Bugün iznimin ilk günüydü.
Dün Kürşat'ın MİT tarafından teslim alınması oldukça kafamı kurcalamıştı. Bunun nedenini düşünmekten uykum kaçmış, yatakta sağa sola dönerek sabahı zor etmiştim.
Sabahın ilerleyen saatlerinde daha fazla tuvaletini tutmakta zorlanan Maylo tarafından uyandırılmıştım. Onun ihtiyaçlarını gidermek için çıktığımız bir saatlik gezintinin ardından eve dönmüştük.
Canım pek bir şeyler yemek istemese de, şimdi kendime mutfakta kahvaltı hazırlayarak oyalanıyordum. Kürşat olmadığı için Maylo'nun benden habersiz yandaki terasa geçmesi konusunda artık rahattım. Oraya geçmiş olsa bile nasıl olsa onun bu hareketine sinirlenen bir Kürşat'ı karşısında bulamayacaktı. Acaba şimdi ne yapıyordu? Demir parmaklıklar arkasında dururken aklından hangi düşünceler geçiyordu?
Çalan kapı zili beni Kürşat hakkındaki düşüncelerimden uzaklaştırdı. Gözetleme deliğinden baktığımda kapının önünde hiç beklemediğim bir misafirin olduğunu gördüm.
Hemen kapıyı açtım. Yanında duran ikinci misafirin kısa boylu olması nedeniyle delikten bakıldığında görünmediğini anladım.
Gelen Gülnur ablaydı, yanındaki küçük misafir ise Göker'di.
Onları gülümseyerek karşıladım. "Hoşgeldin Gülnur abla, sende hoşgeldin Göker."
Gülnur ablanın gülen yüzü ona abla dediğimde bir anlık asıldı.Ama kendini toplaması da o kadar kısa sürdü.
"Kızım, habersiz geldik ama müsait miydin?"
Onlara yol açmak için yana çekildim. "Olur mu hiç öyle şey? Buyrun lütfen, ben de kendime kahvaltı hazırlıyordum. Canım da hiç bir şey yemek istemiyordu. Sizin bana kahvaltıda eşlik etmeniz sayesinde belki iştahım açılır, birlikte güzel bir kahvaltı yaparız."
Gülnur abla elindeki poşeti uzattı."Biz de henüz kahvaltı yapmadık, beraber yaparız diye düşünmüştüm."
Uzattığı poşeti aldım."Zahmet etmişsin Gülnur abla, lütfen içeri geçin."
Maylo, Göker'i gördüğü için sevinçten deliye dönmüştü. Göker'de Maylo'yu özlemiş olmalı ki ona doğru eğilmiş, gülümseyerek başını okşuyordu.
Gülnur abla araya girdi. "Hadi annecim, içeri geçelim de öyle oyna Maylo'yla."
Göker Maylo'yu bırakarak doğruldu."Tamam anne."
Ne akıllı, uslu bir çocuktu bu Göker. Annesini hiç üzmüyordu.
Hep beraber terasa çıkarken onlar da evi incelemekle meşgüldü. Üst kattaki lavabonun yanından geçerken Göker'e "Kahvaltıya oturmadan önce burada ellerini yıkayabilirsin," dedim.
Annesine baktı, ondan onay alınca "Tamam abla," dedi.
O an içimden bir şeyler koptu. Bu çocuk benim kardeşimdi ve bana ilk defa abla diye hitap ediyordu. Dolan gözlerimi görmesinler diye elimdeki poşetle hemen mutfağa geçtim.
Getirdiklerini bir tabağa koyarken çocukların ne kadar saf ve iyi niyetli küçük insanlar olduğunu düşünüyordum. Göker'e karşı içimde şimdiden ablalık duyguları filizlenmeye başlamıştı. O art niyetsizdi ve abla sevgisine muhtaçtı. Ben de hayatım boyunca insanın öz kardeşinin olmasının nasıl bir duygu olduğunu düşünüp durmuştum. Şimdi bu duygunun nasıl bir şey olduğunu tatmak için önümde bir fırsat vardı. Bu fırsatı boşa harcamamaya kararlıydım.
Terasa geçtiğimde, masadaki sandalyelere oturduklarını gördüm. Elimdeki poğaça dolu tabağı masaya bırakırken "Göker'ciğim, kahvaltıda yemekten hoşlandığın bir şey varsa hemen sana hazırlayabilirim," dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
General Fiction"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...