21-Bazı Münasebetsiz Şeyler

20 3 3
                                    

El ele olunca sanki dünyanın içinden geçeceğimizi düşündüğüm bazı insanlar vardı. Ulaş bunların başına ismini yazdırmıştı.

Bazı adamlar ve sevişleri vardı. Varlıkları bile iyi gelirdi. Varlığı bana şifa olan adamla oturuyorduk şimdi. Yan yana, el ele... Bu his tarif bile edilemezdi.

"Eee Neşe fotoğrafçılık okuyorsun sende değil mi? Ulaş hafiften bahsetmişti bize."

Ulaş bizden mi bahsetmiş Neşe?!

"Evet fotoğrafçılık okuyorum." Karşımdaki kız çok iticiydi. Ulaş'ın arkadaşlarını genel olarak sevmiştim ama bu kızda beni iten bir şey vardı. "Sen peki felsefe okumuyorsun herhalde?"

"Yok tatlım ben edebiyat okuyorum."

"Anladım."

Yaklaşık yarım saattir oturuyorduk. Sipariş verip tanışma faslına girmiştik. Ulaş'ın bahsettiğine göre kızlar arkadaşı değildi. Sevgilileri ile arkadaştı ve otomatikmen onlarla da arkadaş olduğundan bahsetmişti. Kızların bana zararı yoktu aslında. Şikayetçi de değildim ama karşımda oturan kızın, yani Sena'nın, yanında sevgilisi yokmuş gibi gözlerini Ulaş'a dikip bakması beni yerimde oynatıyordu.

"Bir şey mi oldu? Sıkıldıysan gidebiliriz. Sorun değil biliyorsun değil mi?" Ulaş kulağıma eğilmiş tatlı nefesini boynuma üfleyerek konuşuyordu. Bu adamın nefesinin bile baş döndürücü olması bence Tanrının bana oyunuydu.

Yüz yüze geleceğimizi bilmeme rağmen ondan tarafa döndüm. "Yok sıkılmadım. Sen varsın yanımda sıkılmak ne mümkün?"

Gamzelerini göstermek suretiyle öyle güzel güldü ki yüzünü saklamak istedim. Sadece bana gülsün diğer gözler kör olsun istedim o an. Çünkü biliyordum şu an onun o gülüşüne hayran olan sadece ben değildim. Karşımdaki kız da gözünü dikmiş bize bakıyordu. Ulaş farkında mıydı acaba? Kız düpedüz Ulaş'tan hoşlanıyordu. Belki daha fazlasıydı. Biz birbirimize bakarken masadan bardak kırılma sesi geldi ve onu bir 'bağırtı' takip etti.

"Ayyy yandım." Tabii ki de bu kişi Senaydı. Sevgilisi Burak yerinden kalkıp Senayı sakinleştirmeye çalıştı.

"Hayatım sakin ol kahve soğumaya başlamıştı zaten. Şimdi sileriz bir şeyin kalmaz."

"Burak ne demek bir şeyin kalmaz ya? Üstümde battı benim farkında mısın?!"

"Tatlım üstünü de yıkarsın sonra ne olacak?"

Çocuk yanlış bir şey demiyordu aslında ama ters ters bakıp lavaboya gitti. Gitmeden de Ulaş'a bakmadı ihmal etmemişti. İyice tadım kaçmaya başlamıştı.

"Ulaş?"

"Efendim bebeğim?"

"Kalksak mı? Biraz sahilde yürüyüp eve geçeriz."

"Tamam sevgilim. Kalkalım."

Sena gelmeden ayaküstü vedalaşıp kalktık. El ele yürüyorduk şimdi. Onunla konuşmadan bile yürümek iyi hissettiriyordu bana. Büyü gibiydi, şiir gibiydi, ruhuma dokunan sazın teli gibiydi.

"Bir şeyden rahatsız oldun gibi hissediyorum. Neyden rahatsız oldun? Bizimkiler yanlış bir şey mi dedi veya yanlış bir şey mi yaptılar? Bunu bana söylemen gerekiyor. Biliyorsun değil mi?"

"Yok. Yani sizinkilerle bir şey yok. Sadece," Durdum. Söylemem doğru muydu? Ya yanlış anlarsa?

"Kafandaki düşünceleri fesh et Neşe. Ben seni biliyorum. Ne söyleyeceksen söyle sadece. Lütfen." Ellerimi daha sıkı tutmaya başladı.

"Sena senden hoşlanıyor ya da aşık biliyorsun değil mi?" İlk bir durdu. Yutkundu.

"Bak bunu Burak'a söyleyemem. Senaya ne kadar aşık olduğunu biliyorum. Yanlış bunu da biliyorum ama yapamam bunu ona. Beni anlıyorsun değil mi? Rahatsız hissedersen gerekirse uzaklaşırım. Sana hiç görüşmem diyemem arkadaşlarım benim onlar ama aramıza mesafe koyarım."

Ben nasıl yüreği güzel bir adama aşık oldum diye sorguladım ilk. Sonra kendime çekip uzun uzun öptüm.

"Ben senden böyle bir şey istemiyorum çünkü seni biliyorum. Sadece o kız beni rahatsız etti. O kadar. Bunu söylemek istedim yani." Belime sarıldı. Alnımdan öptü.

"İyi yaptın bebeğim." Bir süre daha sarılı kaldık öyle. Tabuta soksalar beni şimdi şöyle sesimi bile çıkarmazdım.

"Ulaş?"

"Efendim?"

"Ben gece denize girmeyi hep merak etmiştirim ama hiç girmek nasip olmadı. Korktum tek girmeye galiba." Güvenli kollarından geri çekildim. "Birlikte denize girelim mi?" Hiçbir şey demedi. Sadece yüzüme baktı uzun uzun. Genişçe gülümsedi.

"Girelim birtanem."

Denize doğru koşarcasına gittik. Ayakkabılarımızı sahilde bıraktık. Telefonları ve cüzdanları da. Sahil bomboştu zaten. Sadece ben ve o vardı. Sadece biz vardık.

Huzurun tanımını yap deseler bana,
Sadece sen ben ve biz derdim.
Tutkuyu anlat deseler, şevki anlat, ruhu anlat deseler,
Oturur seni gösterir ille de sen derdim.
İlelebet ruhuma değen ey kör kurşun,
Seni bana yaz deseler,
İlle de sen ille de sen derdim.

Şimdi yakamoz vururken üzerimize ve ben onunla sahilde sarılırken, soğukluğumuzu bile paylaşırken aslında anladım ki ruhumu prangalayan adam oydu. Kör kurşuna ve kalemsiz sayfalara gerek yoktu. O vardı. Gerisi lafügüzaftı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gökyüzündeki Sonsuz Neşe -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin