2 gün sonra
Güney'in uyandığını ve yoğun bakımdan normal odaya alındığını duyunca soluğu hastanede almıştım.
Hastayı fazlı yormamak için içeriye ailesi dışında kimse alınmıyordu ama Güney özellikle benimle görüşmek istemişti. Doktoru da hastasının bu isteğini geri çevirmemiş, ona moral olacağını düşünerek benim onun yanına girmeme izin vermişti.
Güney ameliyathanedeki halinden kat be kat iyi görünüyordu, oradaki halini düşünmek bile istemiyordum.
"Geçmiş olsun, kendini nasıl hissediyorsun?"
Güney'e hala damar yoluyla serum verilmeye devam ediliyordu. Görüşme esnasında birbirimizi daha iyi görebilmemiz için yatağın başı hafifçe kaldırılmıştı.
"Sayende daha iyiyim. Bana kanı senin verdiğini söylediler, senden kendini tehlikeye atacak kadar kan alınmasına neden izin verdin? Sonradan fenalaştığını da duydum."
Yatağın yanına yerleştirilmiş sandalyenin üzerinde otururken omzunu silktim."O an bunu önemseyecek bir ruh halinde değildim, önceliğim senin hayata tutunmanı sağlamaktı."
"Seni bir kız kardeş olarak kabul ettiğim kadar varmış, verdiğin kanla abinin hayatını kurtardın. Bundan sonra benden hiç kurtulamazsın, bir abi gibi her an senin yanında olacağım."
Onun benimkinden bir ton açık görünen mavi gözlerine baktım."Diğerlerine bahsetmiştim, belki senin de haberin olmuştur. Maylo dışında benim ailem hiç olmadı, o yüzden bir abiye hayır demem."
Güney'in mavi gözleri bulutlandı."Evet duydum. Artık senin ailen biziz. Bir sarılalım mı?"
Bu sarılma işi de nereden çıkmıştı böyle? Karnındaki ameliyat izleri hala iyileşmemişti ve sarılırken ters bir hareket yapıp ona zarar vermekten korkuyordum."Bence bu iyi bir fikir değil Güney. Sen iyileşince iki kardeş gibi sarılırız."
Güney koyu renkli kaşlarını çattı."Şimdi sen abine karşı mı geliyorsun? Bekliyorum."
Güney yattığı yatakta kollarını iki yana açmış benim ona sarılmamı bekliyordu. Onu bu haldeyken üzmek istemiyordum, o yüzden ayağa kalkıp ona doğru uzandım. Beni kollarıyla sararken kendimi çok rahat ve güvende hissettim. Hastane ve ilaç kokusunun altından hafifçe aldığım teninin kokusu da çok hoşuma gitmişti. Demek abiler böyle kokuyordu. Güney elini saçımın üzerinde gezdirip okşamaya başladı. Aniden bir acı hissettim, açık bıraktığım saçlarım eline takılmış olmalıydı.
Güney "Kusura bakma canını acıttım galiba. Saçın biraz dolaşmış, okşarken elime takıldı," dedi geri çekilirken.
Elimi saçlarıma götürüp düzeltmeye çalıştım, ama bana dolaşmış gibi gelmedi. Konuyu fazla uzatmadan "Ben artık çıkayım, kısa kalmam konusunda doktor beni özellikle uyardı. Sen biraz daha kendini iyi hissettiğinde tekrar gelirim."
"Tamam abicim, kendine dikkat et. O Kürşat denen mafya bozuntusuyla da fazla görüşme. Burada böyle güçsüz bir halde yatarken senin onun komşusu olduğun gerçeği beni deli ediyor, bir de onunla sürekli görüştüğünü düşünmek bile istemiyorum."
"Emredersiniz." Elimle Güney'e bir polis selamı verdim. Konuyu uzatarak onu hasta yatağında rahatsız etmek istemiyordum, bu yüzden kısa kestim.
"Çıkarken Ilgaz'ı buraya gönderir misin? Ona çok kısa bir şey söyleyeceğim."
"Ama ailen dışında kimsenin içeriye girmesine izin vermiyorlar ki."
"Sen benim özel isteğim olduğunu söyle. Eğer Ilgaz içeri girmezse, benim yataktan kalkıp onun yanına gideceğimi de eklemeyi unutma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
Ficción General"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...