''Şu kıza gıcık oluyorum ya,'' dedi Nisan kollarını birbirine bağlayarak. Resmen gözlerinden ateş saçıyordu. İfadesindeki nefreti anlamamak mümkün değildi. ''Demir'in peşinde koşuyor ısrarla. Baksana şu tabloya.''
Nisan'ın eliyle gösterdiği yere baktığımda abime hayran hayran bakan bir Duygu'yla karşılaşmak benim için şaşırtıcı olmamıştı. Lise'nin ikisinden beri aşıktı abime. Ama abimin aklı onda değildi, biliyordum. Abimin hoşlanabileceği bir kız tipi değildi. Gerçekten güzel bir kızdı, ama abimle yıldızının barışabileceği bir kız değildi, tarzları bile uymuyordu.
''Abim kızı kıramıyor işte,'' dedim dumanı tüten çayımdan bir yudum alırken. ''Eninde sonunda anlayacaktır, üzülme sen.''
Nisan'ın yüzü daha çok düştü ve hayal kırıklığı dolu bakışlarını bana çevirdi. ''Artık vazgeçeceğim, sevmiyor demek ki beni. Kardeşi gibi görüyor bence.''
Karton bardağı yanıma hızlıca koydum ve Nisan' sarılarak saçlarını okşamaya başladım. Onu böyle görmeyi hiç sevmiyordum. O benim en yakın arkadaşımdı ve abim için kendini bu denli üzmesine dayanamıyordum.
''Yapma Nisan ya, abimin kimseyi görecek hali yok biliyorsun son sınıf. Derslerine yüklenmiş durumda.'' Öğle arasında olduğumuz için tüm okul dışarıdaydı ve bazı bakışlar üzerimize toplanmıştı tabiki.
''Aren, sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin.'' Cevap vermek yerine olumlu anlamda başımı salladım. Ona acır gibi davranmamdan hiç hoşlanmıyordu o yüzden yüz ifademi normale döndürdüm.
''Ben çirkin miyim?'' Bu sorusu istemsizce gözlerimi devirmeme sebep oldu. Nisan gerçekten çok güzel bir kızdı. Simsiyah gür saçları beline kadar uzanan, gözleri elanın en güzel tonu, ve fiziği de oldukça güzel bir kızdı. Kendini böyle görmesine anlam veremiyordum. Ah abi ah!
''Bunu gerçekten bütün kalbimle söylüyorum, Nisan. Sen çok güzel bir kızsın.'' Dolan gözleri gözyaşının da getirmiş olduğu ıslaklıkla ışıl ışıl oldu. Burnunu çekti ve dağılmış olan saçlarını hemen düzeltip toparlanma moduna geçti.
''Aren Nehir!'' Abim, elinde kahvesini yudumlarken tedirginlikle dolu bir merakla bakışlarını bize sabitlemişti. Yanımıza vardığında Nisan'ı da kısaca süzdü.
''Nisan, bir sorun mu var?'' Nisan, bir kere daha burnunu çekti ve abime gülümsedi. Ona bakarken gözleri hep ışıl ışıl oluyordu. Ama benim kütük abim bunu asla göremiyordu. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum resmen.
''Yok Demir, iyiyim teşekkür ederim. Biraz başım ağrıyor da vertigom tuttu sanırım. Sorduğun içi teşekkür ederim.'' Abimin kaşları çatıldı ve kahvesini seri bir hareketle çöpe atarken, yanımıza oturdu.
''Vertigo, çok da basite alınacak bir şey değildir Nisan. Çok kötüysen izin al eve git bugün.'' Dudaklarımın kenarı yukarı kıvrılacak gibi oldu ama birbirine bastırdım ve bu durumu engelledim. Abim canıma okurdu valla, hiç hoşlanmazdı böyle şeylerden.
Nisan'ın gözleri parladı ve yüzüne ışıl ışıl bir gülümsemeyle, ayağa kalktı. ''Teşekkür ederim, daha kötü hissedersem öyle yapayım.''
''Tamamdır, kızlar haydi ben çocukların yanına gidiyorum,'' dedi abim de ayaklanarak sonra bana döndü , ''Abisi ben çıkışta dil kursuna gideceğim, haberin olsun. Sende eve giderken dikkat et.''
Gözlerimi devirdim. ''Tamam abi.''
Memnuniyetsiz bir şekilde bana baktı. ''Hiç çemkirme bana, aklımı da sende bırakma. Haydi görüşürüz.'' Abimle vedalaştıktan sonra sonunda öğle zili çalmıştı ve sınıflarımıza girmiştik. Nisan, hiç olmadığı kadar mutluydu tabiki. Abim ilk kez olmasa da ciddi anlamda ilgisini ilk defa bu kadar belli etmişti. Ama neden bir adım atmıyordu ki bu çocuk? Onu anlayamıyordum.
Nisan, ders bitene kadar tüm dikkatiyle dinlemiş ve heyecanla not almaya devam etmişti. Ben de sözel dersler dışında çok iyi olmadığım için, dikkatimi çok iyi verememiştim. Yiğit'i de görememiştim zaten. Aklım istemsizce ona gidiyordu.
''Yiğit kavga etmemiş. Ali geri çekilmek durumunda kalmış.'' Sanki direkt aklımı okumuş gibi Nisan bunları söylediğinde omuzlarımın üstünden ona baktım.
''Sen ciddi misin?'' Olumlu anlamda başını salladığımda içimin birden uçup havalanacağını hissettim sanki. O iyiydi. Sabahtan beri içim içimi yiyordu, ama sesimi bile çıkaramıyordum.
•
''Görüşürüz, bebeğim. Sende dikkat et.'' Nisan'la vedalaştıktan hemen sonra, kulağıma kulaklığımı takıp eve doğru yol almaya başladım. Beynimdeki düşünceler sanki yiyip bitiriyordu beni. Hayır, ondan uzak durmalıydım. Uzak kalmalıydım, ikimizin iyiliği için...
''Sen yokken her şey eksik!'' Kulaklığıma rağmen duyduğum bu ses yerime çivilenmeme neden olmuştu. Gözlerim sonuna kadar açılmıştı ama put kesilmiştim sanki, hareket bile edemiyordum.
Yiğit... Yavaş yavaş arkamı döndüğümde onun gözleri benim gözlerime kilitlenmişti sanki. Bir saniye bile ayırmadan birbirimize bakıyorduk. Ela harelerindeki hüzünlü bakışları tanıdıktı. Dışında hiç belli etmediği koruma kalkanı olarak öne çıkardığı sertliği hala vardı, ama içinde kopan fırtınaları ben biliyordum.
''Gitmem gerek,'' dedim durgun ama baskın olduğunu düşündüğüm bir tonla. Daha fazla ona bakarsam gözlerimin dolacağından emindim. Biraz baskın bir tavır sergilemezsem beni engellemesi daha kolay olacaktı, biliyordum. Beynimden bir sürü kelime geçiyor ama dilime düşmüyordu bir türlü.
''Gücüm azalıyor,'' dedi beni tekrar olduğum yere çivilerken. ''Sen gittiğinden beri bu böyle.''
Sıkıntılı bir nefes verdim ve derince yutkundum. ''Böyle olması gerekiyor, biliyorsun.''
Cebinden çıkardığı sigarasını seri bir şekilde dudaklarının arasına koydu ve çakmakla ucunu tutuştururken, derin bir nefes çekti. Sigaradan etkilendiğimi biliyordu. O yüzden benden bir adım uzaklaştı ve omzunun üstünden dumanı üfledi. Zaten o kadar çok içine çekiyordu ki, dışarıya çıkan duman seyrek haldeydi.
''Abin değil mi? Demir.'' Tekrar sigaradan bir nefes çekti ve yanakları çukurlaştı. Konuşmaya devam etti. ''Ona binlerce kere söyledim. Ben ona ihanet falan etmedim. Senin üzerine gelmesin, huzurunuz bozulmasın diye aylarca uzak kaldım ben senden. Bana verdiğin tişörtünle uyudum her gece.'' Bileğindeki kırmızı ip ise canımı acıtan varlığıyla orada öylece durmaya devam ediyordu.
Bende onu çok seviyordum. Ama olamazdık artık. ''Abimi ezip geçemem Yiğit. Olmaz, yapamam. Uzak durman lazım benden. Çıkma yoluma artık.''
Sabır dilenircesine usulca gözlerini kapatıp açtı ve sigarasını kenara atıp, ayakkabısının ucuyla çiğneyerek söndürdü. Yüzünde samimi olmayan gülümseme gittikçe dozunu arttırdı ve bana bir adım daha yaklaştı. ''Ben sen yokken ben değilim. Kontrolümü kaybediyorum. Gözlerinden bile okunuyor, beni hala sevdiğin. Saf kalpli, güzel kızım. Beni kandırabileceğini mi sanıyorsun? Son olarak, madem sen yoksun, o zaman yapacaklarımın da sınırı yok. Sakın bana engel olmaya kalkma.''
Son lafını söyleyip beni olduğum yerde bırakırken, şaşkınlığım resmen dilime kilit vurmuştu. Yiğit, öfkeliydi, deliydi, ama kimseye bilerek zarar vermezdi. Ama ya kendine verirse?
*
Aynı hızda atmaya devam edeceğim.
Bölüm yorumlarınızı okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
Yıldızların içini boyayalım mı ⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Işığı
RomanceBir abi ve kız kardeşi, Abisi kardeşini tüm kötülüklerden korumak zorundadır. Buna Yiğit Altıner de dahil...