Moire ayaklarını sıkıca basarak durdu ve etrafına bakındı. Onu kaleye böyle sürükleyerek mi sokacaktı? Adettendi, gelin kaleye süslü güzel bir at ile girerdi. Bu adamsa özünü yok saymış barbar geleneklerine fazla sıkı tutunmuş görünüyordu. Düğünü araya sıkıştırmış, kılıçlarla kan ile zaten savaş haline çevirmişti.
Caelan yola devam etmeyen kadına bakıp çattığı kaşlarıyla etrafta aranışına bir anlam getirmeye çalıştı. "Neden durdun? "
"Soruyor musun? "Moire kaş çatmaya devam etti.
" Soruyorum çünkü bilmiyorum..." Caelan dudaklarını sıkıp kale yoluna bakmaya devam eden kadının dikkatini çekebilmek adına önüne geçti.
"Ben kaleye nasıl gireceğim? " Moire huzursuzca kıpırdandı.
"Ne demek nasıl gireceğim! Gidiyoruz işte" Caelan yeniden hareketlendi "Üstelik girdin çoktan Moire"
"Hayır o gelin olmadan önceydi. Şu an başka... Oan hala McLeod idim"
"Ya şimdi? Caelan sırıttı. "Şimdi nesin Moire"
"Senin karınım! " Moire diş gıcıtdattı.
"Leydi McNeil... " Genç adam kafa salladı. "Leydi McNeilsin... Kaleye nasıl girmek istersin Leydi McNeil... "
"Kendi soyun ile ilgili bildiğin tek şey neden adın ile sınırlı Norman! "
"Çünkü gereken tek şey bu senin de dediğin gibi ben Normanım! "
"Sen babadan İskoçsun... Soy babadan gelir...Kim olursa olsun..." Moire parmağını kaldırıp dudakları aralanan adamı susturdu. "Cevap verme Caelan... Simon McLeod da bir İskoç! Kanıyla canıyla... Yani onun oğlu bile olsan yine İskoçsun! "
"Ne çok konuştun Leydi McNeil ne istiyorsun? " Caelan dilini şaklattı.
Moire başını olumsuz manada salladı. Pekala onu delirtsindi lakin bunu yaptığı sürece karşılık bulacağını da bilsindi! "Gelenek, adet... Çok bağlısın ya..."
Caelan yanaklarındaki havayı üfledi. İstediğini yapmazsa bal likörü içmeyeceğini biliyordu ve yeterince şeytanken o likörü içmezse ağzı iyiden iyiye bozuk bir gelin olacaktı. "Söyle leydi McNeil nasıl gireceksin kaleye"
Moire çenesini yukarı kaldırdı. "Sırtta taşınarak!"
"S-sırtta... Yeterince taş taşımadım mı ben sırtta!"
"O alıştırmaydı..." Moire omuz silkti.
Caelan birkaç defa cıklayıp sabır dilenerek arkasını dönüp hafifçe eğildi. "Çık Moire!"
Moire kendince sırıtıp adamın boynuna sarılarak eteklerini hafifçe toplayıp bacaklarını adamın beline doladı. Genç kız yanağını Caelanınkine dayayıp gövdesinden geçen kayışlardan birine tutunup çekerek sırıtmaya devam etti.
Caelan yol boyunca kadının eteğinin kuyruğunu salmaya ve ardından ortaya serilecek kalçalarını meydana çıkarmamak ile bacaklarını toparlamaya uğraşıp durmuştu. Genç adam etrafı toparlamaya çalışan ve köylülerin başlarını kaldırıp selam vermelerine kimilerinin keyifle alkışlayıp kimilerinin ıslık çalmasına karşın saçma sapan bir olayın içinde olduğu kanısındaydı ki onunla aynı düşüncede olan bazıları kafalarını kaldırıp şaşkınlık ve anlam veremeyen ifadeler ile bakmıştı. Kale kapısına yaklaştıklarında Leifin bir at ile gelmekte olduğunu fark edince olduğu yerde duraksadı.
"Nereye gidiyorsun Frigg"
Moire dudaklarını dişleyip adamın omuzlarından destek alarak doğruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Ficción histórica.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...