Babaannem bir yandan kesik kesik hıçkırarak ağlarken diğer yandan cenazesini dahi görmediği oğlunun canından, kanından olan torununa sarılıp, öpüp, kokluyordu.
Yukarıdan gürültü bir şekilde inen genç bir kadın gördüğümde başımı önümden alıp baktım ve hemen bakışlarımı yere indirdim. Çünkü dedemin korkusundan başımı çevirip kimseye bakamıyordum. Dudaklarım korkudan bükülmüş ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Kendimi bu dünyaya çok yabancı gibi hissederek iyice soyutlamıştım
Genç kadın endişe dolu gözlerle "Anne!!" diye seslendiğinde yutkundum
Babaannem "Kızım, gel bak Yusuf'umuz gelmiş" deyip ıslak yanaklarıyla gülümsemeye zorladı kendini
Genç kadının halam olduğunu öğrendim. Ürkek bakışlarımla merdivende bekleyen halama baktığımda, elini ağzına götürmüş titreyen elleriyle merdivenlerden ağır ağır iniyordu
Hem hıçkırıyor hem koluyla gözyaşlarını siliyor hemde alt dudadığını dişleri arasına kıstırmıştı. Ardından acı bir gülümsemeyle koşarak boynuma sarılıp yanağımdan öptü. Babaannem ile beraber hem sarılıyorlar hem de kokluyorlardı beni. Bense ilk defa gördüğüm bu iki insana elimi dahi kaldırıp, sarılamıyordum. Onların ne tepki vereceklerini bilmiyordum çünkü.
Henüz tanımıyordum. Hiç görmemiştim kimseyi. Birkaç saniye sonra salonda gürleyen sinirli ses bu ağlama seslerini bastırdı. "Size derhal bu çocuğu alıp götürün dedim Selim bey!! Bir daha söylemeyeceğim" dediği zaman Selim amca ayıplarcasına başını iki yana sallayıp dedemin yüzüne sert bir bakış attı.
"Rüstem bey! Sizi merhametli bir insan olarak bilirdim. Fakat görüyorum ki yanılmışım. Gerçekten yazık!" dedi.
Dedem bu ayıplı bakışlara daha çok öfkelendi. Gözünü gözlerimden almadan yüzüne sinirli çizgiler ekletti ve bana doğru yeri sarsan aceleci adımlar attı.
Korkudan titreyen dudaklarımla yerimde hareketlenip Selim amcanın bacağının arkasına geçtim ve bacağına sıkıca sarıldım.
Başımı yukarıya kaldırarak ağlamaklı sesimle "Selim amca lütfen beni götür buradan! Çok korkuyorum"
Bunu söylememle, babaannem daha çok ağladı. Kolumdan tutup beni kendine çekerek ayağa kalktı. Elini korkmayayım diye kulağıma koydu. Sonra da başını sinirle dedeme çevirip gür bir sesle "Sen kim oluyorsun da torunumu benden alacaksın ha!! Ne sanıyorsun sen kendini!" Gözlerinde yılların birikmiş öfkesi akıyordu.
Dedem ağzı açık kaşlarını hayretle yukarıya kaldırdı. "Öylemi?" dedi ve babaannemin kolundan tutarak "Peki o zaman. Sende onunla beraber defol git bu evden!" deyip bizi kapıya doğru sürükledi.
Bir paçavra gibi dışarı atmaya çalışacaktı ki, halam dedemin kolunu tutarak korku dolu sesiyle yalvardı. "Baba lütfen, Yusuf bu evin çocuğu. Senin kanından. Bizim canımızdan. Nasıl böyle atabiliyorsun dışarı"
Dedi demesine lakin dedem onu dinlemedi. Kapıyı üstümüze örtüp Selim amca ile içeride hararetli bir diyaloğa girdiler. Yaklaşık beş dakika sonra Selim amca sinirle kapıyı açarak kendini dışarı attı. Elini yakasına götürüp sinirle derin nefesler alarak yutkundu.
Birkaç saniye o şekil bekleyip yüzünü bana indirdi. "Hadi gidiyoruz oğlum. Seni bu vicdansıza bırakmayacağım!" diye konuşunca babaannem kolumdan sıkıca tutarak Selim amcaya başını kaldırdı.
Sinirli bir sesle "Hiçbir yere gitmeyecek! Onun yeri artık benim yanım. Rüstemi dinleyip, oğluma hasret yaşadım" deyip titreyen gözleriyle yüzünü bana indirdi. Gözleri dolu olmuş bir şekilde belini hafif bükerek saçlarıma bir öpücük kondurdu. En sakin ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Bir de torunuma hasret kalıp yaşamayacağım artık"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GözYaşı
Short StoryAnnesinden yediği dayaklar yüzünden gözyaşlarını kaybeden bir çocuk/Genç #1 Sevgi #1 Love #1 romantizm #1 Biseksüel #1 Lgbt #1 Gay #2 Eşcinsel