Onların bakış açısından baksam Torun askerlerinin pek yardıma ihtiyacı yok gibiydi. Sonuçta karşılarında her ne kadar güçlü bir düşman olsa bile sayıca üstündüler. Üstelik tek kalan adamın bir gözü kesilmişti.
Eğer birden ortaya çıkıp torun askerlerine yardım etmeye kalksam teşekkür bir yana beni hapse bile tıkabilirler. Hatta en kötü ihtimalle ölebilirim.
Adamın etrafındaki üç asker, adamın üstüne saldırdı.
Adam bu sefer büyük kılıcıyla öbür yandan yatay bir saldırı yaptı.
Ancak askerler bu saldırıya hazırdı. Üç askerden ortadaki hariç, diğer ikisi aniden durdu. Ortadaki ise mesafeyi ayarlayamayıp bir adım daha ileriye atmıştı.
Büyük kılıç ilk askere değmeden geçti, ortadaki askerin karnında temiz bir kesik açtı ve üçüncü askeri de ıskaladı.
Ortadaki askerin karnı kesilince bütün bağırsakları dışarı çıktı. Acıya dayanamayan asker orada can verdi.
Şövalyenin saldırısı boşa çıkmıştı.
İki yandan saldıran askerlerden biri kılıcını şövalyenin baldırına savurdu. Kılıç adamın baldırına saplandı. Kalın bacağın üçte birini kesebilen kılıç, iri adamın bacağına sıkışmıştı.
Diğer asker ise adamın kafasına kılıcını indirmeye çalışmıştı ama adam küçük bir boyun hareketiyle yana kaymıştı.
Ölümcül bir darbe yemekten kurtulsa da kılıç adamın omzuna saplanmıştı. Kemiğe dayanan kılıç, diğeri gibi adamın vücudunda kaldı.
İki cılız asker kılıçlarını çekmeyi çalıştı ama karşılarında duran adam kaslarını öyle bir sıkmıştı ki kılıçları hareket ettiremediler.
"Tam zar atmalık yer." diye düşündüm.
Ya hep ya hiç.
Elimi Berserk'e benzeyen, iri adama doğru uzattım.
"Baronun genç hanımını korumaya çalışan sadık şövalye zorlu bir imtihan ile karşı karşıya kalmıştı. Kalleş Torun askerleri, iğrenç kılıçlarını bedenine saplamıştı. Ama düşmanın geçmesine izin veremezdi. Avazı çıktığı kadar bağırdı. İçindeki mana damarları açıldı ve adam doğumundan beri içinde saklı olan yeteneğini uyandırdı. Derisi katılaştı ve bütün torun askerini vahşi bir yaratık gibi katletti."
Bunu söyleyip zarı çıkarttım.
Zar parlıyordu.
Adamın tam karşısındaydım.
Bir an göz göze gelir gibi olduk.
Zarı ileriye doğru attım.
Parlak zar yerde yuvarlandı.
Ve durdu.
Sonuç : [ 6 ]
Kırmızı yanıp söndü.
Olamaz...
Bütün şansımı tekneyi yere indirirken mi kullanmıştım yoksa?
Adam, baldırına kılıç saplayan adamın boynundan tutup adamı havaya kaldırdı. İlk kez sesini duydum, "Hanımım. Bu zavallı adam sizlere eşlik edemeyecek. Kaçın. Kendinizi kurtarın. Benjamin, lütfen Leydi Natalie'yi buradan götürün." dedi.
Yaşlı adam kızı yerden kaldırırken kız da ağlayarak bağırdı. "Hayır Viktor!"
Yaşlı adam, "Üzgünüm hanımım, bu saygısızlığım için beni sonra cezalandırabilirsiniz." diyip kızı havaya kaldırıp çuval gibi omzuna attı. Sonra koşar adımlarla ormanın içine daldı. Güney tarafa doğru gidiyordu.
Yerden zarı aldım.
Tekrar elimi uzattım.
Bu sırada askerlerden biri, komutan olduğunu farz ediyordum, parmağını kaçanlara uzatıp "Yakalayın" dedi.
Ben de konuşmaya başladım. "Viktor adındaki adam Leydi Natalie'yi korumak için hiç bir askerin geçmesine izin vermeyecekti. İçinde uyuyan yeteneğini uyandırıp kendisini geçmeyi çalışan tüm askerleri ortadan ikiye biçecekti." dedim.
Zar ısınmaya başlamıştı.
Tekrar parlamaya başladı.
Attım yere.
Yuvarlandı ve durdu.
Sonuç : [ 11 ]
Mavi yanıp söndü.
Ancak yüksek çıkmadığı için yeterli olacağını sanmıyordum.
Yerden zarı aldım.
Burnumu bu işe sokmalı mıydım?
Aksiyona girmeli miydim?
Belki çabalarsam komutanı öldürebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20'lik Zar (S.FİNALİ)
FantasíaBirlikte "Role Play" adı verilen fantastik kutu oyunu oynayan 4 arkadaş oynadıkları evrenin içerisinde bulur kendilerini. Senaryoyu bitirip gerçek dünyalarına geri dönebilecekler mi? Yoksa uyum sağlayıp keyiflerine mi bakacaklar. Ya da başarısız olu...