Seul'da soğuk bir Ekim günüydü. 17 yaşındaki erkek çocuğu büyük Pencerenin önünde yüksek bir taburede oturuyordu. Düşen yaprakları izliyor, Yaprakların havada kıvrılırken oluşturdukları şekilleri inceliyordu. Tek bir sarı yaprağa takıldı gözleri. Onun bahçeye doğru düşüşünü, ardından çitlerin üstünden süzülüp caddeye geçişini izledi. Rüzgarlarla birlikte alçalıp havalanarak dans edermişcesine hareket edişini ve Ardından Bir kamyonun ön camına çarpışını izledi. Dışarıda yaşıtları geziyor, sinema'ya gidip eğleniyordu. Buna ise, herzaman oturup resim çizdiği masasının yanındaki pencereden şahit oluyordu. Zorundaydı, O disfemi hastasıydı, maalesef bu onun kaderiydi ve katlanmak zorundaydı. Veya.. başka bir çaresi yoktu. O gençlere bakarken dalmış gitmişti, İçinden bir ses onlara katıl sende eğlen diyordu, aşırı uutangaç'tı, İnsanlar ondan iğreniyormuşcasına bakıyordu. Ayrıca yüzünün yarısı yanık izleri ile doluydu. Bu yüzden maskesiz dışarı çıkmıyordu.
*karnım acıktı..*
Tabureden kalktı hızlıca, odasından çıktı ve mutfağa doğru ilerledi.
*doğru ya, buzdolabı boş..*
Yarın okulun 1. Günüydü, bugün evde rahat olacağı son gündü. Bu yüzden zaten geciktirdiği kahvaltısını yapmak için avm'ne doğru yola çıktı.
🕸
"Minho, uyan."
"Ihmmm~ Hyunjin..!"
"Hyunjin? Dalga mı geçiyorsun sen?"
"Ha? Ah-.. Saat kaç?"
"10:20, şirkete gidiyorum, kalk bir şeyler ye. Yarın okul var, üniforma almaya gideceksin."
"İyi." ayaklandığım gibi odadan çıktım, günlük rutin cart curt.. Sonra odam'a geri girdim. Giyindim, dışarı çıktım.
Düşünmeye başladım yarın için. Büyük ihtimal her yıl ki gibi herkes'i ağlatacağımız bir yıl olacak.. Hmmm.. Eğlenceli, değil mi??
Değil.
Hoşlandığım çocuk 12'lerden Hwang hyunjin. Herkesi zorbalıyor ve çok popüler, yakışıklı. Ezik birini sevmeyi
istemezdi değil mi?Ben de 3 yıldır okuldakileri zorbalıyorum, geçen sene birlikte zorbaladığımız çocuklar oldu. Çok eğlenceli değil mi?
...
Avm'ne girdim. Biraz dolaştım ve üniforma satan bir mağazaya girdim.
"Merhabalar, nasıl yardımcı olabilirim?"
"Hwang's koleji'nin-"
"Ah! Tabii ki. Bedeniniz?"
"L beden."
"Getiriyorum efendim."
...
"Buyrun! L beden."
"Pantolon yok mu?"
"Maalesef efendim, İster-"
"Ne kadar aptalca! Yârın okul açılacak işte, nasıl yok!?" elimdeki saymadığım bir deste parayı resmen kadının eline çivilemiştim, çantama üniformayı koyup mağaza ve avm'den çıktım.
Çalan telefonumu açtım.
"Efendim felix?"
"Abi, kartımı unutmuşum.."
"Nerdesin."
"Jaebum"
"Geliyorum." telefonu kapattım, cebime koydum ve otobüse binip gittim.
Jaebum'a girdim, kasaya doğru yöneldim.
Önümdeki minik bedene baktım arkadan sarıldım ve kartı kasaya uzattım.
Bi an arkasını dönünce şok ile bıraktım sarılmayı.
"Şe-e-y.. Fe-f-fe-li-x o-r-or-ada"
"Ha?"
"Or-orada.." arkasını dönüp hızlıca çıktı marketten.
"Efendim?"
"Ha?"
"Buyrun, ödemeniz bitti."
"Ha.." kartımı alıp marketten çıktım.
O çocuk felix'le konuşuyordu,
Felix o çocuğun saçlarını okşadı.
"Sorun değil, Abi'm o kadar da sinirli biri değil."
"H-hm-m."
Yanlarına ilerledim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾𝙧𝙞𝙢𝙞𝙣𝙖𝙡 𝙀𝙮𝙚𝙨 - Minsung
Fanfiction"Özür dilerim Alexander.. Sana güvendiğim, seni sevdiğim için.. Lanet olsun bana!"