3 Ay Sonra
Kahvemden büyük bir yudum daha alıp kitabın sayfasını çevirdim. Kışın en sevdiğim yanı kitap okumak, arka fonda rahatlatıcı bir müzik ve kahve...
Bundan daha güzel bir şey var mıydı ya? Vardı tabiî. Doruk ne güne duruyordu! O dünyanın daha doğrusu dünyamın en güzel şeyiydi. Aramız gerçekten çok iyiydi. O kadar mutlu o kadar güzel gidiyordu ki ilişkimiz sanki her an bozulacakmış gibi hissediyordum. Olumsuz düşünceleri bir kenara bırakırsak son zamanlarda yaşadıklarımı düşünebilirdim.Defne ile deli gibi alışveriş yapmış, kızlarla buz patenine gidip kıçımın üzerine birçok kez düşmüş, orada bana gülen herkese küfür etmiştim. Yani neden gülüyorlardı ki? Herkes mükemmel bir biçimde buz pateni yapacak hali yoktu ya? Neyse onu geçersek birde en önemlisi Armin vardı...
Bizim kız nihayet başka birini hayatına almış ve bize dediğine göre de mutluydu. Gerçi ben pek inanmamıştım. Sonuçta senelerdir deliler gibi sevdiği birini nasıl hemen unutabilirdi ki?
Kahvemin kalan son yudumlarını da içip orta sehpaya yerleştirdim. Kitap okurken gözlerim yoruldu ve biraz dinlenmeye karar verip koltuğa uzandım. Üzerime battaniyemi sıkıca sarıp gözlerimi yummuştum ki o esna da zil çaldı. Hayır yani sabahtan beri oturuyordum o zaman neden gelmediniz de ben tam yatmışken gelmek istediniz? Ayaklarımı yere vura vura kapıya doğru ilerleyip kapıyı öfkeli olduğumu belirtmek istercesine sert bir biçimde açtım.
"Masum surat?"
"Ufaklık? "
"Gelsene." Dedim kapıda durmanın anlamsız olduğunu belirtircesine. Kapıdan içeri girdi ve ilk önce alnımı sonra dudağıma bir öpücük kondurdu. Her seferinde benim içimi eritmek zorunda mıydı?"Bana kahve yapsana?" dedi koltuğa yerleşirken. Orta sehpa da duran boş kupayı aldım.
"Türk kahvesi mi? Normal kahve mi?"
"Türk kahvesi." Başımı onaylar biçimde sallayıp mutfağa ilerledim. Kahve yapma makinesini üçüncü çekmeden çıkarıp tezgahın üzerine koydum. Buzdolabında olan kahveyi çıkardım ve makinenin içine bir tatlı kaşığı koyup şekerini de de atıp düğmesine bastım.Kaynadıktan sonra kapatıp fincana boşaltıp, fincanı alarak içeri geçtim. Doruk, her zaman kahvesini susuz içerdi. Bu da böyle bir manyaktı işte...
Kahveyi elimden alıp bana güzel bir gülümseme bahşetti. Karşı koltuğa geçirip oturdum. Kahvesinden bir yudum aldı ve beğendiğini söylercesine mırıldandı.
"Ellerine sağlık harika olmuş."
"Ben yapmadım ki makine yaptı."
Gözlerini devirdi ve kahvesini içmeye geri döndü. Büyük, kocaman bir sabırla kahvesini bitirmesini bekledim. Oda sağ olsun aşkım, canım, hayatım kahvesini çabucak bitiriverdi. Kibar bir tavırla kahvesini koydu ve bana baktı."Ee ufaklık nasılsın?"
"Çıkar ağzındaki baklayı Doruk."Doruk, bozulsa da hemen toparlandı ve bana bakmaya devam etti.
"Ne baklası bitanem ya?"
"Geliyor bak terlik!"
"Terlik ne ya? Anne misin sen? Gerçi daha anne olmana çok var da... Ama tabiî anne olmak istersen ben buradayım..." Söylediklerinden sonra yerimden kalkıp resmen kucağına uçtum."Ay salak salak konuşma! Ne annesi, ne anne olması be! Kafanı kopartırım senin!"
Doruk, sakin bir biçimde ona vurduğum ellerimi tuttu. Ve gülerek iyice bana sokuldu. Aman Allah'ım feci derecede ve hatta çok tehlikeli bir biçimde iç içeydik. Resmen Doruk'un kucağında bacaklarımı iki yana açmış oturuyordum. Şuan normal bir kız olsaydı yanakları hemen kızarırdı fakat ben o kızlardan olmadığım için kızarmıyordum, çok şükür!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMLE VAR MISIN? (Tamamlandı)
أدب المراهقينNOT: Bölümler baştan sona düzenlenmiştir. Ana hikayeye bağlı kalıp diğer kısımların birçok yeri değişmiştir. Kitabı daha önceden okuyanların, baştan okuması gerekir. *** "Hayat bazen kaybettiğin yerden başlar." Nil ve Doruk karşılaştıkları zaman pe...