Şeffaf Sıvı
Önce kafama sonra tekrar kafama ve tekrar tekrar... Kafama vurduğu tekmelere ve karnıma attığı yumruklara direnmeye çalışıyordum. Ağlamayacaktım. Ya da dur demeyecektim bu adi herife. Asla minnet etmeyecektim. Yalvarmayacaktım "vurma" diye. Bu lanet olası zevkten onu mahrum bırakacaktım. Ağzımdan çıkan kanlara ve vücudum da ki morluklara aldırış etmeden bu düşüncenin verdiği zevk ile pis pis sırıttım. "Bide sırıtıyorsun ha?! Bide sırıtıyor musun bana?!" Diye bağırdı biyolojik gereksiz babam. "Peki ya şimdi gülebilecek misin küçük sürtük!" Demesi ile karın boşluğuma tekme atması bir olmuştu. Nefes alamıyordum ve bu babam olacak iğrenç adamın hoşuna gidiyordu. Hergün beni dövmekten resmen zevk alıyordu. Ah bu adam cidden deliydi. Pes etmedim her ne olursa olsun bu pisliğe karşı güçlü olacağıma dair yemin etmiştim. İğrenç gülüşümü yüzüme tekrar takarak "Daha iyisini yapabilirsin, fakat ne yazık kı yaşlanıyorsun Bay Sancaktar." Dedim pis bir sırıtış ile. Bu lanet olası adamın adını ağzıma aldığım için 10 defa ağzımı çalkalayacağıma yemin dair ettim. Ama önce bu akli dengesini kaybetmiş olan alkolık babami kendimden uzaklaştırmalıydım. "Annen gibi iğrenç gülüyorsun" dedi acımsı bakışlarını üzerime atarak. Ah nasıl olur da beni her zaman zayıf noktamdan dan vurmayı başarabılıyordu! Bu adam cidden ölmeyi hakediyordu. "Cehenneme git pislik." Dedim, yerden kalkarak ve o sikik yüzüne bakmamaya gayret ederek. Ona hakaret etmem hoşuna gidiyormuş gibi sırıttı ve beni dövmenin verdiği yorgunluk ile elini viski şişesine götürdü. Tek dikişde içti ve bana dönüp "bu olanların suçlusu ben değilim, şu elimde gördüğün şeffaf sıvı." Dedi sarhoş bir ses tonu ile. Saçma değil miydi? Bu yaptığı delilik değil miydi Allah aşkına! Şeffaf bir sıvıyı herkesten, herseyden daha çok seviyordu ve bu dengesizlikten başka hiçbir şey değildi! "Elinde ki şişe ile gebereceksin" dedim iğrilti bakışlarımı üzerine atarak. Ondan cidden iğreniyordum. Cidden! Bana yaşattıkları anneme yaşattıkları katlanılacak gibi değildi. Sesini duymak bile bende kusma isteği uyandırıyordu! "Gün geçtikçe annene benziyorsun" dedi acı ile gülümseyerek. Bu adam gerçekten dengesizdi gerçekten! Önce beni dövüyor sonra normal birşeymiş gibi benimle annem hakkında konuşuyordu hemde sakin bir ses tonu ile! Ah her gece bunu yaşamak hergün ölmekle eşdeğerdi! "Annemin adını o pis ağzına alma duydun mu beni ! alma!" Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Her zaman bunu yapıyordu. Dövüyordu ve ben tüm bu olanlara katlanabıldığım için beni en zayıf noktam dan annem den vuruyordu. ah bu karın boşluğuma atılan 100 tekmeden bile daha acı vericiydi! "Ağlayabilirsin, yanımda dişlerini sıkmana gerek yok" dedi. Dolaptan yeni bir viski şişesi daha çıkarak. "Bu zevki sana yaşatmayacağım adi herif. "dedim sırıtarak. Öleceğimi bile bilsem bu adamın önünde ağlamazdım. Asla! Benim acım ile mutlu olmasına izin veremezdim, vermezdim. "Ölmüş annen bu halini görse ne gurur duyardi seninle" dedi. Tabiki yanına 'lanet olası kahkasını atarak' diye eklememe gerek yok değil mi? "Annem ölmedi! bunu biliyorsun!." Dedim dövülmenin verdiği halsizlik ile. "Konuşamayan, hareket edemeyen bir anne.. Sence de o bir anne mi?" Dedi şaşkın yeşil gözlerini gözlerime dikerek. Ah nasıl böyle lanet bir cümle kurabilmişti? Bu adam canavarın tekiydi! "Senin lanet olası içki sevdan yüzünden annem yatağa mahkum kaldı ve sen hala o elindeki boktan şişeyi bırakmıyorsun ha?! Sen sen..." Diyecek söz mü kalmıştı ki? Bu adam tarif edilemeyecek kadar iğrençti ve bütün küfürler ona iltifat olurdu. "Annene kim benim için kendisinden vazgeçmesini söyledi ki?" Dedi bardağından bir yudum daha alarak. Sahi bu cümleyi kurarken hiç mi içi acımadı? Özlem duymadı? Ya da sol tarafında bir acı hissetmedi? Ah aptal Ala! Kimden bahsediyorduk ki?! Levent Sancaktar asla aşık olmazdı, özlemezdi ya da üzülmezdi. Çünkü Sancaktar olmak bunu gerektirirdi. Klasik Sancaktar kurallarıydı işte. Alkolık babam da Sancaktar gibi davranmak zorundaydı. Eğer bu soyadını alıyorsa ve kimliğinde bu soyadını taşıyorsa büyüklerin yani hayatım boyunca görmediğim büyük annem ve büyük babamın dediği herseyi yapmak zorundaydı. Peki yapmak zorunda oldukları şey neydi biliyor musunuz? Aşık olmamak, hissiz olmak ve sadece işine odaklanmaktı. Büyükbabam ; ki "büyük" kelimesini bile haketmiyordu. Parayla gözü dönmüş bir ebeyvdi tıpkı alkolik babam gibi. Eğer Sancaktarlardan biri aşık olursa işini ihmal ederdi. Bu yüzden aşk yasaktı! Eğer aşk varsa para yoktu. Ki alkolik babam para olmadan asla yaşayamazdı. Peki ya annem? nasıl boyle bir adama aşık olmuştu? bu hikayenin en ama en masum kadınıydı o. Tek sucu ; içki içmekten yeşil gözleri kırmızıya bürünmüş olan bu adamı sevmekti. "O bu hayatta seni seven tek insandi piç herif. Ve sen hayatta sevilmeyi haketmeyen tek insansın!" Dedim ve topallayarak arkamı döndüm. Tam mahzenimden çıkacakken, "sence de o bir annemi?" Sorusuna cevap vermeden çıkmak bu adi herif için bir ödül olurdu. Her baktığım da beni rahatsız eden İğrenç yüzüne döndüm ve gözlerimi gözlerine dikerek "o benim annem . Konuşamıyor hatta hareket bile edemiyor ama annem. Sen konuşuyorsun, her Allah'ın günü o lanet olası sesini duymak zorunda kalıyorum ve o iğrenç hareketlerine şahit oluyorum. Ama babam değilsin." Dedim ve odayi terkettim. Bu sefer de ona yenılmemıstım. Kendimi tebrik ettikten sonra annemin odasına doğru yöneldim. Beni 4 yıldır tanımayan anneme sarılacaktım. Ve bu her gece sonunda olan en mükemmel şeydi.
Ve bir kez daha merdivenlere lanet ettim!
Topal ayağım ile çıkabildiğim kadar hızlı çıkmaya çalıştım. Adi herif vücudum da sağlam hiçbir yerimi bırakmadığı için yürümek ve rahat nefes alıp vermek benim için hayli zordu. Son basamağı daha çıktıktan sonra beni 4 yıldır tanımayan meleğimin kapısının önündeydim. Annemi neden bu kadar sevdiğimi hiçbir zaman anlayamamıştım. O doğru düzgün benim yanım da bile olamamıştı. Ama kalbi her zaman sevgi ile dolu bir insandı. Her zaman herseyin en iyisini düşünürdü ve öncelik hep karşısındakini tutardı. En önemlisi aşıktı. Levent Sancaktar gibi bir pisliğe de olsa aşıktı ve bu pislik beni öyle bir hale getirmişti ki aşık olmaya bile vakit bulamamıştım. Ah aşk. Acaba nasıl birşeydi? Bende annem gibi canımı feda edebılecek kadar birine aşık olabilir miydim? tabiki hayır! Bu saçmalık olurdu! Duygusuz biriydim ve umursamazdım. Asla birine aşık olmayacaktım. Çünkü eğer olursam annemi ihmal edebilirdim. Ve ben ölene kadar onun yanında kalacağıma söz vermiştim. Ona hep bakacağıma, Her zaman anne diyeceğime ve de unutmayacağıma. Annemi unutmak mı? bu delilik olurdu herhalde! Annemin olmadığı bir dünyada yaşamam imkansızdı! O benim şah damarımdı!Multimedia ; Levent Bey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARIMSI
RandomEbeveynleri tarafından tamamen ilgisiz bırakılan, alkolik babasından sürekli şiddet gören ve gördügü bu şiddet yüzünden duygusuz bir kişilik oluşturan Ala ; çareyi evden kaçmakta bulur fakat tek sorun yatağa mahkum annesidir.