34. BÖLÜM: "İLK DANS"

24.9K 1.9K 626
                                    

Merhabalaar, biz geldikkk🐣

Öyle özledim ki anlatamam🥺

Sizlerden tek istediğim bol bol yorum yapmanız, yorumlarınızı okumak için sabırsızlanıyorum💓

Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin, bende hızlıca yeni bölümle geleyim anlaştık mı?😌

Upuzun bir bölüm, keyifli okumalaar🌸

***

Göz ucuyla Buse'nin askıların arasında gezinmesini ve her şeyi eline alarak aynalara doğru yürümesini seyrederken "Yorgun görünüyorsun," dedim anneme. Kıvırcık saçlarını bir bandanayla toplamıştı ve bu, yorgun bakan kahverengi gözlerini daha fazla ortaya çıkarmıştı. Gözlerinin kenarında gülünce belli olan birkaç kırışıklık dışında cildi gergin ve pürüzsüzdü. Ancak şimdi o pürüzsüz teni öylesine solgundu ki bir an için düşüp bayılacağını zannettim.

Kahve kupasından bir yudum alıp gözlerini devirdi. "Çok az işim var sadece, hem... Sanki daha önce hiç sabahlamamışım gibi konuşuyorsun."

Onun ne kadar yoğun olduğunu biliyordum ancak açıkçası bu yoğunluğun onu ne kadar yorduğunu yeni fark ediyordum ve bu beni biraz endişelendiriyordu. "Belki de işlere biraz ara vermelisin?" diye önerdim ama bunu söylerken bile buna asla yanaşmayacağını biliyordum. "Belki biraz rahatlarsın ve..."

"Gülden," diye kızıp az önce yarısını yediğim renkli çikolata toplarının olduğu kâseye uzandı. Bu kez ben gözlerimi devirerek karşılık verdim ve sessizce homurdandım. Ardından neşeli bir alkış sesiyle bakışlarımız yeniden Buse'ye döndü. Buse incecik tüller, kurdeleler ve zarif çiçeklerle süslü fötr bir şapkayı takmaya çalışıyor ve kendi kendine bunun gelinliğine ne kadar yakışacağından bahsediyordu.

"Seni de öyle görmek istiyorum," dedi annem. Buse'nin telefonuyla birkaç poz çekmesini seyrederken kendi kendime güldüm. Bir zamanlar bende bunu hayal etmiştim ancak o zamanlar durumlar çok daha farklıydı. Ben Alparslan hakkındaki gerçekleri henüz öğrenmemiştim ve o henüz kalbimi bu kadar kırmamıştı.

Ağzıma bir çikolata topu atarak "Ben sıramı Buse'ye devrediyorum," dedim. Beni tanımayan biri bunu bir espri olarak anlar ve gülerdi ancak annemi kandırmak o kadar kolay değildi. Gözlerime öyle uzun bir bakış attı ki bir an için huzursuzca yerimde kıpırdandım. Sanki hissettiğim her şeyi anlıyor ve biliyordu ve bu beni delicesine korkutuyordu.

Sessizce "Onu özlemen, onu sevmen ya da onu düşünmen bir suç değil Gülden," dedi. "Onunla ilgili hayaller kurman da..."

Onu özlediğim, onu sevdiğim ve onu düşündüğüm doğruydu ancak hayaller?.. Başımı iki yana salladım. "Onunla ilgili hayal kurduğum falan yok benim. Evlenme hayalleriyse asla..."

Neticede tıpkı bir çocuk sahibi olma hayalim gibi bundan da nasibimi almış biriydim.

"Onunla hala konuşmuyor musunuz? Hiç aramadı mı?"

Duraksayarak limonatama uzandım. Annem Alparslan'la aramızda geçen her şeyi biliyordu. Ona Alparslan'ın geçmişini, benim bunu nasıl öğrendiğimi ve onun buna nasıl tepki verdiğini anlatmıştım. Tek yaptığı bana sarılmak ve gözyaşlarımı silmek olmuştu. Konu hakkında herhangi bir yorumda bulunmasa da her bir detaydan haberi vardı ancak ne Beyaz'ın nereden geldiğini ne kulüpteki karşılaşmalarımızı ne de yan komşumuzun aslında seksen yaşında aksi bir ihtiyar değil de Alparslan Gündoğdu olduğunu biliyordu.

"Şey," diye gevelediğimde kaşlarından birini kaldırarak attığı bakış çözülmeme neden oldu. "Beyaz'ı bana o almış," dedim.

"Ne?" diye sorarken gözleri büyüdü. "Burada olduğunu nereden biliyor?"

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin