Hava kararmıştı. Senku, babası ve Gen sadece ay ışığının aydınlattığı hastane odasında uyumaya çalışıyorlardı. Byakuya odadaki koltuğa uzanmıştı, Gen ise yanındaki hasta genci rahatsız etmemek istercesine kenara kaymış kıpırdamadan yatıyordu.
Bir süre sonra Gen ve Senku aynı anda pozisyonlarından rahatsız olmuşcasına döndüklerinde burun buruna geldiler. Gözleri açıktı ve ufak bir şaşırma anından sonra Senku gülümsedi.
"Sen de mi uyuyamadın?"dedi fısıldayarak.
Gen başıyla onayladı onu.
"Bahçeye inelim mi?"
"Dışarısı çok soğuk Senku-chan, üşütebilirsin."
"Ama uyuyamıyorum hem bahçe gece çok güzel oluyor. " dudağını bükerek konuştuğundan Gen dayanamamış yanaklarını öpmüştü.
"Peki ama mont ve battaniyeyle çıkacaksın. Ayrıca sessiz olmamız gerek Byakuya-San uyuyor." Sessizce yataktan kalktılar.
Gen üstüne bir mont giydi ve Senkuya yardım etti. Onu giydirdi,atkı sardı ve omuzlarına küçük denemeyecek bir battaniye attı. 'Senku'nun ciddi misin?'dercesine attığı bakışları görmezden gelerek kıkırdadı. Çok tatlı ve komik görünüyordu. Sessizce odadan çıkarak aşağı indiler.
Bir aralık ayı gecesi olduğundan aşağı iner inmez yüzlerine iğne gibi batan rüzgarı hissettiler. El ele ve olabildiğince yakın yürümeye çalışıyorlardı. Bahçede bulunan masalı banklardan birine yerleştiler. Oturmaları için karları temizlemeleri ve battaniye sermeleri gerekmişti. Gen elindeki termosu ve bardakları masaya bırakırken sabahtan kalan kurabiyelerin bulunduğu saklama kabını da açmıştı.
"Biraz soğuk ama iyi hissediyorum."dedi Senku battaniyeyi bedenine daha sıkı sarmaya çalışırken.
"Üşürsen söyle dönelim. "
Gen bardaklara kahvelerini koydu ve karşısındaki gence uzattı. Ortam her ne kadar soğuk olsa da hoş ve gençlerin birbirine bakışları sayesinde aslında bir o kadar da sıcaktı. Senku Gen'e heyecanlı bir şekilde lisede yaptıklarını anlatıyordu. Hastalığı bu kadar ilerlemeden önce bilim kulübü başkanıydı ve okulun laboratuvarında istediğini yapıyordu. Yaptığı şeylerin mantığını anlatıyordu ve Gen de anlıyordu. Zaten Senku'nun böylesine heyecanla bir şeyler anlatmasına bayılıyordu. Hayalleri, olasılıkları, hesaplamaları...
Bir süre daha konuştuktan sonra Senku Gen'in üşüdüğünü farkedip yanına oturdu ve üzerindeki battaniyeyi birlikte paylaşabilmek için Gen'in de omzuna attı.
Sadece bulundukları anın tadını çıkartıyorlardı, konuşmuyor, birbirlerine bakmıyor, ses çıkarmadan yalnızca birbirlerinin sıcaklıklarını hissedip paylaşıyorlardı. Gen anın tadını çıkarsa da Senku Gen'i düşünüyordu. Bu kısa zamanda hayatına dahil olmuş ve bu kadar yakınlaşabildiklerine hâlâ zor inanıyordu. Onu daima korumak için gücü olmasa da yaşadığı süre boyunca hep yanında olmak istiyordu. Ayrıca Senku artık gelecek hayalleri kurabiliyordu, bu Gen sayesindeydi. Umut ediyor, hayal kuruyor ve mutlu hissediyordu. Kalp çarpıntıları yaşamadığı günlerde sanki hiç hasta değilmiş gibiydi.
Bu şekilde dakikalar geçerken yanlarına yaklaşan adımların sahibini Byakuya sanan Senku kafasını arkaya çevirmişti fakat yanlarına gelen doktorunu görünce kaşlarını çatarak duygularını belli etmişti.
"Merhaba gençler."dedi yanlarında beliren adam.
"Merhaba Sensei" Senku'nun ifadesini fark edince Gen karşılık vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Clown
Fanfiction"Bana verdiğin o çiçek kuruyup toz olana kadar dayanırım belki de mentalist." *Smut olup olmayacağına henuz karar vermedim.