Ortada ciddi bir yanlış anlaşılma vardı.
Kendimi nasıl açıklayacaktım?
Bana inanacaklar mıydı?Oda gittikçe soğumaya başlamıştı, üşüyordum. Bu soğukluk o günü hissettiriyordu, o günkü yanlış anlaşılma anını hatırlatıyordu.
Olumlu düşün İdil, bu durumdan
kurtarıcaksın kendini. Her zaman bir çıkış yolu buldun yine bulacaksın,sakin ol. Hayır sakin olamazdım.Sadece bir sorgu İdil, merak etme bu sefer seni dinlicekler, nefes al ver anlat onlara gerçeği.
Kendime gelmem gerekiyordu, eski günleri unutmam, aklımdan çıkarmam gerekiyordu, o günkü gibi olmayacaktım bu sefer kendimi anlatacaktım.
Ellerimin titremesi durmuyordu daha çok panik yapıyordum.
Nefes alıp verdim. Kendime gelmem gerekiyordu, biraz daha sakinleşmiştim ama o adamla konuşuyor olmam, bana kahve ısmarlaması aklıma geldikçe kusmak istiyordum.
Karşımdaki adam beni izliyordu, yüzünde bir tepki yoktu, ne yapacağıma bakıyordu, ikimizde gözümüzü ayıramıyorduk, sessizlik çok uzun sürmedi, sessizliği bozan oydu. "Bir açıklama yapmayacak mısın İdil Arslan? Baştan anlatmaya başla ama öncelikle nefes alsan iyi edersin, gerçekleri öğrenemeden tuttuğun nefesten dolayı bayılacaksın, bunu kimse istemez değil mi?" demişti. Sesi sinirli gibiydi acelesi varmış gibi hareket ediyordu.
Nefesimi tuttuğumu yeni fark ediyordum. Konuşmalıydım, bazı şeyleri açıklamalıydım.
Elimdeki resmi masaya bırakıp
"Ortada cidden yanlış anlaşılma var bu adamlarla işim olmaz, o günde mecburiyetten kahve içmiştim.
Eğer dinlerseniz, direkt olarak suçu atmazsanız, kendimi iyi bir şekilde anlatacağımı düşünüyorum" beni dinlemeleri lazımdı, bu sefer dinleyeceklerdi susmayacaktım.Devam etmemi bekliyormuş gibi baktı, tam anlatacağım sırada odanın kapısı açıldı ve bir kadın girdi. Aslında ilk başta erkek sanmıştım yüzü diğerleri gibi, sadece gözü gözüküyordu ama vücut hatları daha çok kadın gibi gösteriyordu ve onu ilk defa görüyordum, eve gelenlerden değildi.
Kapıyı kapatıp "Artık anlatsan mı? Sabredemeyeceğim artık, birde kazanmam gereken bir iddia var malum." demişti. Ne iddiasından bahsediyordu bu.Karşımdaki adam ona dönüp sinirli bakıyordu ve sinirli oluşu gözünden belliydi, gözleri koyulaşıyordu, daha çok koyu mavi gözleri oluyordu. karşımdaki adam bir şey diyeceği sırada ondan önce lafa atladım.
"Bence de bir an önce anlatmalıyım." deyip o günü baştan sona en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım. Anlatmam bitince içimden derin bir oh çekmiştim, bu sefer dinlemişlerdi.
Karşımdaki adam ayakta durmayı bırakıp önümdeki sandalyeye oturdu
Ve " o adamla tesadüf eseri tanıştın öyle mi ,cüzdanı verdin o adama öyle mi?" diyip içten olmayan bir gülüş atmıştı.İnanmamıştı...
İnanacaktı ,inanmak zorundaydı.Hayal kırıklığı içinde, ona bakıp
"Anlattıklarımın hepsi doğru, yemin ederim ki doğruyu söylüyorum,
İnanmalısınız, inanmak zorundasınız.
Bakın sınavım var, azıcık zamanım kaldı zaten" diyerek tepkilerine baktım ama yine bir hayal kırıklığına uğramıştım.Bu söylediklerime karşı sonradan gelen kadın "Fotoğraflarıları çeken komutanımdı, anlattığın gibi bir şey olsaydı bilirdi, kafandan uydurmadığına emin misin?" demişti.
Fotoğrafı çeken karşımdaki
Adam mıydı? Böyle bir şey yaşandığı nasıl görememişti? Şimdi bana hiç inanmazlardı ki.
Nasıl inandıracaktım şimdi ben?
Kamera... kamera ya tabikide, başka kanıt olamaz ya. Kafenin karşında kamera vardı pastahane'nin önünde her şekilde kanıtlardım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İZİ
RandomGeçmiş ne kadar iz bırakabilir? Geçmişinden haberi olmayan bir kızda. Aşk bu izleri unutturur mu?