi alıp kafasına geçirdim.
"Kes Doruk!" Ellerini ben suçsuzum der gibi havaya kaldırdı.
Ona daha fazla cevap vermeden kendimi koltuğa attım. Cebimden telefonu çıkarıp rehberden Armin'in numarasını bulup aradım. Kapanana kadar çaldı ve açmadı. Yeniden aramak üzereyken Doruk kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
"Kim o?" Omuz silkip yeniden aradım. Bu sefer üçüncü çalıştı açılmıştı. Sırf Doruk sinir olsun diye özellikle ona kim olduğunu söylemedim.
"Aşkım, ne yapıyorsun?" Doruk'un ters bakışları üzerine kalkıp odaya doğru yürüdüm. Doruk ise arkamdan bağırıyordu.
"Aşkım mı? Kim lan o?"
"Nil. Kim o?"
Ve daha nicesi..."Hayatım nasılsın?"
"Ben iyiyim de hayrola kim o bağıran?"
"Sence aşkım?" Karşılıklı ufak bir kıkırdadık.
"Doruk dimi o? Nasıl bağırıyor."
"Seni kıskanıyor bir tanem. Onu boş ver seni seviyorum ben.""Lan aşkım, hayatım bir tanem. Kim lan o lavuk?"
"Ya Nil çok fenasın ha!"
"Ne yapayım salak salak konuşuyor o da. Seni sevmemi kıskanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMLE VAR MISIN? (Tamamlandı)
Teen FictionNOT: Bölümler baştan sona düzenlenmiştir. Ana hikayeye bağlı kalıp diğer kısımların birçok yeri değişmiştir. Kitabı daha önceden okuyanların, baştan okuması gerekir. *** "Hayat bazen kaybettiğin yerden başlar." Nil ve Doruk karşılaştıkları zaman pe...