Ertesi Gün...
Frigg Leif'e dirseği ile vurarak masa başında oturmuş şiddetle ayak sallayan Caelanı ve ondan iki sandalye ötede yüzü duvardan farksız önündekine bakan Moirei işaret etti. Kadın dün sofralarda bulunmamış ortalıkda da görünmemişti. Caelan limanda kan kusturmuştu. Her ne yaptılarsa yine düzelmesini ümit etmekteydi. "Çörekler pek güzel ama hanımımınkinin yerini alamadı hiçbir yediğim... Beyimin annesi öyle güzel çörek yapardı ki..." dedi sohbet açabilmek adına. Ardından yanında sessizce duran adama ayağıyla vurdu. "Değil mi Leif?"
"Ya... Öyle... Hatırlıyor musun Caelan? Bu Frigg mutfaktan bir sepet yürütmeye kalkmıştı da hep beraberce azar işitmiştik. Kaptan da bir güzel pataklamıştı bizi. Sonrada oturup bir sepeti önümüzde yemişti." Leif boğazını temizleyerek leydisine baktı. Kadın gözlerini kaldırmış dinlemekteydi lakin yüzünden tek bir mimik dahi okuyamamıştı.
Frigg yüksek sesle kahkaha attı. 'Hanımım bizi ders başına oturtmak için çörekle kandırırdı. Bu ikisi..." Frigg doğruldu "Yani beyim ve Leif uslu uslu otururdu. Bende çörek bahanesi ile yanlarında dururdum"
Leif adamın kafasına vurdu. "Gırtlağını düşünene kadar harflere baksaydın iki kelime okur adam olurdun Frigg"
"Adam değilmiyim ben... Okumakla ne alakası var. İkinizden de iyi kelçte konuşuyorum üstelik... benim kafam var söylüyorsun yapışıyor!"
"Senin kafanın içi hamur olduğundan olmasın o yapışma!" Leif göz ucuyla eli çenesinde hala zıplayarak sallanan Caelana baktı. Leydi Moire ise tek bir kelime dahi etmemişti.
Caelan içi içini yer vaziyette oturmaktaydı. Kadın kapı duvar oluvermişti. Ne konuşuyor ne kıpırdanıyordu. Göz altları morarmış yüzü de kireçten farksız hale gelmişti. Caelan çok mu farksızdı. Ne uyku uyumuş ne doğru düzgün yiyebilmişti. Moire göz ucuyla ona baktığında genç adam bakışlarını kaçırdı. Frigg ve Leifin kurmaya çalıştıkları sohbet şu dakika ikisini de ilgilendirmiyormuş gibiydi. Genç adam bakışlarını kaldırıp bu kez Moirein kendisine bakmakta olduğunu gördüğünde doğrulup elini fincanına atarak önüne döndü. Ürkütücü buz gibi bir hali vardı. Caelan ise dengesizlikte sınır tanımayan kalbi ile ne yapsa bilemez haldeydi. Küstürmüştü Moirei Caelan kadına tavırlanmaya pek alışmış olsa da onun yapışı ilkti ve korkunçtu. Genç adam düzeltememekten korkar hale gelmişti. Bu zamana dek çok korkunç kavgalar yaşamışlardı. Birbirlerini tartakladıkları da olmuştu lakin bir şekilde konuşmuşlar o konuşmaların sonunda her daim koklaşmışlardı. Ortada birşey de yoktu ki. Anlayışsız ve öküz olan da Caelan olmuştu. genç adam dilini şaklatıp masadan kalkıp gitmek istedi lakin varlığı ile yokluğu bir olmayan kadının öylece oturuyor olmasına karşın kalkıp giderse hepten silineceğinden korktu. Onu açıp düzeltmenin bir yolu olmak zorundaydı. Kavga da etse bağırıp çağırsa da böyle sinip geri durmasındı. Boğazını temizleyerek sağa sola bakındı. Söyleyecek birşeyler aradı ki ikisinin de isteğinin aynı olduğu bir noktaya değinmeye karar verdi. Caelan öyle bunalmıştı ki kaptanın varlığına ihtiyaç duyuyordu. Şüphesiz Moire de hem babasını hem ailesini görmek dileğindeydi. Belki onlara iyi gelir açılırlardı... Genç adam huzursuzca kıpırdanıp elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek doğrulduktan sonra boğazını temizleyip tok bir ses ile konuşmaya çalıştı.
"Öğleden sonra McLeoda gitme niyetindeyim. Kemikler iyi durumda. Gidecekleri vakte kadar birazda adada asılı dursunlar. Üstelik kaptan onları daha güzel kurutmanın yolunu bilir... Sheilayı da pek özledim..."
Moire başını çevirip adama baktı. Olmazdı çok istese de şu vaziyette gitme niyetinde değildi. Kendini toparlayamıyordu Moire... Ağzını açtığında bir güzelliğe sebebiyet veremediğinden susup çekilmeye karar vermişti. Böylesi daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Ficción histórica.Moire Mcleod, o gün en güzel günaydın ile gözlerini açtı ki gün onun için babasının gülen gözlerini görerek başlardı, en güzel yemekten yedi ki onu lezzetli yapan babasının elleriydi, en güzel şarkıları dinledi ki herkesin karga diye tabir ettiği o...