Öncelikle hepinize merhabalar, soft, tatlı, cinsellik ve entirikadan uzak bir lise aşkı yazmak istedim. Yorumlarınızı okumayı çok isterim.
Yıldızın içini doldurabilir misiniz?⭐
İyi okumalar :)
''Aren Nehir!'' Annemin sesini duymamla yataktan nasıl zıpladığımı bilmeden hızlıca kalktım. Annem seslendiyse uyanmam gerekiyordu. Bugün okulumun ilk günüydü ve ben yatağa çivilenmiş gibi hissediyordum.
''Abin uyandı kahvaltısını bile ediyor, sen hala yataktasın kızım. Haydi!''
Gözlerimi devirdim. ''Tamam anneciğim, hazırlanıyorum.'' Abim, Demir Çakır tabiki her konuda olduğu gibi bu konuda da mükemmeldi. Onu herkesten ve her şeyden çok seviyordum. Muhtemelen beni uyandırmaya kıyamamıştı ve annemi yollamıştı.
''Günaydın, Çakır ailesi! Bu sabah nasılsınız?'' diye girdim mutfaktan içeri. Annem bir yandan kahvaltı hazırlıyor babam tabiki telefonundan ekonomi haberi okuyor ve abim kahvaltısını ediyordu.
''İşte benim güneşim şimdi doğdu. Günaydın güzel kızım.'' Babama gülümseyerek yerime oturdum. Abim de gülümseyerek bana baktı. ''Günaydın abisi.''
''Cihan hep kızına bu özel tarife değil mi? Ben hiç böyle şeyler duyamıyorum senden.'' Annem şakayla karışık tribini attıktan sonra, babam hemen annemin gönlünü almak için konuşmaya başlamıştı.
''Benim gönlümün sultanı beni kıskanır mıymış?'' Annemin yüzündeki ifade biraz daha yumuşarken bir yandan çayları doldurmaya başlamıştı. ''Kızımı kıskanacak halim yok, Cihan bey. Hem hep beni böyle söyleyerek yumuşatıyorsun.'' Onları gülümseyerek izlemeye devam ediyordum. Bugün okulun ilk günü olduğu için geç kalmamız sorun değildi ama abim çok disiplinli bir insan olduğu için beni acele ettirmiş ve yarım yamalak yapmıştım kahvaltımı.
Okula giderken adımlarım geri geri gidiyordu. Çünkü abim çok gergindi. ''Aren, kusura bakma abicim, kahvaltın yarım kaldı. Ben hemen geliyorum.''
''Önemli değil abi,'' diye arkasından bağırsam da beni dinlemedi ve kantine yöneldi. Benim gözüm ise tabiki malum kişiyi arıyordu. Yiğit Altıner'i.
Onu değil görmek, gözümün gözüne değmesi bile yasaktı. Ondan uzak durmak zorundaydım. Abimi en büyük düşmanıydı Yiğit. Ama ben bakışlarımı onu aramaktan geri alamıyordum.
''Birini mi arıyorsun abisi?'' dedi abim elinde tost ve meyve suyuyla bana şüphe dolu bakışlarla bakarken. Hemen kendimi toparladım ve abimin elindekileri aradım.
''Kızları arıyorum abi,'' dedim tostumdan bir ısırık alırken. Abim, çok gözü açık biriydi. Atılgan, yeri geldiğinde sert ve yaşıtlarına göre çok olgun biriydi. Yalan söylediğim an sanki yüzümden okurdu o yüzden çok yalan söylememeye çalışırdım. Ama Yiğit konusu çok karışıktı.
''Uzak durman gereken kişiyi biliyorsun, Aren. Seni kırmak istemiyorum abisi.'' Tostumdan kopardığım ısırık sanki ağzımın içinde büyüdü ve yutkunamadım. Aniden duraksadım ve onun aksine gözlerimi kaçırdım. Durumu kabullenerek, abimle vedalaşıp kendi sınıfıma doğru yürüdüm.
Sınıfa girdiğim anda sınıf arkadaşım Nisan, hızlıca bana doğru koştu ve sımsıkı sarıldı. Öğretmenimiz gelene kadar yazın neler yaptığımızı konuştuk. Telefonla da görüşmüştük ama çok sık değildi maalesef. Ailelerimizle vakit geçirmeyi uygun bulduğumuzdan aralıklı haberleşebilmiştik. ''Aren, Yiğit'i gördün mü?'' dedi Nisan büyük bir sır veriyormuş gibi fısıltılı bir sesle.
Yiğit'in adını duymamla beraber kalbim küt küt atarken, bu sesi kısmaya çalıştım ama bu mümkün değildi. Kötü bir şey olmamıştı değil mi?
''Ne olmuş Yiğit'e?'' Bir yandan abim etrafta mı diye kontrol ediyordum. Yiğit'in adını duyması hiç hoş sonuçlara yol açmazdı. ''Bir tane çocuğun kaşını patlatmış. Hemde ilk günden.''
Her kelimesinde gözlerim daha da büyürken, kaşlarımı kaldırdım. ''Neden yaptı ki bunu, ne oldu acaba?''
Nisan, kaşlarını kaldırdı ve imalı imalı bana baktı. ''Çocuk ayrılık acısından kime çatacağını şaşırdı. Geçen, boks maçında da bir çocuğu fena pataklamış.'' Bunları söylerken, bir yandan çantasından gerekli malzemeleri çıkarıyordu. Resmen bana eziyet olsun diye yapıyordu. Çünkü hiçbir şey bilmediği için Yiğit'ten ayrıldığım için beni suçlu buluyordu. Mecbur kalmıştım.
Yoksa ben ondan ayrılmak ister miydim hiç? Bana sorsalar ömür boyu başımı omzuna koyar, sesimi bile çıkarmazdım.
Abim ve onun arasında kalmıştım. İkisi de benim canımdı. Ama abim... Abim, benim hayatımı kurtarmıştı. Onu üzemezdim, o benim üzerime titriyordu. Ailemdi, sırtımı çeviremezdim. Onu üzemezdim. Üstelik abime kazık atmıştı.
''Yiğit!'' Tam cevap verecektim ki, Simay'ın ciyaklamasıyla bakışlarımı hızlıca sınıfın kapısına döndürdüm. Bana hiç bakmadan arkadaşının yanına doğru ilerledi. Bileğinde hala ikimize ait olan bileklik ve benim tokam duruyordu.
İç çekerek bileğine bakmaya devam ettim. Onu her gördüğümde midemde bir şeylerin uçuşması da aşka dahil miydi? ''Kelebektir canım o.''
Daldığım yerden hemen uzaklaştım ve Nisan'a döndüm. ''Hı? Ne dedin?''
Nisan, gülümseyerek biraz da dalga geçerek gözlerimin içine baktı. ''Sesli düşünüyorsun, Arenciğim.''
Utançla başımı yere eğdim. O an Yiğit'in bakışlarını üzerimde hissettim. Ama bakamadım. Bakarsam, koşup ona sımsıkı sarılmak isteyecektim çünkü. Bakışları bakışlarıma değerse, ne yapardım bilmiyordum. Ben onsuz bu okulda ne yapılır, onu da bilmiyordum ki...
Yiğit de abim gibi bilmediğim her şeyi öğretmişti bana. Sabırla emekle tek tek işlemişti sanki her şeyi. Benden bir yaş büyüktü, ama o da abim gibi yaşına göre çok olgun biriydi.
Nisan, ellerimi elleri arasına aldı ve benim bile fark etmediğim gözlerimden akan yaşı sildi ve bana sarıldı. Yiğit'in bakışlarını hala üzerimde hissedebiliyordum. Biliyordum, yanıma gelmek istiyordu. Ama olmazdı, artık olamazdık. Kalbim, paramparça olup tek tek ciğerime batsa da bu acı gerçeği sindirmek zorundaydım.
''Nisan!'' Yiğit'in sesini duymamla hızlıca toparlandım ve ondan ayrıldım. Nisan sanki ne diyeceğini biliyormuş gibi hızlıca yerinden kalktı ve Yiğit'in yanına ilerledi. Yiğit'in yüzündeki ifade oldukça sert ve katıydı. Korkutucu bile sayılırdı.
Nisan yüzü bembeyaz yanıma hızlı adımlarla ulaştığında hoca gelmişti ve Yiğit'in ne söylediği dersin sonuna kalmıştı. Ve ben ne söylediğini deli gibi merak ediyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Işığı
RomanceBir abi ve kız kardeşi, Abisi kardeşini tüm kötülüklerden korumak zorundadır. Buna Yiğit Altıner de dahil...