Umarım bölümü beğenirsiniz, iyi okumalar dilerim. <3
×××
Küçükken gelecek için pek bir hayalim yoktu ve özellikle ortaokulda aklında ilerideki meslekleri hakkında fikri olanlara gerçekten imrenirdim. Net bir tutkum yoktu ve o yaşlarım biraz fazla oyunla, bazen serserilikle ve depresyonda olduğumu unutmak için günlerimi dalgaya almakla geçmişti. Küçüktüm fakat buna rağmeh kimseye kendimi ezdirmek istemeyecek kadar kendimden emindim.
O yıllar sandığımdan daha uzun sürmüş gibi hissettirse de lisede yeni bir hayata başlamışım gibi her şey değişmişti. Sonradan çok seveceğim tatlı, akıllı bir kadın hoca derslerimize girmeye başlamıştı ama bundan habersizdim. Sınıf ortamım ortaokuldan daha iyiydi bu yüzden derslere katılma konusunda daha istekliydim. Hâlâ geleceğim ve hayallerim konusunda kararsızdım ama o hoca birden benim için kurtarıcı meleği olmuş, hiçbir neden bile yokken bana yardım eli uzatmıştı.
Neredeyse hâlâ görüntüsünü ve geçirdiğimiz zamanları net bir şekilde hatırlıyordum. Benim ergen inatlarıma rağmen iyi öğretmenliğiyle yanımda durmuş, bana kararsızlığım için yol göstermişti. İngilizceye, hatta ingilizce öğretmenliğine bu kadar sıkı tutunma ve işimi en iyi yapma isteğimin sebebi kesinlikle o kadındı. Kendisi de bir ingilizce öğretmeniydi ve beni kendine hayran bırakmıştı.
Daha önce yabancı bir dile veya bir kültüre ilgi duyduğumu hatırlıyordum. Ama o kadın bana bunun için geç olmadığını içime bu isteği körüklememi sağlayarak göstermişti. Farklı bir kişiliğimi ortaya çıkartmama yardımcı olmuştu, kendi isteğimle deli gibi çalışıyor ve geleceğim için çabalıyordum. İçimi ve zihnimi kaplayan bu büyük hırs ve tutku tuhaf bir şekilde istediğim gibi sonuçlanmıştı, çünkü aklımda hep başarısızlık korkusu vardı.
Ama ben hayal dahi edemeyeceğim şeyleri gerçekleştirmiştim. Konuşmamı, aksanımı fazlasıyla geliştirmiş, hatta yurt dışına gitmiştim. Büyüdükçe yeni bilgiler kazanmaya devam etmiş ve kişiliğimi iyi yönde geliştirmeye çalışmıştım. Artık eskisi gibi bir kenara sinmek yerine isteyerek veya istemeyerek gözler önündeydim, bunu egosuz bir şekilde kullanmaya karar vererek çalışkanlığımı ve zekamı öne sürüyordum. Ne kadar zeki olduğumu hâlâ çözebildiğim söylenemezdi ama öğretmenken bile mütevazılığımı korumaya devam etmiştim.
Şimdi burada, hayallerimin en sonunda bulunduğum noktadaydım. Artık biraz dinlenme ve suların durulması vaktinin geldiğini hissetmeye başlamıştım. Elbette genç bir yetişkindim ama biraz daha yavaş tonda hayatı yaşamak kadar güzeli yoktu. İstediğim her şeyi sorunlu veya sorunsuz elde etmiş, tüm o karmaşa yaşadığım çocukluk günlerini güzel bir gülümsemeyle geride bırakmıştım.
Bunları şu anda düşünüyordum çünkü Jeongguk'un hayatımda olması, ona karşı böylesine güçlü duygular beslemem bana geçmişimi ve üniversite yıllarımı hatırlatıyordu. Üniversite yıllarım gerçekten de eğitim hayatımın en parlak dönemiydi. Sevgili olaylarına ilgi duyduğum çok söylenmese de sanırım çalışkan, sürekli derse katılan ve gözlerinde çekici olan biri olduğumdan kendi başıma kalmam pek olası değildi.
Kendimi yakışıklı diye seslice övmek yerine auramın farkında olarak bunu yansıtmak bana daha cazip geliyordu. O dört sene boyunca sadece birkaç ay süren, tam sayısını bile hatırlayamadığım birkaç ilişkim olmuştu. Benim ayrıldığıma adım kadar emindim çünkü beni tatmin etmeyen veya hep aynı gelen bir şeyler bulduğumu biliyordum.
Bunu söylemek bencilce ve egoist görünse de durum bundan ibaretti. Bu beni kötü mü yapardı bilmiyordum fakat ben böyle biriydim, bazen monoton ve sıradan görünmeme rağmen farklılık arardım. Heyecan, tutku ve tüm o yükseltici duygular, bunlar bir arada ilişkiyi ve beni peşinden sürüklemeliydi, insanların saçmasapan triplerini ve çocukça başlattığı kavgaları çekecek türden bir insan hiç olmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless
Fanfiction''Arsız, ha? Arsız olduğumu mu düşünüyorsunuz hocam?'' ''Bunun için başka bir ifade var mı? Öyleyse eğer beni aydınlatmanı çok isterim, ama...'' parmaklarıma dokunan eline karşılık vererek üstünkörü kavramış, dudaklarıma küstah bir gülümseme yerleş...