*****Çok asil ve karanlık tarafa meyilli bir Regulus Black ve tatlı ve biraz da aptal James'in hikayesi.
Sirius Black'in ailesinden kaçtığı gün, küçük kardeşi Regulus'un gerçek nefretin nasıl bir his olduğunu öğrendiği gündü.
Buz gibi ve bunaltıcıydı. Benliğinin her santimetresine yayılmıştı ve o günden itibaren olacağı her şeyi kaplamıştı. Kalbini pençeleyerek ve atmayı bırakana kadar sıkarak onu tüketiyordu. Kemiklerden oluşan bir kafeste ölü, donmuş bir şeydi.
Sirius Black'in ondan kaçtığı gün Regulus intikam alacağına dair kendi kendine yemin etmişti. Gereken her yola başvuracaktı. Ne gerekiyordusa yapacaktı. Hiçbir çizgi onun için kutsal değildi, hiçbir sınır umurunda değildi. Eğer istediğini alsaydı hepsini yok edecekti.
'İntikam.'
"Dinlemiyorsun değil mi?" Dorcas gözle görülür bir şekilde sinirlendiğini hissediyordu. Mükemmel bakımlı elini yüzünün önünde salladı.
Regulus kendine geldi ve kaşlarını çatarak arkadaşına baktı. Tren kompartımanı onun hoşuna gitmeyecek kadar kalabalıktı ama bu konuda yapabileceği çok az şey vardı. Bu insanlar onu bir dakika bile yalnız bırakmayı reddediyorlardı. 'Arkadaşların' böyle yaptığını söylüyorlardı ona. Evet, şeytanlarıyla yalnız kalmak istediğinde bu çok sinir bozucu oluyordu.
"Hayır" dedi Regulus çünkü yalan söylemeyi sevmiyordu.
Evan kıkırdayıp başını salladı. Barty, Dorcas'a sırıttı. "Sana söyledim."
Dorcas dramatik bir şekilde gözlerini devirdi. "Artık bir otorite figürü olduğuna göre, yapacak mükemmel devriyelerin var mı diye soruyordum."
Kahretsin. O haklıydı. Regulus inleyerek yumuşak bir gümbürtüyle başının koltuğa düşmesine izin verdi. Kahretsin. Muhtemelen pozisyonla hiç ilgisi olmadığı için unutmuştu. Sınıf başkanı olmak istemiyordu ama rozeti posta yoluyla iade edemeyeceği ortaya çıkmıştı.
Barty, Regulus'un yüzünü görünce "O kadar da kötü olamaz" dedi. "Boş zamanlarında insanlardan puan kırabilirsin"
Evan heyecanla başını salladı. Dorcas omuz silkip arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı. Artık görevini yaptığına ve Regulus'a sefaletini hatırlattığına göre yolculuğun geri kalanında uyuyacaktı.
Regulus ayağa kalktı. Cüppesini düzeltti. "Gidiyorum"
"Ne zaman döneceksin?" Evan gelişigüzel bir şekilde sordu.
Regulus ona hileye kalkışmanın boşuna olduğunu gösterebilirdi. Barty dışında bu vagondaki herkes onun Barty hakkında ne hissettiğini biliyordu. Ancak Regulus bunu yapmıyordu çünkü bu işlevsiz arkadaş grubundaki birinin normal bir genç olması gerekiyordu. Bunun Evan olacağına karar vermişti. Bu yüzden Regulus cevabını belirsiz tuttu.
"Hogsmeade'e ulaşmadan hemen önce döneceğim. Bakalım bu arada Pandora'yı bulabilecek miyim?"
Bunun üzerine kompartımandan ayrıldı.
Trenin yumuşak sallanması onu adımlarına odaklanmaya zorluyor, böylece aklı başka yere gitmiyordu. Koridorlarda birkaç öğrenci aceleyle yanından geçti, temas ettiğinde cübbesi hışırdayacak kadar yakındalardı. Regulus çekinmek için elinden geleni yaptı.
Can sıkıcı bir şekilde, o geldiğinde başkan toplantısı devam ediyordu. İçeri giren son kişi oydu ve kompartımanın içine girdiğinde herkes dönüp ona baktı. Regulus, her şeyde olduğu gibi istenmeyen ilgiye de katlanacaktı. Sessizce.
Midesi şiddetli bir şekilde çalkalandı ama yüzü taştan yapılmış gibi ifadesiz kaldı.
Hufflepuff'ın yedinci sınıf öğrencisi olan Baş Oğlan, "İşte Black" dedi. "Dakiklik önemlidir. Bir daha devriyelere geç gelmemeye dikkat et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE CASUS // JEGULUS ÇEVİRİ
Novela JuvenilRegulus Black kızgındı. İntikam istiyordu. Kendisine yapılan onca şeyden dolayı dünyanın yanmasını izlemek istiyordu. James Potter'la sevişmek istiyordu ama bu onun mezara götüreceği bir sırdı. İntikam, Potter'ı gördüğünde onu boğan her ne ise ondan...