24.Bölüm

13.7K 685 127
                                    

Ferzan başını eğmişti. Yüzüne acı bir tebessüm otururken dudaklarından bir kaç gülüş kaçtı. Kucağında ki kızı sızısını hissetmiş gibi boynuna sarılırken adam eğdiği başını kaldırıp içine derin bir nefes çekti.

"Süveyda" dedi. Bu sefer sesin de her hangi bir duygu yoktu. Soğuk hatta buz gibiydi. Belki de tükenmişti

"Buraya mecbur olduğun için geldin öyle mi"

Genç kızın kaşları hafiften çatılırken yutkunmuş gözleri adamın gözlerindeydi.

"Başka çarem yoktu"

Sızı... Bu kelime sızı doluydu...

"Şuan Eflah'ı sana versem... başka bir adama da gidebilirsin yani"

"Ne"

Adam boğazında ki yumruyu yutkunmaya çalışırken kucağında ki kızı ile oturduğu yerden kalktı. Gözleri yine kızarmıştı. Yüreğinde taşıdığı yükü artık ruhu kaldıramıyordu. Canı yanıyordu. Kanıyor hatta can veriyordu.

"Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin Süveyda. Senin için insanları kullanmak bu kadar kolay mı"

Ağır konuşacaktı. Bu zamana kadar bünyesinde taşıdığı acı kabuk dahi tutmuyordu. Deştikçe derinleşiyor sızısı yüreğini yakıyordu. Sevmek bu kadar ağır olmamalı böyle yakmamalıydı.

Genç kız ağzını açıp konuşacakken odalarının kapısı çaldı. Kapı arkasından kız kardeşinin sesi yükseldi.

"Abi hadi gel herkes seni bekliyor"

Ferzan kızarmış gözlerini genç kızdan çekmeden ardını dönüp kapıyı açtı. Kucağında ki kızını halasına verirken

"Birazdan geleceğim Eflah'ı oyala" dedi.

Kız kardeşi o an kucağına yerleşen yiğeni ile ne olduğunu anlayamamış yüzüne kapanan kapı ile afallamıştı.

Ferzan kapadığı kapı ile karısına döndü. Tam karşısına geçti öyle ki aralarından bir adım mesafe kalmıştı. Adam sinirlerini kontrol etmek için yumruğunu sıkıyordu.

"Cevap vermeyecek misin"

Genç kızın ürkek gözleri adama doğru yükselirken burnuna dolan koku ile bir adım geriledi. Belli ki bu çıkışı ondan beklemiyordu. Yada ondan gelecek olan her hangi ağır bir sözü.

"Ben kimseyi kullanmıyorum"

"Kullanıyorsun!"

Süveyda başını sallayıp tekrarladı sözlerini.

"Kullanmıyorum"

Sinirleri iyice bozulan damın yüzüne tekrar sahte bir gülümseme yayılmış ellerini saçları arasına dalmıştı.

"Öyle mi"

"Ben sadece..."

"Sen sadece ne biliyormusun Süveyda"

Kadına adım adım yaklaşıyor karısı ise adım adım uzaklaşıyordu.

"Aklına ne koyarsan onu yapan ardında kalan ne düşünür yada ne yaşar umursamayan birisin. Hiç düşündün mü beni hı... Susma söylesene düşündün mü. Bir kere aklına geldim mi"

"Benim yaşadıklarım da ağırdı"

"Ağır mı... Sen benim yaşadığı mı yaşama diye seninle evlendim ben. Annemi tutmak için neler yaptığımdan bile haberin yok"

"Senin annen..."

"Evet benim annem dur durak bilmedi ama sen bir kere gelip bana söyledin mi. Bir kere karşı çıkıp kendini savundun mu. Hayır yapmadın sadece içinde biriktirdin."

HUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin