---Dirhan’dan
"Müzikle dansımız aynı anda bittiğinde, başımı gömdüğü omuzumdan kaldırıp hâlâ nemli ve daha da kızarmış mavi gözlerini gözlerime dikti."
"Ben... Gideyim... Artık," dedi, tam yanımdan geçip gitmeye yeltendiğinde, bileğinden tutunca gözlerini kapattı. Dinmeyen yaşları gözlerinden süzüldü yine. Bana bakmadan konuştu.
"Dirhan, bırak. Bak, çok zor bir gece geçiriyorum, n'olursun."
"Tam da bu yüzden gidemezsin, Portakal saçlı kız," dedi ve yüzüme baktı.
"Neden?"
"Ne neden?"
"Neden beni önemsemeye başladın böyle birden?"
"Çünkü, asil prens, asla ağlayan hiçbir kızı gecenin bir yarısı yalnız başına bırakmaz. Şimdi geç otur şu kanepeye," dedim. Onunla inatlaşmaya bu gece gücüm yoktu, bu yüzden daha fazla direnmeden dediğimi yaptı.
Başını kanepenin tepesine koydu, yanına oturdum. "Kahve ister misin?"
"İstemiyorum, hiç bir şey. Biraz kendimi toparlayınca gideceğim. Her şeyi sen başlattın, biliyorsun değil mi, asil prens?"
"Ayrıldı senden, değil mi?"
"O ya da ben, ne fark eder? Ayrıldık işte. Sayende."
"Düzgün anlatacak mısın artık? Ha anlatmayacaksan da, laf sokup durma bana."
"Seni görmüş bizim evden çıkarken. Ve onu, yarım kalan işimi seninle tanımadığımı sandı. Oldu mu?" Kıkırdadım.
"Ne o?"
"Seninle öpüştüğümüzü sanmış," dedi. Alkış tuttu bana.
"Tebrikler Dirhan Soydemir. Ressam yarattığı eseri bilir, tabi çok doğal."
"O eserin ilham kaynağı o biricik sevgilin ama," dudağımın patlağını gösterdim.
"Gel, me, sey, din," dedi hece hece.
"Seni delirtmek daha cazip geliyor, yaralarımı takmıyorum zaten. Birkaç güne iyileşir."
"Beni delirtmek mi? Yoksa Sinan'ı dövmek mi cazip olan?"
"Her ikisi de. Sırf zevk için defalarca yaparım. Hatta—"
"Ne hatta?"
"İkinizi barıştıracağım. Ben bozdum, ben düzelteceğim. Yarına kampında görürsün."
---
Nil’den
"Bu söylediği canımı yakmıştı nedense..."
"İstemiyorum. Sakın hayatıma karışmaya kalkma!"
"Neden istemiyorsun?"
"Çünkü beni bu sabah öptün," diyemedim.
"Çünkü, sırf senin o aptal zevkin yüzünden ona dönmeyeceğim!" Ayağa kalktım. Ama Beyefendi, başlamadığı ısırıp üstüne bir de sırıtıyordu.
"Niye sırıtıyorsunuz acaba yine?"
"Sana ne? Gülüş benim değil mi?"
"Aşk hayatımdan sana neyse, o."
"Nereye?"
"Sana ne?"
"Nil saçmalıyorsun. Gecenin bir yarısı şu an."
