♪ The Irrepressibles - In this shirt•
Taeyong, o sabah uyandığında farklı bir yatakta açtı gözlerini.
Evinde, yuvasında değildi.
Tabi eskiden öyleydi orası, o evi yuva yapan sevgiydi şimdi aralarında böyle bir his yahut duygu olmadığı için bunu söylemek mümkün değildi. Nitekim o ev de boş ve soğuk duvarlardan başka bir şey değildi.
Belki de artık Jungwoo vardır diye düşündü.
Onun çıktığı merdivenlerden o çıkıyordu, onun yattığı yatakta belki de artık o uyuyordu.
Belki de, eskiden birlikte yemek yaptıkları mutfakta şu an çayları eşliğinde birbirlerini seviyorlardı.
O an uyandığına lanet etti.
Bilmiyordu ki bundan sonraki bütün sabahlara uyanırken başta kendisi olmak üzere, herkesten, her şeyden iğrenerek uyanacaktı.
Yattığı oda ve kaldığı ev en yakın arkadaşı Sicheng'e aitti. Her zaman yanında olacağını söylemişti zaten, öyleydi de.
Yıllardır Sicheng her zaman Taeyong için kapısını çalabileceği ilk insan olmayı başarmıştı.
Mutfaktan, yeni demlenmiş taze kahve ve çörek kokuları geliyordu. Hatta Taeyong bu kokunun neye ait olduğunu çok iyi biliyordu.
Eskiden, işe beraber giderken Sicheng her sabah evinin köşesindeki Fransız kafesinde yapılan bu eşsiz kuruvasanlardan Taeyong 'a getirirdi.
Arkadaşına duyduğu minnet biraz daha artarken, ona olan borcunu nasıl ödeyeceğini düşündü.
Yataktan yavaşça doğrulurken, Sicheng odaya girmiş ve gülümseyen yüzü ile onu karşılamıştı bile.
"Günaydın uykucu, saat kaç oldu tam da seni uyandırmaya gelmiştim."
Sırf kendisine destek olmak için işe gitmediğine emindi Taeyong.
"Senin şu an dosyaları bilgisayarına geçirmen gerekmiyor muydu?"
"Aslına bakarsan birkaç gün izin aldım, hem senin için hem de kendim için birlikte yıllar önce olduğu gibi eğlenelim istiyorum. Aklımda çok güzel fikirler var Yongie, ama önce kahvaltı yapıp sana bir avukat bulmamız gerekiyor, Jung Jaehyun her an kapıma dikilip seni soracakmış gibi hissediyorum ayrıca ben neden bu kadar uzun cümleler kuruyorum ki eminim şu an hiçbir şey anlamadın o yüzden kalk ve mutfağa gel tatlım. Tabi elini ve yüzünü yıkamayı unutma."
Taeyong o an Sicheng 'i ne kadar çok özlediğini fark etti.
Sanırım hayatında değişmeden kalabilen tek varlık o idi.
Hala fazla endişeli, çok bilmiş ve fazlaca konuşan, sevgi dolu sevimli bir civciv gibiydi.
Ayağa kalkıp koridorun sonundaki banyoya yürüdü, dün olduğu gibi bacakları titremediği için kısmen daha iyi hissetti.
Musluğun armatörünü soğuk tarafa çevirip iyice soğumasını bekledi. Soğuyan suyu ard arda yüzüne çarptı. İçinde öyle büyük yangınlar varken soğuk su pek işe yaramamıştı ancak, en azından uykusu açılmıştı.
Pijamalarını değiştirme gereği duymadı, Sicheng onun en yakınıydı sonuçta onun yanında istediği kadar rahat olabilirdi. Zaten başka biri olsa bile pijamalar Taeyong'un umursayacağı son şey olurdu şu an.
Kahvaltı sofrasını görünce yüzünü kocaman bir gülümseme kaplamıştı.
"Kokusunu yukarıdan bile almıştım çok teşekkür ederim Sicheng, özlemiştim bunlardan bana almanı."
sicheng, kahveyi tıpkı Taeyong'un sevdiği gibi severdi. Kremalı, yumuşak ve hafif şekerli kahveyi fincanlara dökerken Taeyong 'un saçlarını karıştırmayı ihmal etmedi.
"Onunla evlenince herkesi kendinden uzaklaştırdın küçük bey, en çokta beni o yüzden çok normal beni ve kuruvasanlarımı özlemen."
Sicheng bunu şaka yollu söylese de Taeyong'un suçluluk hissetmesine neden olmuştu.
"Ben, her ne kadar artık hiçbir şeyi değiştiremesem de çok özür dilerim, senden, ailemden, onun için vazgeçtiğim herkesten. Artık tamamen kimsesiz kaldım, tüm geleceğimi, umudumu, sevgimi verdiğim adam başkalarının kollarında ve ben sanırım bunları
hak ediyorum.Herkes ona güvenmememi söylerken ondan sadık bir eş olmasını beklediğim için suçluyum ben..."
Taeyong, arkadaşına sıkıca sarıldı.
"Sen bu yaşadıklarını asla hak etmedin bebeğim, sen sadece çok sevmiştin
ve,
yanlış adamı sevmiştin..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
watashi wa ꁞ jaeyong ✓
Fanfiction"O çocuksu günler eskide kaldı, o çiçek kokuları, sevgi dolu gülüşmeler, o saf ve mutlu günler, senin de bana aşık olduğun günler çok eskide kaldı... Ne sen bakabilirsin artık yüzüme, ne de ben sevebilirim seni yeniden. Beni öyle çok kırdın ki, seni...