"Ne" dedi Songül şaşkın bir ifadeyle. "Ne demek Yaver seni evine bıraksın"
Emin söylediği cümlenin ağırlığı altında ezilirlerken suskunluğunu koruyordu. Gözleri, Songül'ün nemli gözleri ile her temas ettiğinde yüreği sıkışıyor nefes alamıyordu. Kendi bile söylediği cümleyi hazmedemezken Songül'ün yaşadığı hayal kırıklığını fark ettiği an hareketlendi olduğu yerde. Adımlarını odasına yönlendirirken sessizliğini korumaya devam etti.
Emin'nin salondan gitmesi ile ıslanan yanaklarını elinin tersiyle sildi Songül. Dudakları titrerken çaresizce baktı Yaver'in yüzüne. "Gidelim mi?" diye sordu kısık nefesiyle.
Yaver ne cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Şimdi Songül'e gidelim dese sonrasında Emin'i toparlayamayacağını çok iyi biliyordu.
"Yenge; bi sakin mi olsanız. Aranızda ne oldu bilmiyorum ama bi konuşun bence"
"Ne konuşacağız Yaver, kovmaktan beter etti beni baksana. Yanında olmamı istemiyor" dedi Songül bağırarak.
Yaver arayı yumuşatmak için bir şeyler söylemeye devam diyordu durmadan.
"Yenge yapma gözünü seveyim. Sen bilmiyor musun Emin abimi, o sana git diyebilir mi. Deli gibi pişman olmuştur şimdiye."
Songül sinirle salonu adımlamaya devam ederken birden durdu olduğu yerde. Sinirini atamamış olması ve Emin'nin kendisine git demesi ile söylene söyleye yatak odasına doğru yöneldi. Kapyı hızlıca açıp bir hışımla çarparak kapattıktan sonra pencerenin önünde bekleyen adamın yanında aldı soluğu.
Emin nefesini tutmuş bir vaziyette öylece karşısındaki kadına bakarken Songül meydan okurcasına dikildi karşısına.
Aralarındaki mesafeyi kapatıp birbirlerinin nefeslerini duyabilecekleri bir yakınlığa geldikten sonra öfkeden parlayan ela gözlerini Emin'nin koyulaşan okyanuslarına dikti. Başını Emin'e doğru uzatıp, dudaklarını adamın dudaklarına doğru yaklaştırarak korkusuzca çekti restini.
"Madem gitmemi istiyorsun, gözlerimin içine bakarak söyle. Hadi! Durma! Git de bana"
Sertçe yutkundu Emin. Gözlerini Songül'ün gözlerinden çekmedi ama git demeye de cesareti yoktu. "Ben" dedi duraksayarak. "Burada mecburen durmanı istemiyorum.
Kaşlarını çattı Songül. Hafif bağırarak sordu sorusu. "Mecburen mi?"
"Evet" dedi Emin başını sallayıp. "Pişman oldum diyen sen değil miydin?" diye ekledi sitemkâr bir tınıyla.
Adamın cümlesindeki ima ile kendini savunmaya geçti Songül.
"Sen, bana verdiğin sözü tuttun mu ki şimdi benim söylediğim sözlere alınıyorsun"
Odadaki gerginlik çığ gibi büyürken Yaver kapının önünden şaşkınlıkla izliyordu olanları. İçeri girip müdahale etmek istese de şu an ki durumda bunun çok da iyi bir fikir olmayacağını düşünerek durdurdu kendini. Ağır adımlarla kapının önünden ayırılıp salona geri geldi. Koltuğa oturup beklemeye başladı önce. Bağırışmaların kesileceğini düşünmüştü ama tabi ki beklediği şey olmadı. Songül'ün de Emin'nin de sesi her defasında daha yüksek çıkıyordu.
Birden ayaklanıp kapıya yöneldi Yaver. "Kaç Yaver kaç, birazdan alev alacak buralar" diye söylene söylene bahçeye attı kendini.
Songül'ün kurduğu cümle ile sinirle kükredi Emin. "Sen beni dinledin mi Songül ha dinledin mi. Ne yaptığımı bile sormadan kafana göre yargıladın ve cezamı kestin"
"Ben mi sana ceza kestim" dedi Songül şaşkın bir ifadeyle. "Sen; sürekli başkalarına ceza kesiyorsun zaten, merak etme kimse elinden unvanını almış değil"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızı istemek
Hayran KurguBir polis biri mafya.. Güneş ve ay kadar farklıydılar birbirlerinden. Belki birbirlerine kavuşamayacaklardı ama birbirlerine karışmayı öğreneceklerdi...