14/ Ölü ya da diri.
"Çünkü hiç şüphesiz birinin ölümü, diğerinin bilinçsiz intiharı olacaktı."
...
(y/n: Bölümü medyadaki şarkı ile okumanızı tavsiye ederim.)
Kulakları uğulduyor, gözleri içine kaçan toz taneleri yüzünden acışıyor ve etrafı buğulu görüyordu.
Yükselen çığlıklar ve iniltiler şiddetli bir şekilde birbirine sürten demir parçalarından çıkan sese karışıyor ve alanda yankılanarak gök yüzüne yükseliyordu.
Yerde yatan bedenler kırmızı ile süslenmiş, göz kapakları, irislerine örtü olmuştu.
Bu kadar bedeni, yıllar sonra yeniden bir arada görüyordu. Yüzlercesi birbirlerinin üzerine doğru geliyor ve ellerindeki keskin kılıçları savuruyorlardı.
Yalnızca öldürmek adına ant içmiş binlerce beden ab-ı hayat, kan dökmekmişçesine savaşıyordu.
Burada, vaktin durduğu tam bu anda sınır yoktu. İniltiler, çığlıklar, yere düşen bedenler, saf kanın kokusu ve ölüm vardı. Acımak değil, kana susamak ve vahşi bir hayvanmışçasına can almak vardı.
Acımak, ölüm; savaşmak, yaşamaktı.
Başkasını görmek, duymak, bilmek yoktu. Yalnızca ölmek ve öldürmek vardı.
Kaçmaktansa, ölmeyi yeğlemek vardı.
Kulakları uğuldatan bir ses, gözleri sulandıran bir toz ve mideyi bulandıran, yoğun bir kan kokusu vardı.
Elinde, önündeki bedenin karın boşluğuna girerek yeniden çıkan sivri uçlu, keskin bir kılıç vardı.
"Jungkook! Arkanda." Jungkook hızlıca arkasına dönerek elindeki kılıcı koşarak ona doğru gelen bedenin karnına sapladı ve geri çekti. "Prens Park dikkat edin mühim olan sizin canınızdır." diye bağırdı. "Önemli olan halktır Jungkook. Ölme ki öldürebilesin." Jungkook hızlıca başını salladı.
Yerde yatan bedene ayağı takılarak tökezlese de umursamadan devam etti ve önüne gelen bedenleri kılıcından geçirmeye yeniden başladı.
Kırmızı, yeşil, mavi, siyah ve kahverengi birbirine karışırken hepsinin hedefinde tek bir renk vardı. Beyaz.
Yüz binlerce beyaz kıyafetli akın akın gelmeye devam ederken yerde yatan binlerce askerin üzerinde yine beyaz kıyafetler vardı.
Yüzünde ağırlık yapan maske yüzünden nefes almakta zorlansa da beyazı, kırmızıya boyamaktan çekinmiyordu.
"Do-yun!" diye bağırdı yanında bir başkası ile savaşan bedene. "Dikkatleri dağılmış ve sayıları azalmış durumda. Komutan Kim ve Komutan Lee'ye haber et. Asıl ordudan kalanlar ile birlikte kuyunun oraya gitsinler. Kalanlar, buradakileri oyalasın. Hemen arkalarından geleceğiz. Takip edilmediklerine dikkat etsinler. Şayet öyle bir durum olursa arka yola saparak düşman askerlerin önünü kessinler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Papatya Bahçeleri• YoonMin
Fanfiction"Papatya kokulu çocuğun, elleri neden kan kokuyor?" "Saçlarımı okşadığınız zaman öğreneceksiniz majesteleri." - 28052023-13092023