49.Bölüm

1.3K 114 6
                                    

Dilim tutulmuştu resmen. Gözlerim dolmuş, iki elimde yüzüme gitmişti. Heyecandan kalbim ağzımda atıyordu. Beklenti ve umut dolu gözlerle bana baktı. O umut dolu ışıkları görünce aklıma Los Angeles'taki evimizde çocuğumuz olursa hangi cinsiyette olucağını konuştuğumuz an geldi. Ve ardından doktorun söyledikleri. İçımde bir şeyler yıkılıp dökülmüştü. O benimle evlenmek ve bir aile kurmak istiyordu. Ama ben ona bir bebek veremeyebilirdim.

"Allison, iyi misin? Rengin attı" Gülümseyerek gözümde duran, akmayı bekleyen yaşı elimin tersi ile sildim.

"Heyecandan" Buruk bir şekilde gülümsedi. Bir gariplik olduğunu anlıyordu.

"Cevap vermedin" dedi.

"Ah , tabiki evet!" Yüzündeki burukluk anında dağılmıştı. Kocaman bir gülümseme ile yüzüğü yuvasından çıkartıp parmağıma yerleştirdi. Ayağa kalkıp yüzümü elleri arasına aldı. Ellerim otomatik olarak beline gitti.

"Sizi çok seviyorum Bayan.Malik" Gülümsedim.

"Bende sizi çok seviyorum Bay.Malik" Dudakları dudaklarımla buluştu. Onunla öpüşmek Amerika'yı yeniden keşfetmek gibi bir histi. Dili dudaklarımı aralayıp ağzıma işgal etti. Öpüşü gittikçe daha arzulu ve daha sert bir hale geliyordu. Ayaklarım otomatik olarak geri adımladı. Oda bana ayak uydurup adımladı.

Bir ağaca kafamın ve sırtımın değdiğini hissettim. Zayn yanağımdaki bir elini ağacın büyük gövdesine koydu. Vücudunu bana bastırdı. Ellerimi ensesinde birleştirip ordaki kısa saçlarıyla oynadım. Buna bayıldığını zaten biliyordum ama ellerim ensesine değdiği an ufak bir şekilde inledi.

Onu etkilemeyi seviyordum. Sonunda oksijene ihtiyaç duyup birbirimizden ayrıldık. Alnını alnıma dayayıp öylece durduk.

"Bir şey konuşmamız gerek" dedim.

"Bende ne zaman patlarsın diye bekliyordum" dedi ve parmakları parmaklarıma geçerek elimi kavradı. Yanımızdaki ufak yokuşa oturdu. Bende hemen yanına çimenlerin üzerine kuruldum. Ayaklarımı bağdaş yapıp ona doğru döndüm. Güneşin kuvvetli ışığı göle yansıyor oradanda Zayn'in ela gözlerini aydınlatıyordu. Onu saatlerce izleyebilirdim. Kirli sakallarını ona hep çok yakıştırıyordum.

Elimi yanağına koydum. Yüzünü elime doğru hafifçe eğerken gözlerini yumdu.

"O gün doktora gittiğimizde annem senden dışarıda kalmanı istedi hatırlıyor musun?" Diye sordum. Gözlerini açarken huzursuzlaştığını fark ettim. Gerilmişti. Kafasını düz bir hale getirip yanağı ile elim arasındaki teması kesti ve dikkatle gözlerime baktı.

"Evet?" Bu bir cevap değilde daha çok soru sorar gibi olmuştu.

"Doktor, bir tedavi uygulamaları gerektiğini söyledi. Eskiden çok fazla sinir krizi geçiriyordum biliyorsun. Bu krizlerin yeniden geri gelip, eski kişiliğime dönüşmemi sağlamasından korkuyorlar. Ki bu olucak bir durum. Anılarım geri geldikçe kötü olanlar beni size karşı etkileyecek"

Yüzüne baktığımda korkar bir şekilde sadede gelmemi beklediğini gördüm.

"Tedavi süresince bildiğin gibi hastanede kalıcam. Ama tedavi sonunda" devam edemiyordum. Boğazıma bir yumruk atmışlar gibi canım acıyordu. Başımı aşağı eğerken gözlerim doldu, görüşüm bulanıklaştı.

"Tedavi sonunda ne olucak Allison?" Sesi titremişti.

"Tedavi sonucunda %50 ihtimalle hiç çocuğumuz olmayabilir" Cümlem bittiği gibi hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Bu gerçeği hiç sesli bir şekilde söylememiştim. Hatta Zayn'in yanındayken aklıma getirmemek için uğraşmıştım. Zayn'in elini belimde hissettim. Beni kendine çekerek başımı göğsüne yaslatıp saçımı okşamaya başladı.

"Allison... Ben seni 3 ay boyunca aradım. Kaybettiğimi sandım. Sende söyledin %50 ihtimalle çocuğumuz olmayabilir. Geri kalan koskoca %50 ihtimali niye düşünmüyorsun? Ne olursa olsun ben hep yanındayım. Çocuğumuz olsada olmasada."

Başımı boynunun girintisine sokup orada ağlamaya devam ettim. Söyledikleri beni çok etkilemişti.

"Sevgilim ağlamanı istemiyorum. Mutlu olman gerek, bak evleniyoruz" diyerek yüzük olan elimi avcunun içine alıp bana gösterdi. Gülümsemeye çalışarak göz yaşlarımı sildim. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. 

"Bundan sonra üzülmenizi istemiyorum Bayan.Malik" 

"Emriniz olur Bay.Malik" Gülümseyerek bana yaklaştı ve dudakları dudaklarıma değdi. İlk defa öpüşüyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Bugüne kadar, her ne kadar hatırlamasam da bir çok şey yaşamıştık. İlk başlarda benim duvarlarımı yıkamamıştık, ardından üzerimize gelen engelleri aşamamıştık. Ama kader her ne olursa olsun bizi birbirimize yazmıştı. Zayn'in telefonunun sesi ile birbirimizden ayrıldık. Öfleye püfleye telefonu açtı. Bu hali komikti, kıkırdadım. Bana ufakta olsa sert bakışlarından birini yolladı. Bu yaptığı ise kıkırdamamı kahkahaya çevirmişti. 

"Efendim Niall" Karşı tarafı bir süre dinledi.

"Anladım Niall. Akşama uçağımız var geleceğiz. Tamam, gelince kendisine sorarsın yapar mıymış öğrenirsin. Pekala, kapatıyorum" Kaşlarımı çatıp Zayn'e baktım. 

"Akşam Allison geldiğinde Lazanya yapar mı diye soruyor" Gülerek söylerken çimenlere uzanmıştı. Ellerini kafasının arkasında birleştirip ela gözlerini masmavi gök yüzüne dikti. Bende gülerek konuştum ve göğsüne uzandım. 

"Yaparım tabii" 

"Şımartma şunu, evlenince evimize de gelir bu yemek ister" Kıkırdadım. 

"Ne olacak ya, altı üstü iki tabak yemek" 

"Seni kimseyle paylaşamam. 2 tabak yemek isteyen Niall'la bile" 

Biliyorum bölüm geç geldi. Karne için kurtarma çabaları ve son sınavlar yüzünden doğru düzgün yazamadım. Artık düzenli bir şekilde yazacağım. Önceki düzenimiz gibi yapmak istiyorum. Cuma-Pazartesi günleri bölümleri paylaşacağım. Bölümü kontrol ettim ama yinede gözünüz bir hatayla karşı karşıya gelirse özür dilerim. 

Çete || TanışmaTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang