Ormandaki kuşların cıvıltıları artınca uyanmıştım. Sabah olmuştu ve kuşlar şarkılarıyla bizlere günaydın diyordu.
İlk uyanan ben olmuştum.
Nehrin kıyısında, ormanın kenarında, nerede olduğumuzu bile bilmediğimiz bir yerde...
Liman şehrine varamamıştık.
Silindir haritayı açıp incelemeye başladım.
Çok harika olmasa da kullanılabilir bir haritaydı.
Köylerin yerinde minik 4-5 karecik çizilmişti. Üstüne de köylerin isimleri küçük ama şık bir stil ile yazılmıştı.
Nehrin karşısında Ceviziplik ve Farah köyü, bizim bu dünyaya geldiğimiz yer ise nehrin diğer tarafındaydı. Pamukiplik ve Laleli köyü oralardaydı... Şuanda Ceviziplik köylerinin olduğu batı tarafındaydık. Gerçi köylerden bir hayli uzaklaştığımız için ordulardan pek endişelenmememiz gerekiyordu.
Biz güneye inmiştik, düşman ordusu da kuzeyden gelmişti. Buradan aşağı inmeyip geri çekilecekler. Bu sadece bir gözdağı...
Gerçi Torun ülkesine "düşman" dememin sebebi Gazel ülkesinin tarafında olduğum için değil. Sadece Torun ülkesinden bir askerini öldürmüş olmamızdı.
Bakarsan Gazel ülkesi hatalı sayılırdı. Torun ülkesi kendilerinden kız istemiş, Gazel de hakaret etmiş. Madem vermek istemiyorsun nazikçe reddetsene. De ki "kızım başkasını seviyor olmaz. Ama aramız bozulsun istemiyorum."...
Öyle diyorum da...
Bütün bunları ben yazdım....
...
Öhöm! Neyse.
Nehrin aldığı hafif viraja ve şuan yanında olduğumuz keskin viraja bakarsam sanırım haritada şuradaydık. Buralar hep ormanla gösteriliyordu. Anlaşılan haritayı çizen kişi ormanın içine girmemiş.
İçerisi tehlikeli olabilirdi.
Burak tekneden aşağı atlayıp yanıma yürüdü.
"Uyandın mı?" dedim.
"Hayır." dedi.
"Neden?"
"Kaplumbağa deden."
"Komik?"
"Çook..."
Bu mistik gizemleri barındıran anlamlı konuşmamızdan sonra Burak zarı istedi, "Bir bakayım belki seninki gibi statlarımızı düzenlemek için ekran çıkar." dedi. "Asker falan öldürdüğümüz için belki deneyim veya stat puanı kazanmış olabiliriz." dedi.
Zarı uzatırken "20. ve 1. rakamların etrafındaki düğmelere bak. 10 rakamında da olabilir. Yere koyup da dene. Ben haritada yön buluyorum. Bir de hatırladığım detaylar falan varsa belki kullanabileceğimiz bir şey çıkar." dedim.
Sandaldan Hasan'ın horlama sesi geliyordu.
"İyi ki dün yorgunluktan bayılmışız." dedi Burak. "Yoksa bunun sesinden kafayı yerdik."
Burak zarı alıp oynamaya başladı.
Ben de haritada güneye baktım.
Biraz hesaplama yapmam gerekiyordu. Tekneyle gittiğimiz hız, ne kadar nehirde gittik, güneydeki liman şehrine kaç kilometre var, yaya olarak kaç saatte gideriz? gibi sorular kafamı kurcalıyordu.
Birden Hasan'ın zeka statına 3 puan verdiğini hatırladım.
Onu uyandırmak için sandala yürüdüm ama öyle ayı gibi uyuyordu ki uyandırmaya kıyamadım.
Geri dönüp Burak'ın yanına geldim.
"Bir şey çıktı mı?" diye sordum.
"Yaprak kımıldamıyor" dedi.
Elinden aldım zarı. Belki anlatıcı ben olduğum için bensiz çalışmıyordur.
20 rakamını yukarıda tutarak, "Düğmelere ve rakaamım kendisine elimdeyken bas bir de?" dedim
Bastı.
Hareket yok.
1 rakamını yukarıya getirdim.
Bastı.
1 rakamı içeri göçtü ve projeksiyon gibi parlamaya başladı zar.
Gömleğimi çıkartıp yere serdim.
Perdemiz de hazır...
Projeksiyonu üstüne doğrulttum. Ve okumaya başladım.
Karakter İsmi: Burak
Yaş: 23
*KARAKTER DETAYINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20'lik Zar (S.FİNALİ)
FantasíaBirlikte "Role Play" adı verilen fantastik kutu oyunu oynayan 4 arkadaş oynadıkları evrenin içerisinde bulur kendilerini. Senaryoyu bitirip gerçek dünyalarına geri dönebilecekler mi? Yoksa uyum sağlayıp keyiflerine mi bakacaklar. Ya da başarısız olu...