"Hayır Jimin bunu bir daha duymak istemiyorum!"
"Ama bu plan çok-"
"Buna karışmayacaksın."
Dünden beri Namjoon'u öldürmek için plan yapıyorlardı. Pekala yapmışlardı planlarını ama ben aklımdaki şeyleri söyleyince benimle kavga etmeye başlamışlardı. Sabahtan beri onlarla bu konu yüzünden tartışıyordum.
Namjoon'a üzülüyordum.
Evet kendi katilime üzülüyordum ama elimde değildi. Çünkü onun bir Phantasos'u yoktu. O olaydan sonra her gece kabus görüyordu. Ben birkaç defa görmeme rağmen bıkmıştım ama o mecburdu. Buna üzülüyordum işte. Fakat kendi kaderini kendisi yazmıştı.
Nasıl olacağını bilmeden beni vampire dönüştürmeye çalışmasaydı şu an her şey daha iyi olabilirdi.
Annem yanıma geldi ve sakinleşmem için sarılıp saçlarımı okşadı.
"Hayatım şu an için en iyisi bu, ona acımanın zamanı değil."
"Ama anne onunda bir hayatı var ve biz bunu elinden öylece alacağız."
"O senin canını hiç düşünmüyor, seni öldürmeye çok niyetli ama senin düşündüğün şeye bak! Vicdanlı olmanın sırası değil Jimin kendini düşün." Jungkook hızla yanıma gelip omuzlarımdan tutmuştu. "Senin yaşaman için onu öldürmeliyiz!"
"Bu bir çözüm olmayacak Jungkook..."
...
Jungkook'un söylediği son sözlerden sonra da odadan çıkıp bahçeye doğru yol almıştım. Hava almam gerektiğini hissetmiştim. Jungkook ilk defa bana karşı bu kadar sertti. Çok keskin cümleler kuruyordu, sinirliydi fakat neye veya kime anlayamıyordum.
Ne kadar acı çeksem dahi ölmeyi hak etmiyordu. Birinin benim yüzümden hayata veda etmesi büyük bir psikolojik baskı yaratıyordu bedenimde. Yeni girdiğim bu dünyada bana korkunç gelen planları ise şuydu;
Sabah saldıracaklardı çünkü vampirler mecbur olmadıkları sürece sabahları dışarıda dolanmayı sevmezlerdi. Bile isteye onların alanlarına girecek ve tuzak yapacaklardı. Jungkook ise Namjoon ile yüzleşecekti, onu biraz(?) hırpalamadan bırakmayacağını söylüyordu.
Daha sonra onu tuzağa çekip yakacaklardı.
Daha önce böyle şeylerle karşılaşmadığım için evet bana çok canice geliyordu. Taehyung vampirlerin başka türlü ölmediklerini söylemişti. Aslında planın başında kafalarını koparmaktan bahsediyorlardı fakat onlara baya bir direnip o planı iptal ettirmiştim.
Onlarda daha az canice olanı yapmaya karar verdiklerini söylediler.
Bana kalsa sonu ölüm olmayan bir çözüm bulma taraftaydım fakat diğer kişiler Namjoon ve çetesine olan düşmanlığından dolayı pek uğraşmıyorlardı. Çünkü şu an ellerinde geçerli bir sürü sebep varken bu fırsatı değerlendirip kökünden kurtulmak istiyorlardı onlardan.
Ben bunları düşünürken Jungkook'un geldiğini fark ettim. Gelip tam yanıma oturdu ve bir şey demeden sadece sarıldı. Bacaklarımı kendime doğru çektim, iyice küçülerek ona sarıldım.
"Özür dilerim, içeride biraz sert çıkışmış olabilirim sana."
"Önemli değil. Stresli olduğunu biliyorum."
Saçlarımı nazikçe okşayıp öpücüklerini sırayla kondurdu.
"Jimin bu planın gerisinde duruyorsun. Bu sefer hiçbir yere gelmeyeceksin."
Dediği şey ile kollarından kurtulup karşısında dikilmiştim.
"Ne? Dalga mı geçiyorsun benimle? Benim için siz savaşacaksınız ama ben orada olmayacağım, yok daha neler!"
"Jimin, güzelim, lütfen... Böyle yapma. Seni kaybetme hissini bir daha yaşamak istemiyorum."
"Peki ya, o hissi yaşayan ben olursam...?"
Uzunca bir bakışma, ne diyeceğini bilememe ve gözlerimiz konuşuyor.
yeniden merhaba!
biliyorum çok kısa bir bölüm oldu :(
fakat bu bir geçiş bölümü gibi bir şey
diğer bölümde biraz fazla uzun olabilir eğer çoook uzun olursa bölebilirim
hala okuyanlarınız varsa saygı duyuyorum size ve sizi gerçekten çok seviyorum
iyi okumalar güzellerim♡
jasmine'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟
ФэнтезиJimin nefesi tükenene kadar koşmuştu. O adamdan kurtulduğunu sandı. Evet, kurtulmuştu ama asıl tehlike, kurt ile karşılaştıktan sonra olacaktı. O karşılaştığı kurt hayatını değiştirecekti. Kendini yeniden tanıyacaktı.