Bu taslak için çok uğraştım hatta yazma becerime güvensem tam kitap çıkardı bundan ama mahfederim diye dokunmadım:')
Hadi okuyun da güzelmi diye bakın bir, gittim ben.
Bir de bu taslağın ismi de var, çok uyuyordu bu yüzden koydum:)
UYARI:Bölüm #angst içeriyor, haberiniz ola:)
İkinci Bir Şans🐞
Rüzgar estikçe omzuna gelen kıvırcık saçları savruluyordu. Sanırım kendini ancak bu kadar yüksekte hayal edebilirdi. Aşağıya bakınca bile başı dönecek gibi geliyordu, bir süre gözlerini kapatıp derin nefesler aldı. Sakin olmalıydı, yoksa hiç olmaması gereken şeyler olucaktı. Bu bina abartısız bir şekilde 40 katlıydı ve o sadece bir kere ölebilirdi. Eğer yanlışlıkla düşerse elindeki tek şansı da gitmiş olucaktı. Gözünden düşmek için çabalayan yaşı sildi, bu kararından asla pişman olmayacaktı. Bunu ne zamandır planlıyordu artık daha fazla dayanamıyordu. Yaşamak işkence gibi geliyordu, bugün nasıl olduğunu bilmese de ölecekti ve bununla mutluydu. "Luise!"
~Luise~(Luis)
Doğru mu duydum ben, şu an bana seslenen kişi Armin mi?
"Luise, sen ne yapıyorsun?" İsmimi seslenince titredim resmen, buraya kadar gelmiş gerçekten aptal. Yavaşça arkama doğru döndüm bir an telaşlanıp öne doğru adımladı. "Sakın!" Ayağımı yavaşça geriye sürükledim. "Yaklaşma" Durdu ve beni ikna etmek ister gibi konuştu. "Tamam, sakin ol lütfen. Gelmiyorum uzaklaş ordan, bana doğru gel Luise. Beni korkutuyorsun." Zor tuttuğum yaşların akmaya başladığını hissettim ve şaşırmış bir ifade takınıp konuştum. "Korkuyorsun öyle mi?" Sinirle ellerimi kafama koyup saçlarımı çekiştirdim. "Armin! Benimle dalga mı geçiyorsun sen?! Ne bu bir çeşit şaka mı, komik olduğunu mu sanıyorsun?" Elimle aşağıyı işaret ettim. "Düşmemden mi korkuyorsun, ölürüm diye mi?" Sinirden gülüyordum, o ise çaresizce beni izliyordu. "Öldüğümde hiçbir şey kaybetmeyeceksin, merak etme. Beni asla sevmedin ve sevmeyeceksin, bunu yapmayacaksın! Ben buraya dalga geçmek için çıkmadım duydun mu, bugün öleceğim. Benim ne yaşadığımı en iyi sen bilirsin ha, haksız mıyım?" "Luise saçmalamayı bırak ve in aşağıya! Bana inanman için daha ne yapmam gerekiyor? Seni seviyorum işte duy artık şunu!" Kulaklarımı kapattım ve başımı iki yana salladım. "Yalan, yalan, YALAN! Başka hiçbir şey bilmiyorsun, sadece yalan! Yeter artık duymak istemiyorum, en azından bırak rahatça ölebileyim." Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözümün karardığını hissettim, dengemi kaybediyordum. Başımı salladığım için olmuş olmalıydı, ah gerçekten aptalım. En şanslı anımı ellerimle mahfettim, yine de bu öleceğim gerçeğini değiştirmez. Rahatlayıp gözümü kapattım, ölüyorum işte... Ne zamandır beklediğim şey oluyor, tadını çıkarmam gerek. Bir anda sırtıma vuran rüzgar kesildi, gözlerimi açıp baktığımda düşmediğimi fark ettim. Sinirle bağıracakken beni tutan el kendine doğru çekti ve sarıldı. Armin olduğunu anlamam çok uzun sürmedi, şaşırmıştım. Ağlıyordu, bana sımsıkı sarılarak ağlıyordu. Bir kaç yaş daha gözlerimden firar ederken ellerimi sırtına koydum. Birlikte dizlerimin üstüne çöktük, o kadar sıkı sarılıyordu ki onu sevdiğim aklıma geldi bir an. Onu çok seviyordum, her şeyden çok. Bunu kendi engelledi, onu sevmeme engel oldu. Ne oldu bilmem ama beni sevdiğini iddia edip durdu bir süredir. Yalan olduğuna o kadar eminim ki, bu çatıya çıkmamamın sebeplerinden biri de bu... Sıkıca sarıldım ona, son sarılmamızdı. Benim son anlarımdı, bunun tamamen farkındaydım ama sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi sarıldım ona. İnsan sevdiğini kendi seçemez ama kendini dizginleyecek zamanı seçebilirdi. Bende bunu fark ettim, onun peşinde kendimi ne kadar yıprattığımı adeta kendimi harcadığımı fark ettim. Duygularıma son veremezdim ama hayatıma son verirsem eğer bu işkence biterdi artık. Bana yaptığı onca şeyi unuturdum hem, belki o zaman onu daha çok sevebilirdim. Sırtımda hissettiğim ağrıyla hareketlenip yüzümü buruşturdum. Bunu hissettirmemem gerekiyordu bu yüzden sarılmaya devam ettim. Bir an irkilse de sonra önemsemeyip sarılmaya devam etti. "Buna izin vermem Luise, ölemezsin. Henüz değil, seni severken olmaz." Gülümsedim, birazdan kan kaybından öleceğimden habersizdi. Ona karşılık verdim. "Haklısın..."Çatının biraz ilerisinde dürbünlü silahıyla bekleyen Arthur vardı. En başından beri gözü Luise'in üstündeydi, dikkatle ne yaptığını izliyordu. İntihar ediceğinden haberi vardı ama o bundan emin olmak istiyordu. Hayır, Arthur kötü biri değil. Şu anda elleri titriyor ve hatta gözleri doluyordu,bunu yapmasını ondan Luise istemişti.
~Arthur~ (1 gün önce)
Kafamı kaldırıp saate baktım, 12'ye gelmişti. Ağzımdaki lokmayı hızlıca yutup ayağa kalktım, elimle de hepsine kalkmalarını işaret ettim. "Hadi gülmeyi bırakın da kalkın artık, işimiz var daha..." Bizimkilerle her sabah olduğu gibi kahvaltıdayık ve yine her zamanki gibi ilk kalkan Luise oldu. Aramızdaki tek kız oydu, bu yüzden herkes onunla iyi geçiniyordu. Bana gülümsedi ve başıyla içeri gelmemi işaret etti. Şaşırsam da onun arkasından mutfağa doğru ilerledim. "Luise, bir sorun mu var? İyi görünmüyorsun..." Yüzünü solukluğuna rağmen gülümsedi. "Buna sen karar ver, senden büyük bir iyilik isteyeceğim Arthur." Dikkat kesildim, daha önce Luise'in birinden yardım istediğini görmemiştim. "T-tamam, nedir şu büyük iyilik?" "Beni vurmanı istiyorum." "Ne?!" Evi inleticek kadar sesli bağırdığımı ancak fark edebildim ama söylediği şey akıl alır gibi değildi. "Ne demek beni vur, ne saçmalıyorsun sen?" "Saçmalamıyorum... Ben intihar etmeye karar verdim, nedenini az çok sende biliyorsun." Onu vazgeçirmeye çalışıcaktım ama haklıydı. Armin yüzünden cehennemi yaşıyordu, bize de zorluk çıkartıyordu ama onun yaşadığı şeyler farklıydı. Ah, her neyse işte... "Emin misin Luise bak iyice düşün." Ellerimi omzuna koydum. "Bunun geri dönüşü olmayacak..." Kafasını salladı. "Biliyorum, çok düşündüm. Ben daha fazla dayanamıyorum artık, yarın çatıya çıkıp atlayacağım. Öldüğünden emin olmak istiyorum ama bu da yeterli değil." Ellerinden birini kaldırıp omzuna koyduğum elimi tuttu. "Eğer bir şey olur da atlayamazsam, beni vurmanı istiyorum. Artık yaşamak istemiyorum Arthur. Bana yardım eder misin?" Ne kadar istemesem de kabul etmen gerektiğini hissettim. Ağlamamak için kendimi sıktım ve yaklaşıp ona sıkıca sarıldım. Görmediğini bilsem bile kafamı salladım. "Yapıcam, sana yardım edicem."Şimdi söz verdiği görevi yerine getiriyordu. Luise atlayamamıştı, Armin onu tutmuştu. Şimdiyse onu kurtardığına inanarak sımsıkı sarılıyordu, bu içini acıtıyordu. Hayatı boyunca tek bir kişiye aşık olmuştu ve o da Arthurdan onu vurmasını istemişti. Bu da yetmiyormuş gibi şu anda Luise'e bir başkası sarılıyordu. Luise'in aşık olduğu ama asla karşılık alamadığı Armin. Şu an bu sinirle Armin'i vurmak istedi ama hayır, Luise buna çok üzülürdü. Ölürken mutlu olmasını istiyordu. Silah susturuculuydu, duymalarına imkan yoktu. Nişan aldı ama içinden ıskalamak için dualar ediyordu. İstediği olmadı, Luise'i tam karnından vurdu. Önce bir sarılsa da sonra hiçbir şey olmamış gibi Armin'e sarılmaya devam etti. Gözyaşlarını daha fazla tutamadı, gözlerini fürbünden çekti. Alnına yere vurdu ve ağlamaya başladı. "Lanet olsun, lanet olsun!" Bu fısıldama en güçlü bağırmalardan bile sertti. Elini yumruk yapıp yere vurup durdu. Bu olabilecek en kötü sondu, tek istediği o kurşunun ıskalamasıydı. En azından bir bahanesi olucaktı,tek kişi için tek kurşun. Silahın içi tamamen boştu yani ikinci bir şansı olmayacaktı...
Uğur böceklerim nasıldı bölüm🐞😊
Kötü sonla biten şeyler yazmayı seviyorum ne yapıyım ya:)
Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, öpüldünüz😙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Kısa Sahneler
Historia CortaAklıma esen güzel sahneler var onları yazıyorum işte sıkılan bnenin boş işleri UwU