1. Bölüm

76 0 0
                                    


Hoşgeldin canımm🎉

Başlangıç tarihin nedir? >>>

Küçük bir hatırlatma. Oy vermeyi unutma ✨














Okul çıkışında telaşla tuvalete koştum. Yakın arkadaşım Ayşe oradaydı. Yüzünde heyecanla bana bakıyordu. Nefes nefeseydim. Elimde bir kağıt vardı, ona uzattım. Ayşe kabul etti ve gülümseyerek, "Merak etme Zühre, sınav kaydını yapacağım." dedi.

İçimde hafif bir rahatlama hissi oluştu, Ayşe'ye minnettarlıkla baktım. Ancak içimde hâlâ kaygılar vardı. Sessizce ona yaklaştım ve "Lütfen kimseye söyleme, olur mu? Babam bunu öğrenirse... Bilmiyorum, neler yapar." dedim.

Ayşe, içten bir gülümsemeyle bana baktı, "Seni tanıyorum Zühre, eminim harika sonuçlar elde edeceksin. Kesinlikle başaracaksın." İnanılması güç olsa da, bu sözler içimde ufak bir umut alevi yaktı.

Ayşe'nin anlayışlı bakışları, içimdeki heyecanı daha da artırdı. Ona sarıldım ve "Umarım dediğin gibi olur Ayşe. İçimde bir umut var ama... zor gibi hissediyorum." dedim.

Arkadaşıma son bir kez gülümsedim ve aceleyle okuldan çıktım. Kapının önünde babam Ahmet Ağa beni bekliyordu. Yüz ifadesi öfkeli ve hiddetliydi. Gözleri üzerimdeydi ve kalbim hızla çarpıyordu. Babamın öfkesinden titriyordum. Ona doğru yaklaştım, başımı öne eğdim. "Baba, ben sadece..." diye söze başlamak istedim ama cümlem kesildi.

"Millet dağıldı. Eve vardılar. Sen hala okulda ne yapıyorsun?! Ne halt karıştırıyorsun sen kız?!" diye hiddetle bağırdı. Ürkek bir şekilde gözlerimi kaldırdım ama ne diyeceğimi bilemedim. "Baba, öyle şey mümkün mü? Ben kimim ki senin arkandan iş çevireyim. Derste çok sıkıştım milletin içinde de hocadan izin almaya utandım. Zil çalınca tuvalete koştum." dedim. Ancak bakışlarından anladığıma göre, bana inanmamıştı.

Birkaç adım atarak yüzüme hiddetle baktı ve söylenmeye başladı, "Bak kızım, adam gibi davran. Asabımı bozma benim. Arabaya bin, hemen gidiyoruz." İçimdeki titreme daha da arttı, babamın öfkesi karşısında çaresiz hissettim.

Akşam yemeği sırasında babamın soğuk ve kararlı bakışları masanın etrafında yayıldı. Yemek kokuları etrafa yayılırken, içimde bir tedirginlik hissi belirdi. Babam, beni keskin bakışlarıyla süzüyordu ve sonra aniden konuşmaya başladı.

"Zühre," dedi, sesi odayı dolduran sessizliği yaran bir bıçak gibiydi. Kaşıkların çatırdaması bile duyulurken, içimde bir gerginlik hissettim. "Bundan sonra daha okula gitmek yok. He, yaşın da geldi zaten. Bizim Mehmet'e vereceğiz seni."

Sözleri, masanın etrafındaki sessizliği böldü. Babamın cümlesi havada asılı kaldı, sanki bir kabusun gerçeğe dönüşmüş hali gibiydi.

Sessizlik içinde tüm gözler babamdan bana kaydı. Yüreğim hızla çarpmaya başladı, nefesim kesildi. Gözlerim babamın yüzünden kaçamadı, bakışları beni yakaladı ve içimi buz gibi bir his doldurdu. "Baba, ama..." dedim, ama kelimeler yetersizdi. Şaşkınlık ve endişe iç içe geçmişti.Babamın yüzündeki ifade değişmedi, sert ve kararlıydı. "Zühre, artık büyüdün ve evlilik yaşına geldin. Mehmet, senin için uygun bir seçenek." Babamın sesindeki soğukluk, içimdeki sıcaklığı daha da örseledi. "Ayrıca ailemiz için de bu iyi bir adım olacak."

Gözlerim hala babamın yüzünde geziniyordu. Sesimi çıkaramıyordum, bu gerçekliği kabullenmekte zorlanıyordum. Aklım karışmıştı, duygularım karışık ve karmaşıktı. Masadaki yemekler bile soğumuştu, sanki tüm sıcaklık yemeklerden çekilmişti.

Ama içimde hala bir umut vardı. Babamın kararlı ifadesine rağmen, belki de ona hissettiklerimi anlatabilirdim. Kırgınlığımı ve hayal kırıklığımı dile getirebilirdim. "Baba, ama Mehmet abi benim abim gibidir, ne evliliği?" dedim, sesim titriyordu. Bu cümle, içimdeki karmaşık duyguları dile getiriyordu.

Babamın yüzündeki ifade değişti, belki de içindeki çatışmayı gösteren bir belirtiydi bu. Ama benim için en önemlisi, duygularımı dile getirebilmiş olmamdı. Sessizlik, cümlemin yankısını taşıyarak odanın etrafında dolaştı.

Bu an, içsel fırtınaların en yoğun yaşandığı anlardan biriydi. Umutlarım ve hayallerim, bir anda sisli bir geleceğin içinde kaybolmuştu. Bu an, sadece ailemin değil, kendi geleceğimin de sorgulandığı bir anıydı.

Sadece düşünce bile içimi kararttı. En büyük hayalim okumaktı. Babama evlenmek istemediğimi ima ettim ama bu, onun öfkesini daha da körükledi.

Dünya başıma yıkılmış gibi hissettim. Sadece bu düşünce bile içimi karanlık bir sis gibi sardı. Gözlerim hızla dolup taştı, içimdeki umutsuzluğun yankısı ruhumu titreten bir alarm gibiydi.

Babamın şaşkın bakışlarına rağmen kaldığım yerden devam ettim, "Baba, ben... Ben evlenmek istemiyorum." dedim. Sesim titriyordu ve kalbim hızla çarpıyordu. Babamın yüz ifadesi değişti, öfkesini zor saklıyordu.

"Ne saçmalıyorsun Zühre!" diye sertçe bağırdı. "Ben ailemiz için en iyi olanı biliyorum. Sözümün üstüne söz mü söyler oldun sen?! Elinde sonunda evleneceksin. Üstelik, Mehmet senin için uygun bir seçenek." Babamın sözleri keskin bir şekilde yükseldi, onun öfkesi odayı doldurdu. "Bu saçma şımarıklıklarını çekemem senin! Bu evlilik bizim için iyi bir fırsat olacak. Üstelik, bana da faydalı olacak."

"Ama, baba... Bu, benim hayatım." diye mırıldandım boğuk sesime aldırmadan. Kendimi ifade ederken tüm bedenim titriyordu. Babamın yüzündeki öfke, içimdeki endişeleri daha da büyüttü. "Zühre, senin için en iyisini düşünüyorum. Hayatın kurtulacak! Bu evlilik senin için iyi bir fırsat olacak. Ailemize sağlayacağı faydaları saymıyorum bile. Kardeşin ağa gibi yaşayacak! Anan ne isterse alacak. Krallar kraliçeler gibi bir ömür geçireceğiz." dedi, ama benim hissettiğimi anlamıyordu.

Kelimelerimi seçerken bile içimdeki çaresizlikle titriyordum. Kendimi ifade ederken tüm bedenim titredi. Gözlerimde yaşlar vardı, sesim zayıflamıştı. Babamın yüzündeki öfke, içimdeki endişeleri daha da güçlendirdi. Ama onun anlamadığını biliyordum. "Baba, anlıyorum ama ben okuyup ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Mine öğretmen gibi güçlü bir kadın olmak istiyorum." dedim.

Babam korkunç bir öfkeyle bana baktı. Ayağa kalktı. "Anlıyormuş!" diye bağırdı ve bir yandan beni ittirdi. "Lan elin karıları İstanbullardan geldi bizim kızların aklını çeliyorlar. Kızım o karıyı mı bana övüyorsun? O namussuzu mu bana örnek veriyorsun?! O Mine dediğin kadını şehrin her yerinde siktiler kızım siktiler! Şu kadına mı güçlü diyorsun sen?! Siktiğimin orospusu milletin altında yata yata araba aldı kendine. O mu güç kızım?! Benim namusuma laf mı getireceksin?! Edepsiz! Lan sen elimde kalacan! Katil mi edeceksin beni?!" diye haykırıyordu.

Birden odanın havası gerildi. Babamın yumrukları sertçe indi ve bedenim acıyla titredi. Sırtım ve kollarım alev alev yanıyordu. Dayak yedim ama bu sadece bedenimde değil, ruhumda da yaralar açıyordu. Gözyaşlarımı durduramıyordum, ıslak damlalar yanağımdan süzülüyordu.

Annem ve küçük erkek kardeşim Rıfat, çaresizce ağlayarak bağırıyorlardı. Ama hiçbiri bir şey yapamıyordu, sessiz tanıklardı sadece. "Baba lütfen! Yapma! Vurma ablama!" diye bağıran Rıfat'ın sesi ise kalbime saplanan bir bıçak gibiydi.




Yeniden ZühreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin