15. BÖLÜM: Mektubun Gözyaşları

101 13 3
                                    

Bölüm şarkısı: This I Love -Guns N' Roses

15. BÖLÜM: MEKTUBUN GÖZYAŞLARI

Deha'nın anlatımıyla...

Ölümden her daim korkan biriydim. Hiçbir şeyde korkum olmamasına rağmen ölüm söz konusu olunca iliklerime kadar titriyordum. Çocukluğumda hatırladığım yegâne duygu da buydu. Annemin ölmesinden, beni bırakmasından çok korkardım ancak korktuğum başıma gelmiş ve on yaşında tanışmıştım ölümle. Meleklere o zaman inanmaya başlamıştım ve annemin gerçek bir melek olduğuna dair olan inancım hâlâ tazeydi.

Annemin öldüğü zaman herkesten, her şeyden uzaklaşmıştım. İyice içime kapanmıştım, konuşmaz olmuştum. Ağabeyim her saniye yanımdaydı. Beni asla yalnız bırakmamıştı ancak o kadar kötü bir ruh hâlindeydim ki bana olan yaklaşımlarına karşılık veremiyordum. Kalbim o kadar acıyordu ki, hissettiğim o acıyı unutmam imkânsızdı. Nefes alamıyor gibiydim. Sanki zaman tam annemin melek olduğu saatte durmuştu ve ben o anda mahsur kalmıştım. Şimdi ise aynı sızı hayatımda en çok değer verdiğim iki kadından biri için varlığını sürdürüyordu kalbimde. Hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu. Her ne kadar onun yanında güçlü durmaya çalışsam da gece olunca bir enkazdan farksız oluyordum. Onun baktığı her yerde güneş açardı, o uyanıkken mutlu olmamam mümkün değildi ancak gözlerini her kapattığında içime karanlık bir hüzün çöküyordu. Kaybetme korkusu sarıyordu her bir yanımı. Kaç gecedir uyumuyordum, sayamamıştım bile.

Günlerdir hastaneden dışarı çıkmıyordu. Ağabeyim kesin bir dille ikimizi de uyarmıştı. Dinlenmeliydi ve dışarısı onun bünyesi açısından tehlikeli bir hâl almaya başlamıştı. Bu sebeple yanına girerken bile kendimi dezenfekte ediyordum. Deniz Araz'ın kesin talimatı bu şekildeydi ama Kayla yerinde duramayan bir insandı ve bu odada durmak onu mutsuz ediyordu, farkındaydım. Bu yüzden onu mutlu edecek, sıkmayacak aktiviteler bulmaya çalışıyordum. Bazen Erin, Milena, Karan ve Pamir okul çıkışlarında yanımıza geliyorlardı. Kayla onlar sayesinde mutlu oluyordu ve bu benim için yeterdi ama onların da dezenfekte olmadan odaya girmesi yasaktı. Yaklaşık on gündür de bu böyle devam ediyordu. Konser sonrası çok halsiz düşmüştü. Sonraki günlerde yapılan taramalar iyi sonuç vermemişti. Bu durum hepimizi içten içe yıksa da hepimiz gülümsemiştik ona. O üzülmemeliydi. İçindeki umut dalına tutunmalıydı, yaşamalıydı.

Yine uyuyamadığım bir gecede onun yanındaydım. Eli elimdeydi, melekleri kıskandıran yüzü bana dönüktü. Düzenli nefes sesleri ulaşıyordu kulağıma. Boşta kalan elimi mavi saçlarına attım yavaşça. Ona ait olmayan telleri incitmekten korkarcasına okşadım. Yüzü solgundu, mavilerini morarmış göz kapakları örtmüştü. Dudakları eski canlılığını yitirmiş, uçuk pembeye kaçmıştı. Günden güne daha da çökmesi onunla beraber yıkılma isteği uyandırıyordu içimde ancak bunu yapamazdım. Yıkılamazdım. Onun dayandığı duvarlardan biri de bendim. Ben yıkılırsam, yıkılırdı ve ben bu kötülüğü ona yapamazdım.

"Yaşamayı bu kadar severken nasıl oldu da bu yatağa hapsoldun Papatya?" diye sordum fısıltıyla. Aklım almıyordu. Kayla gibi yaşamayı seven biri daha görmemiştim ve onun hayat enerjisinin bir hastalıkla sömürülmesi içimi yakıyordu.

"Haksızlık!" diye haykırmak istiyordum. Kime veya neye olduğu önemli değildi. Bu koca bir haksızlıktı. İsyan etmek istiyordum. Her yeri yakıp yıkmak istiyordum. Hesap sormak istiyordum ancak bunun biletini kimseye kesemezdim.

Başucuna koyduğum telefonum yanıp sönmeye başlayınca Kayla'nın elini bırakmadan uzandım. Telefonu kavramıştım ancak elim komodinin ucunda duran siyah kapaklı, üstünde ayın dönemlerinin sergilendiği deftere çarpmış, yere düşürmüştü. Elimi Kayla'nın elinden çektim ağır hareketlerle. Uyanması, şu an isteyeceğim son şey olabilirdi. Bakışlarım ilk önce telefona değdiğinde gördüğüm okul grubundan gelen mesajlarla telefonu uyku moduna aldım. Sonrasında ise yere eğilip açılan siyah kapaklı defteri almıştım elime. Mavi-yeşil harelerim Kayla'nın el yazısında gezindi. Bu defter tanıdıktı. Kayla'yı ilk gün Masal Kafe'de gördüğümde aldığı defterdi bu. Günlük olduğunu düşündüğüm defterde dolaştı gözlerim. Tahminimde yanıldığımı anlamam zor olmamıştı. Bu bir günlük değildi. Her sayfasında ayrı günlere ait tarihler atılmıştı ve yazıların hepsi birine yazılmıştı. Bu yazılar mektuptu. Kayla'nın mektupları...

PAPATYA'DAN MEKTUP (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin