20- Bazı İtiraflar

14 3 9
                                    

Aynada bir sağa döndüm bir sola. Elbise adeta bedenimle ahenk içinde uyumu sağlamış, makyajım yüzüme bir tatlılık katmıştı. Belki sevgilinin arkadaşlarıyla tanışma kombini için biraz çocuksu kaçıyordu ama ben böyleydim. Kendimi başka birisi gibi takdim etmek istemiyordum.

İstesem gayette daha resmi şeyler giyinebilirdim ama üstümdeki kısa, hafif dar kalıp, çiçekli elbise âdeta ben Neşeyim diyordu sanki.

Daha fazla oyalanmak istemedim. Son kez kendime aynadan bakıp derin bir nefes aldım. Çıkmak için hazırdım.

"Ulaş! Gözlerini kapatsana. Bir anda geleceğim. Bir anda gözlerine nakşedilsin güzelliğim!"

İçeriden gelen kahkaha sesini duydum. "Buna gerek yok aslında! Her seferinde gözüm açık veya kapalı nakşediyor zaten."

Yanağıma tatlı görünmek için iki ton allık sürmem yanlıştı! Zaten bu adam sözleriyle kızartıyordu yanaklarımı!

"Yaa dinle işte sözümü..." Pes etti.

"Tamam sevgilim!"

Podyumda yürüyormuşum gibi ağır ağır süzüldüm antrede. Bir anda beni görünce kalp krizi geçirmesi olasıydı aslında. Ben bile kendime aynada düşüyordum!

Önüne gelince durdum. Onu incelemeye aldım. Salaş bir gömlek altına keten bir pantolon giymişti. Gözlerinde gözlüğü, parmaklarında ise her zaman hayran olduğum yüzükleri vardı. Sahi bizi bir araya getiren o yüzüklerdi değil mi? Onu süzmeyi bıraktım.

"Açabilirsin." Ağır ağır indirdi parmaklarını yüzünden. Gözlerini tek tek açtı. Önce baştan aşağı öylesine süzdü. Ardından gözleri kısılan cinsten gülüp uzun uzun ıslık çaldı. Yanaklarım daha ne kadar kızarabilirdi ki?!

"Sevgilim..." Bir daha, bir daha, bir daha süzdü. Sanki bana bakmak ona iyi geliyordu. Gözleri ışıldıyordu. "Bir sanat eseri tablosu çizsem, kesinlikle seni çizerdim."

Bende aynı oranda güldüm. Gözlerimin ışıldadığına yanağımın daha çok kızardığına ve gözlerimin kısılmaktan neredeyse yok gibi gözüktüğüne emindim.

"Teşekkür ederim ama benim sanat eseri çizmek gibi bir yeteneğim yok maalesef." Ellerimle duvarları gösterdim. Onunla olduğumuz sürece onun her halini çekmiş evin her odasına asmıştım. " Bende senin fotoğraflarını sergileyebilirim sadece."

Gözlerinde oluşan saf sevgi bana neden var olduğumu hissediyordu âdeta. Eski Neşe duvarların kenarlarında bana bakıyor, bir erkeğe bu kadar bağlanmak normal değil diyordu. Ama öyle değildi ki. Ulaş'ı sadece erkek işte diye nitelendirmek kalbimi acıtıyor, kırıyor, tuz buz ediyordu. Ulaş benim hayatımda sadece bir erkek sıfatı taşımıyordu.

Gülüşüne mısralar yazabilirdim ve gülüşüne mısralar yazacağım bir adam öylesine biri olamazdı.

Aşık mı olmuştum? Yoksa sadece hayranlık veya sevgi mi diye gecelerdir düşünüyordum içimde. Onsuz geçen günlerde çok iyi anlamıştım. Aklım tartmamıştı, kalbim tartmıştı. Ve kalbim asla yanılmazdı.

Ona aşıktım. Deli gibi veya aklı başında. Fark etmiyordu benim için. Aşıktım işte. Kısa, öz ama uzunca.

"Ulaş..."

"Sevgilim?" Ona doğru yaklaştım. Dibine kadar girip ellerini tuttum.

"Buluşmaya gitmeden önce sana bir şey söylemek istiyorum." Gözlerine merak, endişe aynı anda çökmüştü.

"Bir şey mi var?"

"Hayır hayır. Bir şey var ama güzel bir şey var."

"Nedir güzel şey?" Derin bir nefes aldım. İçimde tutmama gerek yoktu. Onu sevdiğimi binlerce kez belki söylemiştim ama aşık oldum demek başka bir şeydi. Ve Ulaş gibi bir adam bunu dünya üzerinde belki de duymayı en çok hak eden adamdı.

"Ben sana aşık oldum." Durdu. Gözlerini ard arda kırpıştırdı. Ne kadar tatlı olduğundan haberi var mıydı? Yutkundu. Bir süre yüzüme baktı. Aklında ve kalbinde ne dediğimi tarttı galiba. Ardından gözleri ve dudaklarının açılması aynı anda oldu.

"Ben... Ben doğru mu duydum? Yani sen bana aşık mı oldun?"

"Ben sana ölesiye aşık oldum." Yine durdu. Yine yutkundu. Yine baktı. Bir süre sonra nefes alıp dudaklarını araladı.

"Ben sana ilk mesaj attığım andan belli aşığım Neşe. Ölesiye de değil yaşamak isteyecek kadar aşığım. Kelimeler ve insanlar adına aşk diyor ama bunun sadece aşk olmadığının farkındayım ve ben buna ne isim vereceğimi bilmiyorum."

Onun yaşadığı o yüzüne nakşeden duyguların aynısı benim yüzüme de uğradı. Sevdiğini biliyordum. Hatta sevgiden bir tık fazlası olduğunun farkındaydım ama bu kadar olacağını düşünmüyordum. Ettiği itiraf için sadece aşk itirafı demek haksızlık olurdu.

Ayak parmaklarımın üstünde yükselip yüzünü kavradım. Dudaklarına sanki içindeki hisleri anlamak ister gibi yapıştım. Boynuna sarılan ellerim onu içime hapsetme isteği yüzündendi. Kollarını belime sardı. Bedenimi yukarı kaldırıp ayak parmaklarımın işkence çekmesine son verdi. Şimdi hem tutkuyla öpüşüyor, hemde içimizi birbirimize açıyorduk. Nefes nefese geri çekildim. Ama kolları beni yere bırakmadı. Sanki bıraksa kaçıp gidecektim.

"Eğer diğer dünyanın seni bana yeniden getireceğini bilsem hemen şu an ölürdüm."

Hülyalı bakışlarımla gözlerine baktım. "Neden?"

"Seni sonsuz ihtimallerle sevmek için." Daha çok sarıldım. Bazı cümlelere, kelimeler yetmezdi. Sadece insanlara hissettiklerinle cevap verirdin.

Bir süre sonra ayrılıp kendimizi toparladık. Birbirimize bakıp tebessüm ettik. Huzurlu bir sessizlik kol geziyordu aramızda. Huzurlu sessizliğe huzurlu sesiyle Ulaş ket vurdu.

"Eee o zaman gidelim mi artık?"

"Gidelim sevgilim."

.....

BİZ BAZI İTİRAFLAR YAPTIK!

Bölümü yazarken ağzım beş karış tebessüm ederek yazdım. İnanın tanışma bölümümüz daha tatlı!

En kısa zamanda yeni bölümle görüşmek üzere!

Hoşçakalın!

Gökyüzündeki Sonsuz Neşe -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin