Lydia, yorucu bir gecenin ardından güne art arda gelen mesaj bildirimleriyle uyanmıştı. Çıkarmayı unuttuğu lenslerinin yerleşmesi için gözünü ufak hareketlerle ovuştururken makyajını silmeyi umuttuğunu fark etmesiyle gözlerini buruşturdu. "Kafama tüküreyim." Sıkıntıyla ofladı ve tavana odaklanan bakışlarını oynatmadan yatağının herhangi bir yerinde olduğunu düşündüğü telefonunu aramaya başladı. Teni nihayet sert bir cisimle temas edince dudakları hafif yukarı kıvrılmıştı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve gelen bildirimlere bakmaya başladı. Instagram'den gelen beğeniler, okulun gereksiz mailleri ve... Levi'ın bıraktığı her biri uzun paragraflardan oluşan üç mesaj.
Kalbinin hızlanmasına tepki olarak nefesini tuttuğunun farkında değildi. Dudaklarını dişleyerek yattığı yerde dikleşti ve sırtını yatak başlığına yasladı. Mesajlara bakmalı mıydı yoksa birkaç gündür yaptığı gibi umursamamaya devam mı etmeliydi bilemiyordu. Bunu daha ne kadar sürdürebileceğinden de emin değildi ama...
Her şey birden tersine dönmüş gibi hissediyordu. Lydia için Levi farklıydı. Herkes onu yargılasa ya da ona sırtını dönse bile, Levi yapmazdı. Onu tanıyordu çünkü. Ama şimdi, kafasındaki her şeyin birer saçmalık olduğunu tecrübe ediyorken, ne yapması gerektiğine karar veremiyordu.
Hayatım, ailem dediği insan bambaşka biri oluvermişti birden. Buna alışması zaman alacaktı.
Öylece ekrana bakarken kapının tıklatılmasıyla irkildi. Boğazını temizlemesinin ardından "Gel," diye seslenmesiyle kapı açılmış, Jeremiah başını çekinerek içeri uzatmıştı.
"Uyandın mı diye bakmaya gelmiştim," dedi içeri adımlarken. "Tanrım... Berbat görünüyorsun, kalk da kendini topla bir!"
"Sağ ol ya, gerçekten..."
"İyiliğin için söylüyorum kızım..." Gözlerini devirirken Lydia'nın yanındaki boşluğa atmıştı kendini. "Şarkıyı bitirdim," dedi heyecanlı bir tonlamayla. "Düşündüğümden daha güzel oldu."
"Hani beraber bitirecektik?" Lydia şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerini arkadaşınınkilere dikerken sordu. "Bir dakika... Tüm gece uyumadın mı sen?"
"Kaytarma sırası sendeydi."
"İnanamıyorum..."
"İnanamayacak bir şey yok," dedi genç adam net bir tavırla. "Yer değiştirsek sen de aynısını yapardın. Yorulduğunda bana yaslanabilirsin, Lydia. Alışkın olmadığını biliyorum ama... Levi'dan başka arkadaşların var. Ben varım."
"Alakası yok, şapşal... Yük olmak istemiyorum sadece."
"Senin yük dediğin şeye ben arkadaş diyorum, canım." Göz kırparak Lydia'yı göğsüne çekti. İkisi tanışalı öyle uzun bir zaman geçmemişti. Yaklaşık bir yıl önce, Lydia henüz Liverpool'a yabancıyken metro durağında tesadüfen tanışmışlardı. Jeremiah'ın omzunda asılı duran gitarı genç kadının ilgisini çekmiş, aralarında aylar sonra dahi devam edecek bir sohbetin oluşmasına vesile olmuştu.
Hayat gerçekten de garipti. Aynı durakta metro beklediğiniz biriyle yola çıkabiliyordunuz mesela. Bu ikisine aynen öyle olmuştu.
"Çok açım." Guruldayan karnının sesi odada yankılanırken dudaklarını büzdü Lydia.
"Kalk da karnını doyuralım."
•
"Telefonlarımı açmıyor. Mesajlarıma da cevap vermedi." Levi, içine yerleşen sıkıntının git gide daha da büyüdüğünü hissetmesiyle derin bir iç çekti. Bu birkaç günde onu Liverpool'a kadar gidip arkadaşının kapısına dayanmaktan alıkoyan ne varsa hepsinden nefret etmişti. Buna mesleği de dahildi. "Tamam, fena sıçtım, ben de biliyorum ama bıraksın da telafi edeyim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home | levi colwill & ben chilwell
Fanficlydia, bu zamana dek hep, levi ile beraber olmanın ona yeteceğini düşünmüştü. ama yanılıyordu ve bunu fark etmesi pek de uzun sürmeyecekti.