Kim?

31 2 0
                                    

size göre bu bir şaka değil mi? insanlar ölüyor. onları siz öldürüyorsunuz. ve bu sizin için tuvalete gidip işemek kadar kolay bir şey. geride kalan kimseyi düşünmeden.. insanların canını bir hiçmiş gibi alıyorsunuz. neden? size yanlış yaptılar.. elinde somut bir sebep olan biz bile birini öldürme yetkisine sahip değilken.. siz kendi yarattığınız bu dünyada istediğiniz gibi insanları bir yere koyup istediğiniz gibi onu yerinden ediyorsunuz. "ben istersem yaşarsın, ben istersem ölürsün. sen benim piyonumsun. seni atıp atmamak bana kalmış.." söylemesi ne kadar kolay!

hepiniz birer piyondan daha fazlası değilsiniz. ama karşınızda sizden daha zayıf birini gördüğünüz anda kral kesiliyorsunuz. "bana karşı gelemezsin, gelirsen ölürsün." karşınızdakini güçsüz olduğuna inandırıyorsunuz sonra da yap ya da öl diyorsunuz. travmalarınızın cezasını karşınızdakinden çıkartıyorsunuz. sonra ben bunları bunları yaşadım, o yüzden bunları yaptım diyorsunuz. o kadar çok bahaneniz var ki.. kötü yolu isteyerek mi seçtim diyorsunuz.. sizden o kadar çok var ki, size acımak canını yaktıklarınıza karşı ayrıca adaletsizlik. insanları ellerinizle öldürdüğün gibi, ben de hepinizi parmaklıklar ardına tıkacağım.

hm~

anlattıklarını dinlerken ellerimi ensesindeki saçlara götürüp hafifçe okşadım. başta irkilse de sonradan rahatlayıp gözlerini kapatmış ve yerinde bir tabirle bülbül gibi şakımaya başlamıştı. Akane hakkında hiçbir şey bilmediğimden değildi. ufak da olsa delil toplamak çok şeyi değiştirebilirdi. şu an Souta üzerimdeki cihazdan her şeyi dinleyip kaydediyordu. kulağıma fısıldadığı son cümlesinin duyulup duyulmadığını bilmiyorum ama az da olsa ürperdiğimi söylemek yalan olmazdı. dudakları ve nefesi kulağımla boynum arasında gezinirken titrememek için birkaç kez yumruğumu sıkıp açtım ve kendime geldim. sarhoş olmuş gibi çıkan ses tonu kafamı bulandırırken başımı geri çektim ve yüzünü ellerim arasına aldım. gözlerimi kısacak şekilde sevimlice gülümsedim.

bunu sorun etmem.

az önce kapattığı gözlerini şaşkınlıkla açıp yüzümde gezdirdi. gözlerinde sadece iaşkınlık mı vardı yoksa korku mu çözemesem de bu durum bana da garip hissettiriyordu. ellerimi yanaklarından çekip boynuna indirdim ve rahatlaması için okşadım. ellerim tamamen benden bağımsız hareket ediyordu ama bunun hesabını kendime sormayı sonraya bıraktım.

seninle benzediğimiz bir yön var Koko. ikimiz de emir alıyoruz. aldığın emirlere karşı içinde ne besliyorsun bilmiyorum ama bu yönümüz ortak.

ellerimi yüzünden çektim ve omuzlarına indirdim. gözlerimi de yüzünde gezinirken hâlâ sessizce devam etmemi bekliyor gibiydi.

benim için kurallar ve emirler kesindir. bir şeyi korumam emredilirse canım pahasına onu korurum. bir şeyi öldürmem emredilirse gözümü kırpmadan öldürürüm. ölmem emredilirse ölürüm. hastalıklı bir düşünce gibi görünebilir ama emirler ve kurallar beni ben yapan şeylerdir.

sözlerimde yalan yoktu. dağılmış ve dibe batmışken kendim için bulduğum çıkış yolu bu olmuştu. şimdiye kadar bundan pişman olmadan yaşamıştım. yaşamamı sağlayan şey de buydu. en başından beri uyumsuz ve aşağı gören kişilere karşı değildi elbette. saygı duyduğum kişiler için geçerliydi bu. herkesin aksine beni öyle görmeyen Ken ve diğer ekip arkadaşlarım için geçerliydi. eğer bahsettiğim emirler onlardan gelmiş olsaydı, gözümü kırpmadan yapardım. o da borçluydu, varolmak için yapmak zorundaydı. tek farkımız onun sesindeki tereddüttü. kaçırıp yere diktiği gözlerini görmek için çenesinden kaldırdım.

o yüzden, bir gün beni öldürmen gerekirse tereddüt etmeden yap. yapan sen olduğun sürece hiçbir pişmanlığım olmaz, Koko.

seni öldürürsem de pişmanlığım olmaz Kokonoi Hajime. dudaklarına hafif bir buse bıraktıktan sonra camla onun arasından çıktım ve kapıya doğru adımladım.

o hâlde sonra görüşürüz, Hajime–san~

el sallayıp kapıdan çıktım ve mekandan da ayrılıp motoruma bindim. az önceki odanın camından hâlâ izleyen adama el sallayıp oradan uzaklaştım. saat gece 11'e yaklaşırken kararlaştırdığımız gibi köprünün yakınlarındaki yerde Hakkai'yle buluştuk. olası bir ihtimale karşı kılık değiştirip gelmişti ben de aynı şekilde gelirken ceketimi çıkarmış ve saçlarımı toplamıştım. çok kılık değiştirmiş sayılmasam da şimdilik bu yeterliydi.

shiba–kun çok beklettim mi?

"hayır, takılma. konu nedir? işe yarar bir şey elde edebildik mi?"

evet, sayılır. Mitsuya–san'ın sabah bahsettiği şu kişiler. onun listesi Hajime'nin çekmecesinde.

"tahmin etmiştik. oldu bil. Taka–chan'la kolayca hallederiz."

listeyi almaya çalışıp riske girmemenize gerek yok. kişilerin gönderilecekleri adresleri çoktan aldım. bu kağıtta yazıyor, sizde de durmasında fayda var.

"vay.. tamamdır. benden ne istiyorsun o zaman?"

geçen gün de bahsetmiştim. bugün geldiğimde herkes Akane'den bahsetti. hakkında başka bilgiler, ölümüyle ilgili duyumlar falan ya da onunla ilgili kişisel herhangi bir şey. bunları araştırmanı istiyorum.

"denerim ama.. bunu neden istiyorsun ki?"

küçük de olsa bir yerden çorabı sökmeye başlayabiliriz. şimdi gidiyorum, sonra görüşürüz.

tekrar motoruma binip uzaklaşırken istemsizce bir süredir devam eden takip edilme hissine kapıldım. Shiba'nın yanına giderken de, şimdi de devam eden bir histi ama gittikçe his değil gerçek olduğu düşüncesi içimi kemirdi. kontrol etmek için şu ana göre daha tenha bir yere girip rastgele bie kenara motorumu bıraktım. gittiğim yola yürüyerek devam ederken yam da tahmin ettiğim gibi arkamdaki adım sesleriye hızlandım. birkaç ara sokağa girip izimi kaybettirmek için gizlendiğim sırada, etrafa bakarak beni arayan adamın arkasına geçip boynuna cebimdeki bıçağı dayadım. Bonten'den biriyse eğer bu hiç iyi olmazdı.

kimsin sen?

-Keyifli okumalar!

Glowing in the Dark | Kokonui. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin