Hüzünlü geçen bir kaç saatin sonunda ortalık iyice kalabalıklaşmıştı. Herkes ailesiyle birlikte gelip hatıra fotoğrafları çekilmeye başlamıştı. Merve ve Özlem aileleriyle birlikte sahnenin ön taraflarındaydı. Tuğçe ve ben ise okulun girişine yakın olan çardakta oturuyorduk.
Tuğçe oldukça gergindi. Çünkü babasının işleri uzamıştı ve hala gelmemişti. O çok küçükken annesi kanserden hayatını kaybetmişti. Hayal mayal hatırladığını söylüyor Tuğçe. Herşeyi babasıydı... Çok çabalar ama asla gözüne giremezdi. Umarım bu özel gününde de onu yalnız bırakmaz.
Biz ölüm sessizliği eşliğinde otururken kapıdan giren annem ve ablamı gördüm. Aynı anda el salladık birbirimize. Ayağa kalktım ve Tuğçe'yi alıp girişe doğru yöneldim.
''Oooo Fatma teyze, Hayal abla?? Bu ne güzellik böyle?? Mezun olan biziz ama siz daha şık gözüküyorsunuz.'' dedi Tuğçe onlara sarılırken.
Birlikte bir sürü hatıra fotoğrafı çektirip sahneye orta yakınlıkta bir masaya geçtik.Öğretmenler hazırlıkların tamam olduğunu ve tüm öğrencilerin okulun içinde toplanmaları gerektiğini anons ettiler. Sanarım başlıyordu...Okulun iç tarafında cübbelerimizi düzelttik keplerimizi kontrol ettik. Hepimizin yüzünde aynı ifade vardı. Yuvamız gibiydi burası ve son kez bir arada uçup gidecektik. Dışarda müdürümüz konuşmasını yapıyordu. Ardından sınıf sınıf merdivenlerin başındaki büyük avluya çağırıldık.
Herkesi tek tek sahneye çağırıp diplomalarını veriyorlardı. Bizim Tuğçe ile sınıfımız 5. sıradaydı.
Tuğçe ağlamak üzereydi. Elini tutup sımsıkı sarıldım ona. O sırada gözüm kapıdaki birine ilişti. Koşarak önlere doğru gelmeye çalışan takım elbiseli bir adamdı. Biraz daha yaklaşınca babası olduğunu anladım. Hemen gösterdim Tuğçe'ye. Birbirlerine el salladılar. Yüzü gülmeye başlamıştı arkadaşımın sonunda.
İşte bizim sıramız. Ellerimiz ayaklarımız o kadar titriyor ki alışık olmadığımız topuklu ayakkabılarla nasıl yürüyeceğiz diye düşünüyoruz sadece.Tuğçe ve hemen yanında ben. Herkesi ikişer ikişer davet ediyorlardı. O koca sahneyi yürüyüp kürsüye vardık. O kadar çok ışık vardı ki...
Annem ve ablamın yüzündeki gurur asla aklımdan çıkmayacak.
Diplomalarımızı alıp sahnenin arka kısmındaki kalabalığa karıştık. Herkesin diploma alması bitti ve okulun birincisinin açıklanma zamanı geldi. Tuğçe ve başka bir çocuk arasında çok çekişmeli bir mücadele olmuştu. Ama kimse kimin kazandığını bilmiyordu. Müdür yavaş yavaş açıklarken biz bayılmak üzereydik.
''Evett evett bu kadar konuşma yeter. Artık açıklayalım birincimizi. Bu sene okulda en yüksek ortalama ile üstün başarı ve okul birinciliğini almaya hak kazanan öğrencimizzzz...''Işıklar kapandı, zaman yavaşladı sanki. O kadar insandan çıt sesi bile çıkmıyordu. Işıklar tekrar açıldı. Ama odağı bizim olduğumuz kısımdaydı. Şaşkın ördekler gibi birbirimize baktık.
''...hak kazanan öğrencimizz Tuğçe Atahan.''
Hayatımda hiç bu kadar yükseğe zıplamamıştım. Tuğçe'nin titreyen bedeni kürsüye giderken okulda koca bir alkış kopuyordu. Belgeleri verilip kütüğe çivisini çaktırdıklarında ona hayranlıkla bakıyordum. Babasını ilk kez gülerken görüyordum. Gözlerindeki kırışıklıklar kat kat olmuş saçları aklarla dolmuştu.
Babamı çok özlediğimi farkettim bir anda. Burada olması için nelerimi vermezdim.
Tuğçe tekrar bizim olduğumuz kısma geldi ve kep fırlatma konuşmasını yapması için psikoloji hocamız Okan hoca kürsüye çıktı.'' Okulumuzdaki varlığım yalnızca birkaç ay. Fakat bu az zamanda bile hepinize oldukça alışmıştım. Keşke hepinizle daha fazla zaman geçirebilsek. Ama biliyorum ki bazılarınızla yolumuz tekrar kesişecek. Şimdi herkes hazırsa başlayalım.''
Öğrencilerden büyük bir alkış koptu. Hepimizin eli kepinde hazır bir şekilde komutu bekliyorduk.
''Şimdi herkes gözlerini kapatsın, ruhunu açsın. ''Ne??
''5...''
Nasıl??
''4..3..''
Nereden biliyor bunu??''2..1... Tebriklerrrr!!!''
Herkes keplerini atıp fırlattığında ben hareketsiz bir şekilde sahnenin orta yerinde duruyordum. Tuğçe beni kollarımdan tutup zıplamaya ikna etti. Kafamda sabit durmayan kepim yere düştü. Ağzım açık bir şekilde Tuğçe'ye bakıyordum. Ne olduğunu anlamamış bir şekilde eğlenmeye devam ediyordu. Kalabalığın arasında uzaklaşan Okan hocayı gördüm. Bu arada sahneye sis verilmişti ve ışıklar sebebiyle hiçbir şey ayırt edilemiyordu.
Koşarak yetişmeye çalıştım. Okulun arka kısmına kadar ilerlemiştik. Hiç kimse yoktu. Müzik sesi azalmıştı.
''Hocam.. Hocam bekler misiniz??.
Yürümeye devam ediyordu.
''Hocam lütfen biraz yavaşlayın. OKAN HOCAMMMM''
Eteğimi sıkıca tutarak olduğum yerde bağırdım.
Aniden durdu. Bir süre öylece bekledi.
Ona yaklaşmaya başladım.'' Az önceki cümle neydi? Ne demek oluyor bu?''
Nefes nefeseydim ve kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Yavaşça yönünü bana döndü. Suratında hafif bir sırıtma vardı. Sinir bozucu gözüküyordu.
''Sevgili Rüya... Çok mu beğendin konuşmamı da koşarak beni durdurmaya çalışıyorsun bakalım.''dedi.
'' Yanlış anlamayın lütfen hocam, o cümle... o son söylediğiniz cümlenin bir anlamı var mı?''dedim gözlerimi kaçırarak.
Bana doğru birkaç adım attı. Yüzündeki ifade bir şeyi başarmış gibiydi adeta.
'' Neden bunu soruyorsun? Sıradan bir cümle. Yoksa daha önce duydun mu bu cümleyi?''Bir an yaptığım hareketin çok gereksiz olduğunu düşündüm. Belkide bilinen bir kitaptan bilindik satırlardan başka bir şey değildi. Ve bilinçaltım bu cümleyi rüyalarımda bir noktada harmanlamıştı.
''Şeyy.. yani duydum denilemez ama... tamda hatırlamıyorum aslında... teşekkür ederim iyi akşamlar size.''dedim.
Arkamı dönüp yavaşça uzaklaşmaya başladım.
''Ne sıklıkla rüya görüyorsun?''
Bu soru karşısında donakaldım. Bu cümleyi rüyamda duyduğumu nereden bilebilirdi??
''Yarınki baloda bende olacağım. Eminim ki sormak istediğin çok soru var. Otelin büyük bir balkonu var giriş katta. Balo bittiğinde orada bulabilirsin beni.''dedi.
Cevap verme fırsatım bile olmadan arabasına binip uzaklaşmaya başladı.
Aklım çok karışmıştı.Ama Okan hocada bazı cevaplar olduğuna artık emindim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTRAL KRALİÇE
General Fiction''Babam öldüğünde henüz 17 yaşımdaydım. O zamanlar bunu atlatmak çok zordu.Ama sen bana bunca acıyı boşuna yaşadığımı mı söylüyorsun? Demek sadece bir cümle ile astral seyehate çıkıp onunla tekrar karşılaşma şansım vardı. Dahası onun orada kurduğu b...