Yine daha yeni başlıyoruz diyerek girişimi yapıyorum :'D (o sırada çiftimizi neredeyse evlendirecek olan yazarımız 👍🏻) Bundan sonrasında da çok tatlış bölümler sizi bekliyor, iyi okumalar diliyorum. :)
×××
Tam da bahsettiğim gibi olmuştu. Yani, Jeongguk'u evime davet etmemin ne anlama geldiğini ikimiz de biliyorduk ve aklımızda gezinen şehvet dolu düşünceler birbiriyle eş değerdi. Üstüne Suho işini de hâllettiğimi söylemem üzerine omuzlarındaki tüm yük yok olup uçmuş gibi kasvetinden de kurtulmuştu. Mutluydu ve konuştuğumuz süre boyunca da bu sesinden eksik olmamıştı. Jeongguk'u evime davet etmem Suho'nun ağzını kapattığım gerçeğinden daha çok ilgisini çekmeye başlamıştı ve bunu saklamıyordu.
Tam da bu sebeplerle, akşama yakın bir vakit hazırlıklara girişmiştim. Açıkçası eve ilk geldiğimizde ne yapacağımızı bilemiyordum, belki merak ettiği evime adım attığından ötürü etrafı biraz keşfetmek isterdi ki meraklı hâlleri hoşuma gidiyordu. Ama bu planları bir kenara atarak önce kendimi hazırlamıştım. Dışarı çıkmayacağımız için pek gösterişli giyinmeyi planlamıyordum. Siyah bol bir kumaş pantolonun üzerine giydiğim boğazlı kazağımı uzun ceketimle tamamlamıştım çünkü Jeongguk'u almaya gidecektim ve dışarı da soğuktu.
Centilmenliğimi göstermeliydim, öyle değil mi? Jeongguk'u her zaman el üstünde tutuyordum ve şımarması sesli itiraf edemeyeceğim kadar hoşuma gitmeye başlamıştı.
Karamel saçlarımı biraz yukarı şekillendirip alnımı açarken spreyle sabitlemiştim. Zaten bu saçlar ne kadar süre düzgün kalır ondan da şüpheliydim. Ev hiç olmadığı kadar temizdi ve mis gibi kokuyordu, zaten düzenli bir insan olduğumdan bu konuda zorlanmamıştım. Biraz da Jeongguk'un hazırlanmasını beklediğimden yarım saat evde oyalanmış ve bir değişiklik yaparak ona çıktığımı söylemeden yola koyulmuştum. Şaşkın yüz ifadesine sebep olmak her daim hoşuma gidiyordu çünkü büyüleyici gözlerini kocaman açıyor, far görmüş bir tavşan gibi beni izliyordu.
Ama bu pek iyi bir karar değildi. Daha doğrusu, verdiğim bu kararı suçlamak büyük haksızlık olurdu çünkü güzelliği her türlü beni mahvedecekti. Kapısını bana açtığında ardından böyle bir göz kamaştırıcılıkla çıkacağını tahmin edememiştim. Nefes kesiciydi, her seferinde bunu düşünmemi nasıl sağlıyor anlam veremiyordum ama birden öyle seksi bir herife dönüşüyordu ki aklım duruyordu.
Yine deri pantolonlarından birini giymişti. Üzerinde desenli, göğsüne kadar tenini gösteren ipincecik bir gömlek, onun üzerinde ise şık bir ceket vardı. Siyahların içinde olmasına rağmen parlıyordu. Arsızlaşan bakışlarımın o anda onu yediğimi fark etmemesi imkansızdı. Gülerek hislerimi geriye itmeye ve güzelliğini övmeye çalışmıştım ama bu konumda yalan söylemek çok zordu, hem de aynı duygulu bakışlar bana doğru yönlenirken.
Bu yüzden evime gittiğimiz yol boyunca sabrımla sınanmıştım. Tam yanımda öyle otururken, ahlaksızlığıma yenik düşüp de arabada bir şeylere kalkışmamak için yola odaklanmak zorunda kalmıştım. Kapının önünde verdiğim birkaç öpücük yetmemişti, asla yetmezdi ve daha fazlasını istiyordum. Gözlerimi ondan kaçırmaya çalışırken aklımdakileri de eve varana kadar uzak tutmaya çabalıyordum.
İkimiz de arsız düşüncelerimizle başbaşaydık ve bunun bilinciyle eve kadar neredeyse sessiz kalmıştık. Belki her zamanki güzelliğine karşı koyamamamın sebebi içimin ona dokunmak, onu hissetmek isteğiyle dolmuş olmasıydı. Kapıdan içeri adımımı attığım anda daha sabrımı ne kadar koruyabilirdim emin değildim.
Jeongguk benim sevgilimdi ve tanrı bilir ya, ben ona karşı koyamıyordum.
Fakat eve vardığımızda bu endişelerimin yersiz kalacağından habersizdim. Arkamdan gelen Jeongguk yanımda dikilip de kapıyı açmayı beklerken ona gülümseyerek bakmış ve anahtarlarımı çıkartmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless
Fanfiction''Arsız, ha? Arsız olduğumu mu düşünüyorsunuz hocam?'' ''Bunun için başka bir ifade var mı? Öyleyse eğer beni aydınlatmanı çok isterim, ama...'' parmaklarıma dokunan eline karşılık vererek üstünkörü kavramış, dudaklarıma küstah bir gülümseme yerleş...