Songül baktı Emin'nin yüzüne. Kırmızıya çalan gözlerde gördü adamın aşkının büyüklüğünü. Sarıldı sıkıca. Yanında güvende hissettiği bu adamı ömrü boyunca saklamak istedi koynunda.
Emin dedin bir nefes çekti ciğerine. Parmaklarını daldırdı Songül'ün saçlarına, dokundu rüzgarın değdiği her bir tele doya doya.
Uzunca bir süre birbirlerini dokunarak sevdi Emin ve Songül. Sonra Emin tuttu Songül'ün elini içeriye yönlendirdi adımlarını.
İçeriye girdiklerinde çekti Songül'ü kanepeye. Özlemin verdiği ihtirasla değdirdi dudaklarını kadının dudaklarına.
Songül araladı dudaklarını, hiç düşünmeden karşılık verdi Emin'e. Özlemini dindirmek istedi adamın dudaklarında.
Uzun süren öpüşmeyi nefeslenmek için sonlandırdıklarında Songül şaşkın bir ifadeyle bakıyordu Emin'nin yüzüne.
Emin anlamıştı Songül'ün şaşkınlığı alnını kadının alnına yasladı usulca "sana özgürce dokunabilmek şu hayatda sahip olduğum en büyük nimet" dedi mırıldanarak.
Buruk bir tebessüm yerleşti Songül'ün yüzüne. Emin'nin başını göğsünün üzerine yasladı hemen. Ensesinden dökülen saçlara dokundu usul usul.
Emin yerleşti ait olduğu yere iyice. Uzun bir öpücük kondurdu Songül'ün göğsüne. Başını kaldırıp baktı kadının gözlerine. "Eğer seni bir daha göremeyecek olursam bana kokunu bırak olur mu?" dedi titreyen nefesiyle.
Emin'nin dolan gözlerine bakınca tedirgin oldu Songül. Hemen doğruldu yattığı yerden. "Emin" dedi adamın elini kavrayarak. "Neden öyle dedin?"
Emin başını salladı bilmiyorum dercesine. Titreyen çenesini baskılamak için dişledi dudaklarını.
"Korkuyorum" diyebildi fısıldayarak. "Seni kaybetmekten çok korkuyorum ben"
Emin'nin cümlesi ile Songül hemen doladı kollarını adamın boynuna. "Emin! Lütfen" dedi ama devam edemedi cümlesine çünkü Emin'nin titreyen bedeni engel oldu konuşmasına.
Emin kendini güvende hissetmek istercesine sokuldu Songül'e. Hayatının her döneminde terk edilmiş bir adam olmanın ağırlığı çöktü üzerine. Yaşadığı acıyla akmaya başladı göz yaşları usul usul.
Yaralı bir adamdı çünkü Emin. Kimsenin bilmediği, kimsenin destek olmadığı zor zamanlardan geçmişti. Kaybetme korkusunu iliklerine kadar her defasında hissetmiş ve hep korktuğu o acıyla karşı karşıya kalmıştı çoğu zaman.
Yüreğinin yaralı taraflarını kendi sarmayı öğrenmişti zamanla. Acıyla yoğrulmuş, merhametsizlikle sınanmıştı. Yaşadığı onca şeye rağmen içindeki çocuğu öldürmemişti ama. Hep hayatının bir köşesinden ona el sallayan yedi yaşındaki çocuk yıllar sonra tekrar çıkmıştı piyasa.
Gözlerini kapattığında derin bir düşünceye dalmıştı Emin. Yıllardır baskılamaya çalıştığı çocuk ruhunu gün yüzüne çıkaranın Songül olduğunu biliyordu. Belki de o yüzden korkuyordu onu kaybetmekten. Çünkü Emin için Songül'ü kaybetmek demek çocukluğunu, merhametini kaybetmek demekti.
Emin'i ilk defa böyle çaresiz görmek Songül'ü de korkutmuştu. Huzursuzca kıpırdandı yerinde. Çekinerek baktı adamın gözlerine. "Neyin var sevgilim" dedi merhamet dolu bir ifadeyle.
Songül'ün yumuşak tondaki sesi gülümsetti Emin'ni. "Bir şeyim yok" dedi göz kapaklarında biriken yaşı silerken.
Aldığı cevap tatmin etmemişti Songül'ü. Elini Emin'nin çenesine koyup göz göze gelmelerini sağladıktan sonra daha net bir ifadeyle tekrar sordu sorusunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızı istemek
FanficBir polis biri mafya.. Güneş ve ay kadar farklıydılar birbirlerinden. Belki birbirlerine kavuşamayacaklardı ama birbirlerine karışmayı öğreneceklerdi...