Savcı, ertesi sabah gözlerini araladığında direkt ona bakan sevgilisini bulmuştu. Yüzüne küçük bir gülümseme yerleşirken "Geç mi kaldık?" diye sormuş, doktor kafa sallamıştı. "Alarmlardan erken uyandık ikimiz de, günaydın!"
Neşeyle konuşmuş, onun bu halini ilk kez gören Jeongin gülerken de yatakta ondan biraz uzakta olan Hyunjin'i kendine çekip sarılmıştı. Gece ikisi koltukta yattıkları için rahatsız edici olmuş, yatağa geçmişlerdi.
Hyunjin ellerini onun yanaklarına koyduğunda "Günaydın," diye konuştu Jeongin. Dudaklarından öpen sevgilisi ile gözleri kapandı. "Her halin nasıl bu kadar güzel olabiliyor?"
"Bilmem." dedi Hyunjin, kıkırdadı. Dirsekleri üzerine hafifçe doğrulmuş, Jeongin'e üstten bakıyordu. Başını eğip bir kez daha öpmüş, ardından hızlı hızlı küçük kelebek öpücükler kondurmaya başlamıştı. Her öpüşünde "Sevgilim," diyor, Jeongin'i daha çok güldürüyordu.
"Ne bu mutluluk, ne bu mutluluk?" deyip onu yatırdı Jeongin, üstüne çıktı. İlk başta tanıdığı Hyunjin'in bu hallerini görmek içinde tarifsiz bir huzur hissi veriyordu, Hyunjin güldü. "Hayatımda sadece sana ihtiyacım varmış," diye konuştu. "Ondan bu mutluluk."
Kollarını boynuna sarıp savcıyı kendine çekti. "İyi ki varsın Jeongin."
"Hım," dedi Jeongin keyifle. "Benim de sana. Sen de iyi ki varsın bebeğim."
Hyunjin'in boynuna uzun bir öpücük kondurup ayaklanmış, banyoya ilerlemişti. Elini yüzünü yıkayıp geri dönerek yatağa oturduğunda Hyunjin de doğrulup sırtını başlığa yasladı ve ona baktı. Jeongin uzanıp elini tuttu.
"Sana bir şey sorabilir miyim?"
"Hım." Hyunjin merakla kaşlarını kaldırırken Jeongin sorusunu sormak için dudaklarını araladı. "Abimi ve noonayı kaybettiğim bir dönem bir psikiyatrist ile görüşüyordum," dedi sanki Soo He'ye anlatırmış gibi. "Bu süreçte ilaç kullanıyordum, eğer bir şeyleri anlatmak istersen, anlatabilirsin biliyorsun değil mi?"
Elinin altındaki Hyunjin'in kasıldığını hissetti, Hyunjin ona baktı. "Banyodaki... İlaç kutularını gördün, değil mi?"
Reddetmedi. "Havlu ararken gördüm, çok olması dikkatimi çekti."
O dürüstçe cevaplayıp sevgilisine bakarken Hyunjin önce derin bir nefes almış ardından da eğilip baş ucundaki komodini açmıştı. Oradaki ilaç kutularını gördü Jeongin, Hyunjin ellerini ayırıp ilaçları aldı ve kucağına koydu.
"Uyku ilacım," deyip birini kaldırdı. "Bir dönem çok uyku zorluğu çekiyordum, bazen hâlâ çekiyorum." Başkasını eline aldı. "Tıpın ilk yıllarında kaygı bozukluğum çok artmıştı, bu ve bu gördüklerinin hepsi sakinleştirici. Artık bunları kullanmıyorum ama atamıyorum da, ihtiyacım olurmuş gibi."
Jeongin onun konuşmasıyla yüzüne bakarken ilaçlardan bir tanesi o gün gördüğü ve adını cidden de eksik hatırladığı ilaç olduğunu fark etmişti. Hyunjin ilaçları yerine koyduğunda elini uzattı, doktorun gözleri onun eline gitti. Elini tutup yavaşça kucağına tırmanmış, beline sarılan Jeongin ile boynuna sarılmıştı vakit kaybetmeden.
"Kendimi bildim bileli yalnızdım derken," dedi Hyunjin. "Yalan söylemiyordum. Anne ve babamı çok küçük yaşta kaybettim, bir kardeşim yoktu, bir arkadaşım. Tüm dünya beni boğuyor gibiydi, aslında insanların gözü hep üstümdeydi ama beni korkutan kimsenin beni tanımıyor oluşuydu."
O iç çektiğinde Jeongin sabırla onu dinliyordu. "Biraz... Korktum açıkçası, bu kadar ilaç kullanmış birini hayatında ister misin, Soo He'ye yaklaştırır mısın, çok dikkatli bir savcı olduğun gözümden kaçmış."