Karanlık Yolculuk 1.3

18 3 14
                                    

(* * *)

Derin düşüncelerinin içinde, boğazındaki kesik yarayla birlikte yaşam enerjisi hızla tükenirken, gözleri kararmaya başladı.

Ölümün soğuk nefesi etrafını sarıyordu; kütüphanedeki huzursuz siren sesleri, Cassius'un tereddütsüz bir şekilde yere yığılıp gözlerini kapamasıyla hikayenin son anlarında duyulan bir melodiye dönüştü.

Bir vakit öylece kaldı fakat, ölümün yakın olduğu bu anlarda, tuhaf bir his onu sarıverdi. Yavaşca gözlerini tekrar açtığında bir şeylerin farklı olduğunu hissetmişti.

Bedenini karanlık, gizemli bir enerji sarmıştı sanki içinde bulunduğu dünya dışında bir yerdeymiş gibiydi.

Gözleri etrafını keşfetmeye çalıştı, ancak baskın siyah bir sis tabakası her şeyi bulanıklaştırdı. Kulağına gelen siren sesleri ise giderek yavaşlıyordu, bu durum onun zamanın yavaşça akıp geçtiğini hissetmesine neden oldu, beraberinde gizemli bir fısıltı duydu. "İnsan, bir teklifim var. Sana yeni bir hayat sunabilirim"

Cassius kalbinin hızla çarptığını hissediyordu...

"Senin ruhunu ve bedenini, okuduğun o kitaptaki yeteneği kullanabileceğin bir dünyaya gönderebilirim. Fakat bunun karşılığında, bana koşulsuz yardım etmen gerekecek, kabul ediyor musun?"

"Kimsin sen?" diye sordu, sesi boğuk bir şekilde titrerken. Sessizlik, uzun bir an gibi devam etti. Ardından, fısıltı tekrar duyuldu, bu sefer daha yakından, adeta beynine işliyordu. "Şimdi kendimi tanıtmanın zamanı değil, sadece sana bir fırsat veriyorum."

"Ne istiyorsun benden?"

"Ben, senin bilinmeyenlerle sınırlarını zorlamanı istiyorum..."

İçinde bir çatışma başlamıştı. "Ne demek istiyorsun?" Fısıltı, gizemli bir tonla konuşmaya devam etti.

"Sana yeni bir yaşam verebilirim... Kabullenirsen, seni bilinmeyenlerle dolu bir dünyaya götürüp, güç ve bilgi veririm ama bu olanakların karşılığında, benim bir dileğimi yerine getirmen gerekecek."

Gözleri parıldadı, içinde bir çekim hissetti. tereddütü bir yana, bu teklifin cazibesi onu etkiliyordu. "Dileğin nedir?" diye sordu, kararını vermeye hazır olduğunu belli edercesine.

Fısıltı, kasvetli bir zevkle cevapladı. "Önce teklifimi kabul etmelisin. Sonra, senden istediğim şeyi söyleyeceğim. Şimdi, son bir kez daha sormak istiyorum: Kabul ediyor musun?"

Biraz daha düşündü, bu teklif çok tuhaf olsa da aynı zamanda çekiciydi. Sisin arasından yavaşça beliren silik figürün yüzüne baktı ve tereddüt içinde "Kabul ediyorum..." diye cevap verdi.

Ancak, kabul etmesiyle ansızın etrafındaki dünya çalkantıya kapıldı. Sis yavaşça çekilip, yer sarsılmaya başladı, sanki evrenin gizemli güçleri onun kararına tepki gösteriyordu.

Endişe dolu bir heyecan içindeydi. Sarsıntı nihayet sona erdiğinde, her şey bir anda duruldu. Cassius'un gözleri şaşkınlıkla açıldı. Kütüphanenin tavanından su damlaları büyük bir hızla artarak sızıyordu ve zemin hızla su doluyordu.

Kitaplar ıslanıyor, raflar sular altında kalıyordu. Bir an için şaşkınlık içinde duraksadı ve garip şekilde kanının akmayı durdurduğunu fark etti. "Bu nasıl olmuştu? Ne yapmalıyım? Polisler niye hala gelmedi?" diye düşündü kendi kendine.

Kütüphanenin tamamiyle su dolmasına karşın şaşkın hissediyordu, daha önce hiç bu kadar güçsüz ve zor durumda hissetmemişti ama kararını vermişti, suda boğulamazdı, son bir gayretle, etrafındaki raflardan birine tutunarak kendini zorlukla kaldırdı.

Parmakları arasında kayan kitapların arasında, yıllarca biriken bilgilerin ve unutulmaz anıların tozlu kokusunu duyumsadı. İşte o an, gözlerini bir an için kapayıp açtığında suyun içine batmaya başlamıştı.

Yükselen su, onu ardında bırakmış ve yavaşça batıyordu. Hemen paniklemişti ve suyun yüzeyine çıkmak için çırpınmaya başlamıştı, sonunda çıktığındaysa akıl almaz bir durumla karşılaştı; birdenbire, karanlık bir gece vaktinde, sık ağaçların bulunduğu, korkutucu bir ormandaki gölün ortasında olduğunu fark etti...

(YN: Anlam karışıklığı nedeniyle bölüm sonradan yeniden yazıldı. Önceden okuyanlar için değişen hiçbir şey olmayacaktır...)

Karanlık Yolun EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin