00:06
06:10
06:20
Artık uyanmalısın Ala! Ah lanet olsun.
Sabahın 6'sın da uyanmak biyolojık babamın bana yaptığı işkencelerden de beterdi. Sırf o lanet yüzünü görmemek için hergün saatı 6'ya ayarlıyordum. Bi nevi kendime işkence ediyordum. Pekala bu kahrolası evde annemden sonra en sevdiğim şeyim yani ''yatağımdan'' kalkmaya hazırdım. Ah hayıır biraz daha uyuyayım ne olur! İş bekleyebilir! Bir dakika iş mi! Tamamen aklımdan çıkmıstı! bugün yeni bir iş yerine görüşmeye gidecektim ve benim sadece yarım saatim vardi! Aptal Ala aptal!
Yatağımdan nasıl kalktığımı bilmeden banyoya doğru koştum. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra aynadakı yansımama şöyle bir baktım. Tabiki de alkolık babama okkalı bir küfür saydırmadan da edemedim. Hayvan herif boğazımı öyle bir sıkmış ki! morluklar ve kızarıklılar boğazımda dans edıyordu adeta! Neyse ki bir fular ile kapatabılırdım. Alışkın oldugum bir durumdu.
Dolabıma doğru yürüyünce içten içe kendim ile dalga gectım. Sadece 3 tane pantolonum 4 tane gömleğim ve 2 tane de şortum vardı. Ne giymem konusunda neden hep kararsız kalıyordum kı! Zengin olup fakat yoksul bir yaşanti yaşıyordum. Gülümsedim. Kendi ayaklarım üzerinde duruyordum. Biyolojık babamın pis parasına ihtiyacım yoktu.
Kalçamı zor kapatan kot şortumu giyip, göbeğimi açıkta bırakan ve üzerinde 'REBEL' yazan t-shirti'ümü de üzerime çektikten sonra hazırdım. Ah tabıkı makyaj yapmayacaktım. Boyalı bebek gibi gözükmeye niyetım yoktu. saclarımı da dağınık topuz yaptıktan sonra odadan çıktım.
Annemi görüp görmeyeceğim konusunda bocaladım. Çünki onu görmek beni hem iyileştiriyor hem de biraz da olsa sarılı olan yaralarımı deşmeme sebep oluyordu. Neden mi? Bazen hayatta olduğu için şükür ediyor ve bazen öyle zamanlar geliyor ve ben o zamanlar da o kadar zor şeyler yaşıyordum ki lanet ediyordum!
fakat Onu görmek bugün bana iyi gelebilirdi, bugün annem bana iyi gelmek zorundaydı!
Kapıyı usulca açtım ve hemen yatağının yanındaki kırmızı koltuğa kuruldum. Ya uyuyordu ya da gözlerini dinlendirıyordu bilmiyorum ama gelişime karşılık yine tepki verememişti bu sefer bana bakmamıştı bile. Beyazlamış siyah saçlarını Elimle düzelttim ve hava sıcak olduğu için terleyen yüzünü peçete ile sildim. Yaşlanmasına ve hasta olmasına rağmen hala mükemmel bir güzelliğe sahipti. Siyah gözlerini yüzüme dikti ve irkildi. "Şşş sakin ol meleğim benim Ala. Kızın." Dedim gözyaşlarımın gözlerimden akmasına izin vererek. Bakışları değişmedi. Sadece baktı. Anlamsız. Boş bir duvara bakar gibi baktı. Nefes aldığına şükür edip ve beni tanımadığı için lanet ederek, kelimelerin ağzımdan dökülmesine izin verdim ;
"Katlanılması zor bir hal alıyor hersey anne. Bu hale geldiğin günden beri yaşadığım her dakıka bir önceki dakıkadan daha katlanılmaz oluyor. Daha çok acı verıyor hersey. Şu kahrolası dünyaya katlanmamın tek sebebi suan aldığın nefes." Dedim gözlerimden akmayı bekleyen gözyaşlarımı özgür bırakırken.. Yine beni duyan fakat anlayamayan anneme dertlerimi anlatmıştım. Bana cevap veremese de onunla konuşmak bana her zaman iyi gelmiştir. Küçükken yere düştüğümde küçük dizimi hep kanatırdım. Annem de ben ağlamayayım diye şimdi dizine sihirli öpücüğümü bırakacağım ve ağrın geçecek hatta yaran iyileşecek derdi.. Biliyo musunuz? Hep öyle oluryordu. Annem her sihirli öpücüğünü dizlerime kondurduğun da acım azalırdı. O tarifi mükemmel bir anneydi ve şu yatalak hali ile bile iyileştiriyordu. Son 4 yıl sihirli öpücüğünden kondurmuyordu ama anlamsız bakışları bile gözyaşlarımı silmeme ve Beni daha güçlü yapmamı sağlıyordu. Ah annemi cidden çok seviyordum
Yanağına küçük bir buse kondurup odadan cıktım. Merdivenleri koşarak indim ve Songül teyzeyi aramaya başladım. Allah aşkına bu kadın neredeydi böyle! Banyo, Mutfak, Salon vs vs..
13+1 odaya sahip olan bu villayı bana gezdirdiğine inanamıyorum songül teyze!
Son olarak da bahçeye baktığım da , önünde beyaz önlük ve elinde kocaman bir makas olan Songül teyzeyi gördüm.
'Her yerde seni arıyorum nerdesin sen songül teyze!' dedim isyan ederek. Korkmuştu ki elinde ki makas yere düştü ve elini ağzına götürüp cenesini de havaya kaldırarak 'Korkuttun beni Ala hanım kızım.' dedi.
'O yaptığın hareket ne anlama geliyor' dedim saf saf. Güldü ve ' insanlar korkunca bu hareketi yapar.' dedi. Hoşuma gitmiş ki bende güldüm.
"Bırak şimdi bahçeyi falan Songül teyze. Sen annemin yanından ayrılma yeter." dedim yanağından öperek.
"Çiçekler solmuş kızım Levent bey sonra bana azar çekiyor." dedi anne yarım olan ve beni tüm bu kötülüğün için de korkmayıp kollayan kadın. 'Gebersin pislik. Sen anneme bak , ben senın ıcın ondan azar da yerım.' dedım birde alnından öperek.
Neden diye sormayın onu alnından öpmemın özel bir sebebi var:))
'Paran var mı kızım nereye gidiyorsun!' diye bağırdı biyolojık olmayan fakat
annemden bile ayırmayıp sevdiğim kadın.
'Bugün olacak sultanııım bugun olaaacaak!!' diye karşılık verdim. 'Serseri kızım dikkat
et kendine, koşma terleyip hasta olacaksın.!' demiştii. Ki bu her sabah sürekli söylediği şeydi. Beni neden bu kadar seviyor bilmiyordum. Gözümü ilk açtığımda karsımda bir annemi bir de Songül teyzeyi görmüştüm. Ve bu durumdan oldukça hoşnuttum. Annemın yokluğunda beni koruyan bir melekti o. Hemen hemen hiç adımı söylemeyen her zaman 'kızım' diyen bir melek.
Vay canına! SANCAKTAR holdingten bile daha büyük!
içten içe adi herif ile dalga gecip küçümsedikten sonra hayallerimin gercekleşeceği ; en tepe de ATAHANLI HOLDİNG yazan binaya şöyle bir göz gezdirdim. Bu binaya iyi bak Ala! sen burada para kazanacaksın! anneni ve songül teyzeyi de yanına alıp bu sehirden defolup gidiceksin iyi bak!
Bİraz da olsa alnımı kapatan kahkullerımı ellerimle düzeltip binaya girdim.
Tam kapanacak olan asansörü Elimle durdurdum. Sanırım yaptığım yanlış bir hareketti ki asansördeki herkes bana öldürücü bakışlarını atıyordu. Aldırış etmeden önüme döndüm. Ve bu işi alabılmem için içimden onlarca kez dua ettim. Asansör durdu ve Derin bir iç çektikten sonra ölümcül hata işlediğim yerden çıktım. Oh be! o nasıl bakıslardı öyle be kardesım!
Düşüncelerim yine yarım olan aklımı yerken kafam bir yere çarptı. Ah lanet olsun kafam çok acıdı!
"Seni ufaklık! kafamı kırdıın!!"diye bağırdı karşımda gayri resmi giyinmiş, gözleri gökyüzünü andıran ultra yakısıklı adam.
'"Hey! sensin ufaklık! ben 17 yaşındayım!" dedim şikayet ederek.
Tısladı. Allahım o ne sinir bozucu bir tıslamaydı öyle! cevap vermeden arkasını dönüp hızlı hızlı yürümeye başladı. (Kafasını tutarak) benim de kafam acıdı benim de! en azından cevap vermebılırdı. Biyolojık gereksız babam ve evde görevlı olarak calışan erkekler dısında hıcbır erkek ile bir muhataplığım yoktu. Elim de olsa onlarla bile muhatap olmazdım. Erkeklerdi işte. Mide bulantısından başka hiçbir şey değillerdi. Ben de bir Sancaktar'dım, ve benim de bazı kurallarım vardı.smile ifade simgesi
Aptalca birsey söylemişsem veyatta yanlış bir harekette bulunmuşsam bile beni anlayabılırdı. Ala ne saçmalıyorsun sen! kendı kendıne konusmayı kes ve su adamı durdur! Kural 1: "Kimse Ala'ya ufaklı diyemez!"
"Hey! adamım sana diyorum! heey!" lanet olsun neden bu kadar hızlı bu adam!
ve bingo! yakaladım seni! uzun boyuna ve takım elbıse gıymesıne rağmen kasları belli olan vücuduna aldırış etmeden kolundan tutup kendıme doğru cektım.
'"hey hey ne yapıyorsun sen ufaklık!" diye bağırdı şaşkın mavi gözlerini gözlerime dikerek. Aksi bir adam olsa gerek tuttuğum kolunu cekti ve beni geriye doğru itti. "sanırım kim olduğumu bilmiyorsun ufaklık."
Multimedia ; Rüzgar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜZGARIMSI
Ngẫu nhiênEbeveynleri tarafından tamamen ilgisiz bırakılan, alkolik babasından sürekli şiddet gören ve gördügü bu şiddet yüzünden duygusuz bir kişilik oluşturan Ala ; çareyi evden kaçmakta bulur fakat tek sorun yatağa mahkum annesidir.